‘Kaos’u, ‘kozmos’a çevirebilenler kazanır

Haberin Devamı

İmkansız demeyin. 2005 yılını hatırlıyor musunuz; Nobel Ekonomi Ödülü’nü ‘Oyun Teorisi’ne getirdikleri yeni analizlerle savaşların bile engellenebileceğini ortaya koyan İsrailli iktisatçı Robery Aumann ile ABD’li matematikçi Thomas Schelling’e verişmişti...
Peki “Nobel Ödülü’nün”, “oyun teorisinin” veya ’kaos’u kozmos’a çevirmenin piyasalarla ilgisi ne?
Sevgili dostlar, cevap çok zor değil; piyasa, kaotik bir yapı ve insanların ürettiği her teori, ‘kaos’u kozmoz’a dönüştürmek’ için bulunmuş yollar en azından denemeler... Zaten dünya hayatımızın da amacı bu: karışık olanı bilinir kılabilmek...
Peki ‘kaos’u ‘kozmos’a dönüştürmek ve sistemleri yüzde 100 tanımlamak mümkün mü?
Tabii ki değil. Yapılabilen küçük parçaların ıslah edilmesi, aralıkların bilinir kılınması...
Bu noktada biraz geriye gidelim ve soralım: Bu teorilerin ilk çıkış kaynağı neresi? 1920’li yıllarda Fransız donanmasında çalışan bir matematikçi olan Emile Borel, ‘La theorie du jeu’ adlı kitabında, şans harici etkenlerin sonucu değiştirebildiği oyunları ve stratejinin günlük hayata, özellikle ekonomi ve politika üzerine etkilerini inceledi. Ekonomistler ortaya atılan kavramlara güncel şartlar altında sıcak bakmasalar da, teorilerden etkilenenler kavramları çeşitlendirip geliştirerek bugünlere taşıdılar. Borel’in ortaya attığı kavramların tam olarak anlaşılıp özellikle sermaye piyasalarında kullanılmasının gecikmesi, “strateji” kelimesinin “savaş” kavramı ile birlikte algılanması ve dünya piyasalarındaki gelişmenin tam olarak tamamlanamaması ile ilgiliydi. Olayı geliştiren ve bilimselleştiren, başlıkta belirttiğimiz “akıl oyunları” adlı eserden tanıdığımız John Nash oldu...
Peki bugüne gelirsek; oyun teorisinin pratikte yararı ne? Sermaye ve para piyasalarında uygulanabilir bir “optimal strateji” kavramından bahsedebilir miyiz? Yukarıda ‘kaos’u tanımlarken; “ıslah etmek mümkün değil, küçük parçalar rasyonel algılama içine çekilebilir” çıkarımını yapmıştık. O noktadan hareket edersek soruya şu şekilde cevap verebiliriz; piyasanın oluşumunu etkileyecek kadar büyük oyuncular ile amatör katılımcılar arasında “aktif-pasif” katılım anlamında bir ayrım yapmaz ve herkesin eşit şansa sahip olduğunu varsayarsak; piyasa dediğimiz ‘kaos’u tanımlanmış aralıklar içinde çözebiliriz. Örnek, geçmiş verileri doğru analiz eden ve piyasa katılımcılarının davranış biçimlerini sorgulayan bir yatırımcı, Türk sermaye piyasalarında şöyle bir strateji ile her zaman kazanabilir: “0.66-0.42 cent aralığında, İMKB 30-100 hissesi alırım, gelişmelere göre 2,2 cent üzerinde (risksiz tepenin 2.2 cent olduğunu bilerek), ne olursa olsun kârımı realize ederim”. Aynı stratejiyi dolarda bu yıl gördüğümüz seyir için uygulayalım. Vardığımız çıkarım: dalgalanmalarda “aralıkları, gözlemlenmiş verilere göre tanımlarım”, geri çekilmelerde yine gözlemlenmiş “desteklerde” kademeli olarak geri alırım...
Bu noktada soralım; anlatımda çok kolay görünmesine rağmen ’piyasa’yı çözmek bu kadar basit mi? Piyasa “profil” belirlenecek kadar bir süre izlenmiş ve aralıklar doğru tanımlanmışsa, bu kadar basit... Ama şu gerçeği de unutmayalım: Yaptığımız ‘kaos’un bütününü anlamak veya tamamını’çözmek değil, yaptığımız ’tanımlanmış aralıklar içinde kalan dinamiği ‘kozmos’a’ çevirmek, yani formüle etmek...
Sonuç: ‘Kaos’tan korkmayalım. Hayata, doğaya, piyasaya “dinamik” getiren kaotik yapıdır. Bu gerçeği bilerek, “tanımlanmış aralıklar” oluşturmak ve bu formüllere göre karar almak...
Not: Alev Alatlı’nın “Rüya” adlı kitabından küçük bir paragraf ile bitirmek istiyorum. Türkiye’nin siyasi-ekonomik-finansal olarak içinden geçtiği süreci ve bundan “aşırı korkanları” çok güzel anlattığı gibi onlara da öğüt veriyor; “...Korkma! Dağlar koni, bulutlar küre, yıldırımlar şakuli değil! Doğrusal denklemler, sahici dünyanın mecazı... Gerçek, doğrusal denklemlerden ibaret değil! Yerel, küreselden farklı olabilir. Bileşik sistemlerde insicam, çalkantıyla el ele yürür. KAOS, oluşanın bilimidir, geçmişin değil. Mekândan bağımsızdır, tutarlıdır, hesaba gelir. KAOS’tan korkma! Maddenin her çekilişi, her katlanışı, onu oluşturan yan yana tanecikleri savurur ama bütün yeni bir düzene oturacaktır. Yerel savrulurken, bütün dingindir...”

DİĞER YENİ YAZILAR