Gazete Vatan Logo

Bir köle, Peygamber’e sarılıp elini ayağını öptü

Peygamber Taif’te serseriler yüzünden bir bahçeye sığındı. Bahçe sahibinin kölesi olan Addas, tabak içinde Peygamber’e üzüm getirdi.

Hazreti Muhammed’in hicretinden üç yıl önce amcası Ebutalib ve hanımı Hz. Hatice vefat etti. Peygamber’in durumu daha da zorlaştı. Kureyşliler ona Ebutalib zamanında yapamadığı hakaretleri yapmaya başladılar. İçlerinden biri onun yüzüne toprak serpti. Peygamber, yüzü gözü toprak içinde evine girince kızlarından biri babasının yüzünü yıkarken ağlıyordu. Peygamber, “Ağlama kızım, Allah babanı koruyacak” dedi (Siret: 1/416; Taberi, Tarih: 2/344).

Bu arada Hz. Muhammed Sakif Kabilesi’nden yardım almak amacıyla Taif’e gitti. Taif halkının eşrafından olan Abi Yaley, Mesud ibn Amr ve Habib ibn Amr adlı üç kişiyle görüştü. Orada Cumeyh Oğulları’ndan Kureyşli bir kadın da vardı. Onlardan kendisine yardımcı olmalarını istedi. İçlerinden biri “Allah seni elçi gönderdiyse ben mahvolayım”, diğeri “Allah senden başka elçi gönderecek adam bulamadı mı?” dedi.

Serseriler geri döndü

Üçüncüsü ise “Vallahi sana tek kelime söylemem. Eğer peygambersen, benim sana bir şey dememe muhtaç değilsin. Ama yalancıysan zaten seninle konuşmak bana yaraşmaz” dediler. Hz. Muhammed, “Madem ki bana yardım etmiyorsunuz o halde benim gelip sizden yardım istediğimi yaymayın” diye karşılık verdi. Bu olayın Mekke’de duyulup kendisinin güç duruma düşmesinden çekiniyordu. Ama adamlar tersini yaptılar. Taif’in serseri takımını, köleleri kışkırtıp Peygamber’e sövdürdüler, bağırıp çağırarak alay ettirdiler. Peygamber, Rebia oğlu Utbe ile Şeybe adlı iki kardeşin bahçesine sığındı. Bir üzüm teveğinin gölgesinde oturdu. Serseriler geri döndüler. Durumu gözleyen bahçe sahibi kardeşler, Peygamber’in durumuna acıdı. Hristiyan köleleri Addas ile ona bir salkım üzüm gönderdiler. Addas, tabak içinde üzümü getirip Allah Elçisi’nin önüne koydu. Allah Elçisi “Bismillah” diyerek üzümü yerken Addas onun yüzüne bakıyordu. Allah Elçisi ona nereli olduğunu ve dinini sordu. Addas, Ninovalı bir Hristiyan olduğunu söyledi. Allah Elçisi, “Salih adam Matta oğlu Yunus’un ülkesinden mi” diye sordu. Addas, “Matta oğlu Yunus’u nereden biliyorsun” dedi. Allah Elçisi, “O benim kardeşimdir. O da peygamberdi. Ben de peygamberim” dedi. Addas sarılıp Peygamber’in ellerini ve ayaklarını öptü. Uzaktan izleyen Rebia Oğulları, “Adam köleyi de yoldan çıkardı” dediler. Dönüp yanlarına gelen köleye, “Yazık sana Addas. Niçin adamın ellerini ve ayaklarını öptün” dediler. Addas dedi ki: “Efendim, yer yüzünde ondan daha iyi bir adam yoktur. Bana öyle şeyler söyledi ki peygamber olandan başka kimse onları bilemez.” Rabia Oğulları, “Addas, sakın adam seni dininden döndürmesin. Zira senin dinin, onun dininden iyidir” dediler. Peygamber Taif’ten umutsuz olarak Mekke’ye dönerken geceleyin Nahle denilen yerde kaldı. Orada namaz kıldı. İşte orada bir grup cin gelerek kendisinden Kur’ân dinledi. Allah’ın Elçisi her mevsim olduğu gibi yine hac mevsiminde kabileleri dolaşırken Medineli bir gruba rastladı. Onlara kendisini anlatıp Kur’ân okudu, İslâm’ı anlattı. 6 kişi olan bu yeni Müslümanlar, Medine’ye dönünce kavimlerine Allah’ın Elçisi’ni anlatıp onları Müslüman olmaya çağırdılar. İslâm’ın adı yayıldı. Artık Medine’de hemen her evde Allah Elçisi’nin adı yad edilir oldu. Ertesi yıl hac mevsiminde on iki kişi, Akabe denilen yerde Allah’ın Elçisi’yle buluşup ona bey’at ettiler. Bu, Birinci Akabe Bey’ati idi. Bunlar, Allah’ın Elçisi’ne, Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, bühtan etmemek, iyi bir işte Allah Elçisi’ne karşı gelmemek üzere bey’at ettiler.

