Yalman, Özkök ve Balyoz!

Haberin Devamı

Bu yazı uzun sürecek ama söz konusu olan yüzlerce insanın ve ailelerinin hayatıdır, dikkatle okumak ve DÜŞÜNMEK gerekiyor.

“Balyoz sanıkları söz konusu dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın basına yaptığı açıklamadan ümitlenmişler” gazetede çıkan haber böyleydi.. Yalman’ın “duruşmada dinlenmediğini” ifade eden hükümlü komutanlar yazılı cevaplarında “Yalman’ın Balyoz darbe planından haberi olmadığını, seminerdeki konuşmaların ‘sadece disiplin suçu’ oluşturduğunu’, seminere katılmamış olan 134 denizci ve 41 havacı subayın 16-20 yıl hapis cezası almasına sebep olan sahte CD’lerin kimler tarafından oluşturulduğunun araştırılması gerektiğini ifade etmesinden ve ‘bildiği tüm gerçekleri’ yayımlayacağı kitabında açıklayacağını belirtmesinden son derece umutlandık” demişler.

Hükümlüler bu sözlerin “yeniden yargılama” için kuvvetli delil olduğunu da belirtmişler. Aytaç Yalman açıklamasını oldukça öfkeli bir şekilde yaptı ve kendisine uzun süredir verilen tepkilerden, hatta eşinin bile hakarete uğradığından söz ettiği için de “asıl mağdur kendisiymiş gibi” göründü.. Belki de öyledir, hatta belki de ikisi birden mağdur ama “içerde” olan diğer mağdurlar adına Yalman ve Özkök ifadelerinin “birlikte ve dikkatle” incelenmesi gerekiyor. Çok fazla soru işareti var, özellikle de “15-20 yıllık hapis cezaları” verilmesi için!

Asıl haksızlık!

Mesela.. Aytaç Yalman’ın bizzat bana telefonda “TSK şu anda araştırma yapıyor, onun bitmesini bekliyorum, eğer bir darbe hazırlığı iddiası varsa bunu sadece 4 kişi bilir ve konuşabilir. Ben, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ” demesinin üzerinden en az dört yıl geçti (ve ben defalarca televizyondan ve köşemden kendilerine çağrı yaptım).

Bugün hâlâ “Suçsuz olduğuna inandığım arkadaşlarıma haksızlık yapmamak için susuyorum” diyen Yalman’ın bu uzun süre içinde tutuklu vaziyette hapsedilen, şimdi de mahkum edilenler arasında olan “suçsuz arkadaşları” adına, yine kendi ifadesiyle “TSK’nın dava ile ilgisi olmadığına inandığı fedakar ve cefakar personelinin bir an önce masum olduklarının anlaşılması” adına susması mı, “kitabımı bekleyin” demesi mi yoksa zaten 4-5 yılı içerde geçirmişlerken bir an önce bildiklerini anlatarak “suçsuzlar” kim ise onların kurtarılmasını sağlaması mı gerekirdi. “Askerlik mesleği itaate dayanır, alt rütbeliler ile emri verenler bir düşünülmemeli” sözünü en başta söylemeleri ve alt rütbelerin ağır cezalar almalarını engellemeleri gerekmez miydi?

Ayrıca, örneğin Büyükanıt “en iyi bilecek olanlar” arasında gösterilmesine rağmen ne anlatmıştır? Özkök ve Yalman’ın Seminer’den mesul, “en sorumlu 2 isim” olmalarına rağmen bu kadar önemli bir semineri sonradan duymaları nasıl açıklanabilir, mesela “ben o günlerde çok meşguldüm” demek nasıl bir sorumluluktur? Ayrıca ikisi de bu seminerin “sadece bir gününde, en tehlikeli senaryoda maksat aşıldı, gerçek isimler kullanılmamalıydı” dediklerine göre en tehlikeli senaryoyu izlememiş, ses kaydını bile dinlememiş olmaları nasıl açıklanabilir? Seminerdeki bir senaryoda “gerçek isim kullanıldı diye” ömür boyu hapis cezaları konusunda söyleyecek hiçbir şeyleri yok muydu? Şimdi Aytaç Yalman’ın söylediği “Seminerdeki konuşmaların sadece disiplin suçu oluşturduğunu”, sahteliği defalarca kanıtlanmasına rağmen “delil kabul edilen CD’lerdeki bilgilerin uydurulmuş olduğunu” da mı belirtemezlerdi?

Seminer ve Balyoz..

Seminer ile “Balyoz iddiası”nın farklı şeyler olduğu, Balyoz’da “seminerden alınmış ses kayıtları kullanılarak ve ikisi birbiriyle bağlantılı havası verilerek sahte CD’ler hazırlanmış olması” bilinirken bugüne kadar; CD’lerin sahte olduğunun asker gözüyle de açık olduğu, belgelerde imza olmadığı, seminer sırasında “öğrenci” veya “dünyanın öbür ucunda görevli” askerlerin bile ceza aldığı bilinirken, “birbirini tanımayan ve örneğin denizde olanların” nasıl darbe hazırlığı yapacağı, CD’lerde kullanılan fontların Microsoft firması tarafından “o yıllarda mevcut olmadığının açıklanması”, bilirkişi raporlarıyla da ortaya konan tarih ve mekanlarda yapılmış yanlışlar onları hiç mi ilgilendirmedi ki sustular ve örneğin Özkök “yargılamayı adil bulduğunu” bildirdi?

Devam edecek

DİĞER YENİ YAZILAR