Vurun abalıya kampanyası

Ne kadar insanın meğer derdi varmış İclal Aydın ve Tuna Kiremitçi’yle! Köşecilerimiz vurmak için meğer en ideal zamanı bekliyormuş!

Haberin Devamı

Ne kadar insanın meğer derdi varmış İclal Aydın ve Tuna Kiremitçi’yle! Köşecilerimiz vurmak için meğer en ideal zamanı bekliyormuş!

Kimsenin avukatlığını üstlenmiş değilim. İclal’i tanırım, severim, Tuna Kiremitçi’yle ise tanışmışlığım bile yok. Fakat derdim tanıdığın sevdiğim birini koruma kollama hadisesi değil. Derdim yeni filizlenmiş bir ilişkiden yola çıkılarak kopartılan gürültüye, kusulan öfkeye ve alaycılığa duyduğum tiksinti.

Ne ahlakları kaldı, ne edebiyatçılıkları kaldı ne yapaylıkları kaldı ne gamzeleri kaldı ne de yeni yaptırılan dişleri kaldı deşilmeyen. Bir haftadır utanmaz bir kampanya yürütülüyor. Alt tarafı da üst tarafı da iki insan –evet ünlü ve popüler iki insan- birbirlerine aşık olmuşlar, beraber olmaya karar vermişler.

Bu kadar mı katlanılmaz bir şeydir bu? Bu kadar mı ayıptır? Bu kadar mı alaya mahzar bir şeydir bu? Eşlerinden ayrılıp başka bir ilişkiye giren ilk insanlar onlar mıdır? Mutsuz bir ilişkiyi çocuklar uğruna sürdürmek bu kadar mı kahramanca bir şeydir? Bu kadar mı mühimdir? Bu kadar mı dünyanın başı ve dünyanın sonudur? Yeryüzü üzerinde daha faydalı başka tek bir şey yok mudur? Bu mudur bizi cennetlik yapacak tek şey?

Kimse kimsenin ilişkisini yargılayabilecek kadar ne bilgedir, ne üstündür ne de -en önemlisi!- masumdur. “Bu bir reklam ilişkisidir” diyenler popüler olmak için her bir taraflarını yırtmaya hazır olmadıklarını iddia edebilirler mi? Son derece kötü bir kitap için üst üste üç parti vermiş olanlar hangi hakla edebiyattan, edebiyatçılıktan söz edebilirler ki? “Overlokçuların gözdesi” “sekreterlerin yavuklusu” diye dalga geçenler Nobel Edebiyat Ödülü almış insanlar mıdır? Yapaylıktan dem vuranlar dünyanın en samimi insanları mıdır? “Ah ama üç ay önce böyle diyordu” diyenler beş ay önce şimdi dediklerinden farklı hiçbir şey demiyor, hiçbir şey düşünmüyor mu?

“Karısını bir yaşındaki bebeğiyle bıraktı, gitti” diye birini okura ispiyonlayanlar hayatlarında hiç mi zor durumdaki birini terk etmedi? İsterler miydi kendi yaptıkları da gazetelerde insanlar tarafından “tüü rezil” diye çarşaf çarşaf eleştirilsin? “Popüler olmak istiyorsa bari gay olsun” diyenler Tuna Kiremitçi kendilerine aşık olsaydı her şey tamam mı olacaktı? O zaman mesele kalmayacak mıydı?

Bir insanın yaptığı işi beğenmemek ve eleştirmek başka bir şeydir fırsatı gelmişken “vurmak” başka bir şeydir. Yaptığı işi beğenmezsin, düzgün bir üslupla eleştirirsin veya yok sayarsın. Bu yapılanlar tamamen “bunlar nasılsa aşık, nasılsa aptallaşmışlardır, nasılsa birbirlerinden güç alırlar, ne desek umurlarında olmaz, vur abalıya” denilerek yapılan son derece merhametsiz, son derece ucuz işlerdir.

İclal Aydın-Tuna Kiremitçi iki gün sonra ayrılabilir, herkes kendi evine de dönebilir. Ama bu kendi ilişkini en yüksek, en değerli, başkasınınkini en alçak en rezil görme hakkını vermez bize.. Kimse bir evde ve iki kişi arasından neler olup bittiğini bilemez..

Hamiş: Taşı –illa atılacaksa- günahsız olan atsın.

DİĞER YENİ YAZILAR