“Şunlara engel olsana”

Bunlar Medine’ye döndükten sonra Allah’ın Elçisi, Medineli Müslümanlara Kur’ân okumak ve İslâm’ı öğretmek üzere Musab ibn Umeyr’i gönderdi. Bir gün Esad ibn Zürare, Musab ile birlikte Abdul-Eşhel Oğulları Mahallesi’ne gitmek üzere evden çıktı. Zafar Oğulları’nın bahçelerinden birine girip Mark denilen kuyunun başında oturdular. Müslüman olmuş kimseler bunların başına toplandılar. Sad ibn Muaz ile Useyd ibn

Hudayr de o zaman Abdul-Eşhel Oğulları’nın liderleriydiler. Sad ibn Muaz, Useyd ibn Hudayr’a: “Baban ölsün, şu iki adama bak. Mahallemize gelmişler, aklı ermezlerimizi kandırıyorlar. Şunlara engel olsana.

Bildiğin üzere Esad ibn Zürare benim teyzemin oğlu olmasaydı bu işi sana bırakmazdım” dedi.


Peygamber Allah’a yönelip dua etti

“ALLAHIM güçsüzlüğümü, çaresizliğimi, aşağılanmamı sana arz ediyorum. Sen merhametlilerin merhametlisi, zayıfların koruyucususun. Sen benim Rabbimsin. Beni kime bırakacaksın. Bana soğuk davranacak yabancıların eline mi, beni bana düşman olanların eline mi bırakacaksın? Sen bana gazap etme de başka bir şeye aldırmam. Senin bana vereceğin dirlik önemlidir. Gazabına uğramaktan, karanlıkları aydınlatan yüzünün ışığına sığınırım. Sen benden razı oluncaya dek özür dilerim. Güç ve hareket andan sendendir, seninledir” (Taberi, Tarih: 2/345).


YARIN: Artık Medine’de hemen hemen her eve Müslümanlık girmişti


Safranbolu İzzet Mehmet Paşa Camii

KARABÜK’ün Safranbolu ilçesinde Padişah III. Selim zamanında sadrazamlık yapan Safranbolulu İzzet Mehmet Paşa tarafından 1796’da inşa ettirilen ve adını taşıyan cami, 18’inci yüzyılda batı etkilerinin Türk mimarisine yansıdığı eserler arasında gösteriliyor. Örtü elamanları dıştan kurşunla kaplı olma özelliğiyle Safranbolu’daki camiler içinde tek olan yapı, mihrabı, minberi, kalem işleri ve parmaklıklarına kadar bütünlük duygusu oluşturuyor. Mihrabının üzerinde III. Selim’in tuğrası olan cami, altından geçen Akçasu deresi üzerine yapılan kemerler üzerinde duruyor.


KÂFİRUN SURESİ

KÂFİRLERE hitapla başladığından bu adı almıştır. Mekke’de, Maun Suresi’nden sonra inmiştir. 6 ayettir. Mushaf’ta 109, inişte 18’inci suredir.

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla, 1- De ki: Ey nankörler, 2- Ben sizin yaptığınız ibadeti yapmam, 3- Siz de benim yaptığım ibadeti yapmazsınız. 4- Ben asla sizin yapmakta olduğunuz ibadeti yapıcı değilim. 5- Siz de benim yapmakta olduğum ibadeti yapıcı değilsiniz. 6- Sizin dininiz size, benim dinim banadır.


GÜZEL SÖZLER

Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir. * Sadi

Kesilmiş koyuna derisinin yüzülmesi elem vermez. * Hz. Esma


Kan vermek orucu bozar mı?

Kan vermek orucu bozmaz. Peygamber, Ramazan’da kan aldırmıştır. Çünkü kan aldırmak orucun rüknü olan yememe ve içmemeye aykırı değildir (el-Mebsût: 3/57). Eskiden kan aldırma usulü çok ilkeldi. Bugün ise modern yöntemlerle yapılıyor. Herhangi bir hastanın kurtarılması yahut tahlil için kan vermek orucu bozmaz. Fakat gerekli olmadıkça oruçluyken kan aldırmak mekruhtur.


BİR AYET

Musa, kavmine demişti ki: “Ey kavmim, sizler buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu suretle O), sizin tövbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir.” v Bakara: 54


BİR HADİS

Ramazan ayında inanarak ve Allah rızası için oruç tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.

Beş büyük muhaddis ve Ahmed ibn Hanbel rivayet etmiştir

Haberin Devamı