Soru: Geçmişte kılamadığım namazların niyetini nasıl yapmalıyım? (A. Aslı)
Cevap: Kaç kez yazdığım halde aynı şeyler tekrar tekrar karşıma çıkıyor. Sorular ciddi olmalı. İlmihallerden elde edilebilecek bilgiler hakkında soru sorulmamak. Yanıtlanmış soruları tekrar tekrar sormaya ne gerek var? Kişinin, özürsüz olarak bile bile, kasten kılmadığı namazların kazası yoktur. Kasten namaz kılmamak büyük günahtır. Bu, ancak Allah'a gönülden tevbeyle affolur. O namazların kefareti tevbedir. Ancak bir özür, mesela hastalık, soğuk, uyku gibi bir özür dolayısıyla kılınmamış namazlar, sırayla kaza edilir, sonra vaktin namazı kılınır.
Mesela hastalık dolayısıyla bir gün hiç namaz kılmayan kimse, günün herhangi bir saatinde bunları kaza eder. Önce bir ezan ve kamet getirerek sabah namazını, ardından bir kamet getirip öğle, sonra bir kamet getirip ikindi namazını, sonra bir kamet getirip akşam ve bir kamet getirip yatsı namazını kılar. Nihayetinde de içinde bulunduğu vakit, hangi namaz vakti ise o namazı kılar.
Ama ille de yıllarca kılmadığı namazları kaza etmek istiyorsa hangi namazı kılacaksa o namazı kılacağını içinden geçirir.
Mesela bir öğle namazını kılmaya niyet edip öğle namazını kılar. Niyetin öyle belli formlan uydurmadır. Niyet, kişinin yaptığı ibadeti veya işi bilmesidir. Birisi kendisine, "Ne yapıyorsun?" diye sorunca, "Öğle namazını kılıyorum veya kaza ediyorum" diyebilecek durumda ise işte o, niyet etmiştir.
Mezhepler neden doğdu?
Soru: Mezhepler İslâmiyet'in özüne uygun mudur? Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında mezhepler yoktu. Neden sonradan böyle bir ayrılığa başvuruldu? (Fikret Zencir)
Cevap: Hz. Peygamber zamanında mezhep elbette yoktu. Mezhep görüş, düşünce, yöntem, gidilecek yoldur. Peygamber zamanında Müslümanların mezhebi, Hz. Peygamber'in yolu olan an, duru, sade, kolay İslâm dinidir. Sonradan bazı yeni meselelerin izahı için uzmanların açıklamasına ihtiyaç duyulmuş. Uzmanların, yeni sorunlar hakkındaki açıklamalan, içtihattan, yorumlan hukuki mezhepleri oluşturmuştur. İslâm'ın temeli Kur'ân ve sünnetin taşıdığı hüküm ve prensiplerdir.
Kur'ân'ı ve sünneti okuyup hükümlerini anlayan kimselerin, herhangi bir mezhebe uyması gereği yoktur. Ama bu zor bir iştir. Sıradan insanların, düşüne düşüne Kur'ân ve sünneti okuyup hükümlerini öğrenmeleri kolay bir iş değildir. Bundan dolayı halk, İslâm âleminde kabul görmüş, güvenilir bir din uzmanının (müçtehidin) açıklamalarını benimseyip onu taklit eder. Ama bilmelidir ki o din uzmanı, ne peygamberdir, ne de onun görüşleri bağlayıcıdır. Hiç kimsenin, Allah adına haram ve helâl hükmü koymaya hakkı yoktur.
Gönülden tevbe ediniz
Soru: Geçmişte kılamadığım namazların niyetini nasıl yapmalıyım?
Haberin Devamı