Dinle, inançla ilgili çevre baskısı hissedenin, yaşayanın polise gitmesini veya dava açmasını öneriyorlar. Nasıl mümkün olacak bu, orası belli değil.
Geçen hafta Her Açıdan’da konuşan hemşire “apartmandan ve mahallesinden gelen baskıdan ancak semt değiştirerek kurtulabildiğini” anlatmıştı.
Mesela bir apartmanın 7-8 dairesindeki kadınlar 2 dairede yaşayan kadınlara baskı uyguluyorsa veya her geçişinde sokaktan “açık başına ya da kısa kollu kıyafetine” laf atılıyor “böyle Müslüman olur mu” deniyorsa herkese dava mı açacak? Her gün polise mi gidecek?
1 Ocak’taki haberdi: Bahçelievler’deki parkta içki içen 3 gence satırlı, silahlı saldırı oldu; 1 genç öldü, ikisi yaralı... Ölen genç ne yapmalı bu durumda? Yaralılar sizce bir daha içki içebilir, bırakın içkiyi parkta oturmaya cesaret edebilir mi?
Salı günü de bir gazetede Balıkesir Müftülüğü’nün internet sitesinde yer alan ve İl Hutbe Komisyonu’nca hazırlanmış hutbe yayımlandı. İldeki 1595 camide okunmuş.
Diyor ki:
“Ne yazık ki bazı Müslümanlar bizim dinimizle, örf adetimizle uzaktan yakından hiç mi hiç ilgisi olmayan yılbaşı rezaletleri ve karnavalına katılmak için bütçe hesabı yapmaktalar. Bu hazırlıklar neyin nesi? Biz kimiz, neyiz? Neden bu yılbaşını kutluyoruz? Ömrümüzden bir yıl daha geçti diye sevincimizden mi?”
Bu cümlelerden sonra da “yılbaşı kutlamasının bir Hıristiyan âdeti olduğu iması, yılbaşı eğlencelerinin, eve çam koymanın istilacı milletlerin oyunu olduğu” anlatılıyor.
Birçok başka ilde de “yılbaşı eğlencelerinde içki, kumar (herhalde “tombala” oyununu kastediyor olmalı), israf bulunduğunu” anlatan 2004 yılı hutbesi okunmuş.
Balıkesir Müftüsü, Müftülüğün sitesinde de bulunan hutbeyi “görmediğini” söylüyor. (En azından Cuma günü camiye gitmemiş mi? Bir müftü için hem Allah’a, hem de görevine karşı büyük bir ihmal değil mi bu?)
Oysa binlerce, onbinlerce camide okutulan bu hutbeler dinle bir bağlantısı olmayan, Hıristiyanlığın “Noel”iyle de hiçbir ilgisi olmayan, yalnız “yeni bir yılı gülerek, eğlenerek karşılayıp bütün yılın öyle geçmesini dilemek” amacıyla 31 Aralık gecelerinde yeni yıl kutlaması yapan insanlara karşı açıkça kışkırtma içeriyor. Kutlamalara “rezalet, din dışı, Hıristiyan âdeti” gibi sıfatlar yakıştırdığı, içki ve kumarla özdeşleştirdiği için (sanki bunlar sadece yılbaşına özgüymüş gibi) neredeyse olası tehlikeli tepkileri “din açısından kabul edilir” hale getiriyor.
İşte parktaki cinayet... “İçki” nedeniyle bir genç satırlı saldırıda öldü. Bunun gibi “oruç tutmayana karşı şiddet” haberleri de duyuluyor.
Peki şimdi bu hutbe haberi gazetede de yayımlandığına göre takipçisi kim oldu acaba?
Müftü Necdet Çetin, ilk kendisinin görmesi gereken hutbeyi sonunda gördü ve gerekeni yaptı mı?
Diyanet ne yaptı? Kim dava açacak?
Haydi cevaplasınlar, bekliyoruz.
Bu da “kadın açılımı”, güldürmeyin lütfen!
Partisinin Kadın Kolları toplantısında yaptığı konuşmada “kadın toplantısında erkek spiker olmaz” diyen Tayyip Erdoğan yerel seçimlerde “kadın açılımı” yapmaya karar vermiş.
AKP teşkilatları “kadın aday başvurularının toplam başvurular içinde yüzde 25’in altında kalmaması için” uyarılmış.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Şahin de “kadın belediye başkanı sayısını arttırmak için parti olarak yoğun şekilde çalıştıklarını” söylemiş.
En çok da partilerin “kadınlar üzerinden oy kazanma istismarı”na gülüyorum ben... Ya kadının kılığı kıyafeti, örtüsü ya kadının adaylığı...
Hepsi bayılıyor çok sayıda kadının milletvekili ya da belediye başkanı adayı olmasına... Hiçbir mahzuru yok tabii, herkes her şeyi istemekte serbest de asıl konu “sonuçta kim alıyor, kimde kalıyor”... Bunu anlamak için Türkiye’de kaç kadın milletvekili ve belediye başkanı var ona bakmak lazım, oranlara...
Yüzde 9,5, binde 5...
Bu komediye ne gerek var, kadınları her hikâyeye inanacak kadar aptal mı sanıyorlar diyeceğim ama bugüne kadar yutturduklarına göre acaba anlamsız bir soru mu olur diye düşünüyorum.
Müthiş karikatür!
Yeni yılın ilk günü Hürriyet’te Latif Demirci’nin 2008 olaylarını anlatan karikatürleri müthişti. Özellikle işsizlik konusundaki.
Başbakan Erdoğan kalabalık işsizler ordusunun başında. “Meraba işsiz, nassın” diye soruyor. Önde elinde 2009 bayrağı tutan birinin de olduğu, yamalı pantolonlu, yırtık ayakkabılı ordu cevaplıyor: “Saool ... Saoll ...”
Başbakan bu karikatürü doğrulayacak şekilde “Zor yıl sadece 2008 değil, 2009’da zorluk devam edecek” diyor. Desenize o konuda da dua etmekten başka çare kalmadı!