Amerikalı Friedman diyor ki; “Türkiye, dünyanın gelecekteki dört süper gücünden biri olacak!” Ardından “güç olarak” algıladığı Türkiye’yi tarif ediyor, detaylara bakıyorum; toprak aynı ama biz “BİZ” değiliz! Peki ne oluyor? Yaşadığımız topraklar üzerinde süratle gelişen ekonomik aktivite ve değişim ne anlama geliyor? Kimler, neyin peşinde?
Konuya sert girelim; Buraya, değişime-dönüşüme para geliyor, her şey-her yer satılıyor ama olan bitenin adı ekonomik gelişim değil. Topraklarımız üstünde “dilsiz, dinsiz, ırksız” yeni bir Roma tesis ediliyor...
Veya başka bir teze göre; Yeni Osmanlı doğuyor! Bu dönüşüm sürecinin sonunda “Türk halkı” coğrafya üzerinde sadece “hizmet sektöründe” çalışan “bir topluluk” halinde dönüşecek, dönüştürülecek. Ve birilerine göre ancak o zaman “dördüncü” büyük güç olacak!
Kısacası iki tez var; Türkiye “Romalaşarak” veya “Ortadoğulu olduğu” zaman daha açıkçası; Cumhuriyet değerlerinden “sağa veya sola” koptuğu zaman “bu bölgeyi dolduracak”, süper güç olacak!
Sonuç fark etmiyor; “Osmanlı da olsak, Roma da” bizi güç olarak görüp, dizayn etmek isteyenler, “BİZDEN” farklı olmamızı istiyorlar! Peki bu iki tezden hangisi daha güçlü?
Sevgili dostlar, yerimiz olmadığı için bugün sadece “Yeni Roma” tezini ele alıp detaylandıracağım...
İşte “Türk topraklarından yeni açılım” Roma diyenlerin “dayandıkları” :
* Anadolu toprakları bir zamanlar Roma eyaletiydi ve özellikle Araplar Anadolu halkına, Roma diyarından anlamına gelen Rumi derlerdi. Mevlana Celaleddin Rumi, örnek olarak tespit edebileceğimiz en tanınmış isim...
* Bugün bazı yazarlar, Türkiye Cumhuriyeti toprakları merkezli yeni bir Roma kurulduğunu dile getiriyorlar ve bu tez Avrupa ve Amerika’da ciddi şekilde tartışılıyor.
* Son günlerde gerek Türkiye’de, gerekse yurtdışında, Türk ve yabancı işadamları, diplomatlar, bürokratlar İstanbul ve Anadolu topraklarının tarihte bütün dillerin, dinlerin ve ırkların en sorunsuz şekilde yaşadığı yerler olduğu tespitini, altını çizerek tekrarlıyorlar.
* Türkiye’nin ekonomik olarak büyüdüğünü hatta “patladığını” iddia edenler şu soruya da cevap verebiliyorlar mı? “Büyüyen Türkiye Cumhuriyeti mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti kontrolü haricinde kalma hedefinde olan sermayenin buradaki yerleşimi mi?”
* Türkiye’deki kamu varlıklarının, bankaların, şirketlerin, otellerin, toprakların süratle yabancı birikim eline geçtiğini görünce ve IMF’nin “Türkiye’de yerleşik bankalara ve şirketlere yabancı denetimi kabul görsün” dayatmasını da bu gerçeğe ekleyince, aklıma şu soru geliyor; burada ekonomik bir aktivite var ama bu acaba varolanın büyümesi mi yoksa dedikleri gibi “Roma mı yeniden tesis ediliyor?”
“Roma tezinin” bize verdiği zararlara gelince...
1- Büyüyen egemen Türkiye Cumhuriyeti değil, tam tersi Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliği zayıflaması pahasına büyüyen bir ekonomik aktivite var.
2- Büyüyen Türk varlığı değil, tam tersi, yaşadığımız; Türk varlığını kendi hanesine transfer eden yapının genleşmesi, semirmesi.
3- Türkiye’de ulus devlet tasfiye ediliyor yerine yabancı sermaye tarafından sahip olunan, yine dışarıdan denetlenmesi öngörülen bir yapı kuruluyor. Diğer bir deyişle “piyasa devleti.”
Son söz: “Dördüncü süper güç Roma” tezine inananların “ana fikirlerini” ve yaşanan gelişimin Türkiye’ye “siyasi-ekonomik anlamda” nasıl zarar verdiğini aktardım. Yarın “Osmanlı’ya dönüş sonucu süper güç olursunuz” diyen tezin detaylarını aktaracağım.
Önemli: Şimdi şu soruyu sorun kendinize; Türk halkı, yaratılan “finansal genleşmeden” ne kadar pay alıyor? Devlet imkanları “kimleri fonluyor”! Türk halkı dışlanıyorsa “kimler büyüyor”? Romacılar mı? Yeni Osmanlıcılar mı? Yoksa ikisi birden mi?
Önemli olan “BİZ” kalarak olmak!
Haberin Devamı