Haberin Devamı
İstanbul, Madrit’i 49-45’le tie break’te geçtikten sonra, Madrit’e giden oyların İstanbul’u tercih etmesi kesin gibiydi...
Nedeni açık...
Tokyo kenti, olimpiyatların yapılması için bir tercihse, Madrit veya İstanbul da o tercihi isteyenlerin tercihi...
İstanbul da Madrit de Avrupa’da...
Amerika kıtasıyla Afrika, Avrupa ve Asya’nın bir bölümünün saat farkının en az olduğu noktada bu iki ülke...
Olimpiyatların televizyon canlı yayınları ve milyarlarca insanın olimpiyatları izleyebilmesi uğruna ilk turda Madrit’i tercih eden ülkelerin, ikinci turda İstanbul’u tercih etmeleri hayatın doğal mecrasıydı...
Fakat hayatın doğal mecrası, yatağından saptırıldı...
Birkaç aydır Türkiye’yi Avrupa’da ve Amerika’da “yalnızlaştırmaya çalışan” uluslararası derin lobi bütün gücüyle devreye girdi ve İstanbul’a Olimpiyatları aldırtmamak için elinden gelen her şeyi yaptı...
Dün gece, Madrit elendikten sonra, iki şehrin İstanbul ve Tokyo’nun tanıtımını kime gösterseniz, “Bu olimpiyatları tartışmasız İstanbul alır” derdi...
İki kıtayı, değişik kültürleri ve dünyanın renklerini, köprülerle birleştiren tarihi dokusu görüntülerine sinmiş İstanbul silüeti üzerine taşıyan bir prezentasyonla, ‘geleceğin teknolojik şehri’ mealinde yeknesak bir tatla sunulan Tokyo arasında dağlar vardı...
Üstelik birkaç yıl önce Tokyo olimpiyatlara ev sahipliği yapmıştı...
Bu olimpiyatları yeniden Tokyo’ya vermek saçmalıktır...
Ne ticari (televizyonların canlı yayınları, ürün satmak ve sponsorluklar için daha geniş kitlenin izlemesi imkanı), ne sosyal, ne psikolojik hiçbir geçerli nedeni bulunmuyor...
Olimpiyat kültürünün yaygınlaşması ilkesi bile hiçe sayılıyor...
Fakat spor hiçbir zaman sadece spordan ibaret değil...
İstanbul’un olimpiyatları alamaması, son aylarda Türkiye üzerinde “yalnızlaştırma kampanyası yürüten uluslararası derin lobilerin açık bilek güreşi gösterisidir...”
Olimpiyatları İstanbul’un almaması için ellerinden geleni yaptılar ve başardılar...
Türk yetkililer ilk anda ve ilk ağızdan bunu söylemeyecekler...
Gelecek olimpiyatları ve aynı kalacak komiteyi ters etkilememeye çalışacaklar...
Fakat gerçek değişmiyor...
Son birkaç ayda ayağa kalkan “Avrupa ve Amerika merkezli lobi”, olimpiyatları İstanbul’a vermeyen güçlerin derin tetikleyicisidir...
Buenos Aires’te yaşanan oylamanın ilginç mecrası bu olayı kendiliğinden deşifre ediyor...
Tokyo’ya olimpiyat kazandıran oylar, Tokyo’nun oyları değil, Madrit’in oyları...
Son ikiliye kalamayan Madrit’e verilen oylar ağırlıklı olarak İstanbul’a gitseydi, olimpiyatlar İstanbul’da olacaktı...
Ancak ilk turda Madrit’e giden oylar, ikinci turda garip bir şekilde aynı kıtada bulunan, benzer kültürel, coğrafi, sosyal özellikleri taşıyan aynı iklim ve saat kuşağında olan İstanbul’a değil, ne coğrafi, ne kültürel ne sosyal hiçbir alakası olmayan Tokyo’ya gitti...
Saat ve hava koşulları bile tamamen zıt o iki şehrin...
Tokyo’nun şehir dokusu birbirine benzeyen İstanbul ve Madrit’le taban tabana...
Madrit’in kültürel mozaiğini seçen bir akıl ve ruh ikinci turda, Tokyo’yu seçmez...
Aklın işleyişi, ruhun biçimi, kalbin şekli, ilk turda Madrit’e veriyorsa, ikinci turda İstanbul’a verir...
“Türkiye artık muteber bir ülke değil” şiarını aylardır kimler seslendiriyorsa, onlar bu oylamada bire bir etkili oldular...
Üstelik bir bilek güreşi yaptıklarını deklare edercesine...
Dünyanın etkin çevrelerinde, derin ve güçlü lobiler, Türkiye algısını değiştirmek için gaza basıyorlar...
Farkındalar ki, olimpiyatları İstanbul alırsa, “son zamanlarda olumludan olumsuza doğru değişmeye yüz tutan Türkiye algısı altüst olabilir... Türkiye, yeniden uluslararası rüzgarlarla yelkenlerini şişirebilir...”
Ne yapıp edip yelkenlerin olimpiyat rüzgarıyla şişmesini engellemeye çalıştılar...
Bu sonucun son zamanlarda Economist dergisinde yayınlanmaya başlayan olumsuz yorumlarla, uluslararası kredi şirketlerinin düşürdüğü notlarla, Amerika’daki etkin gazetelerde arka arkaya çıkan makalelerle derin ilgisi var...
Dün akşam saatlerinde, beni görenler hep aynı soruyu sordular:
-”Ne dersiniz İstanbul kazanabilecek mi?..”
Onlara hep aynı cevabı verdim:
-”Hayır vermeyecekler olimpiyatları İstanbul’a...”
Spor ve olimpiyatlar hakkındaki derin bilgilerimden kaynaklanmıyordu bu öngörüm...
Uluslararası medyayı ve siyaseti biliyordum...
Neleri ne zaman yapacaklarını ve nelere kadir olduklarını da...
Muhtemelen UEFA’nın son “ağır kararlarını” da, sadece şike olaylarına bağlıyorsunuz değil mi?..
Kusura bakmayın çok safsınız eğer öyle düşünüyorsanız...
Farkında değilsiniz adamların ne yaptıklarının...
Veya ne söylediklerini işitmiyorsunuz...
Uluslararası derin lobiler bilek güreşi yapmaya devam ediyorlar İstanbul’la ve Türkiye’yle...