Michelle Obama Argo’nun kazanacağını biliyor muydu?..

Haberin Devamı

ARGO’yu seyretmediğimden Michelle Obama’nın 2013 Oscar Ödül Töreni’ne bağlanıp ödülü bizzat anons etmesini “Tören organizatörlerinin, Oscar’ı ilginç yapma gayretkeşliğine” verdim...

Oysa bir arkadaşım dün öğlen beni kendimle getirdi...

ARGO filminin 1979’da Amerikan’ın İran elçiliğine yapılan kanlı baskından kurtulmaya çalışan Amerikalıların kurtarılması operasyonu olduğunu hatırlattı...

- “Sence Michelle Obama’nın, Oscar’ı ARGO’ya vermesi bir tesadüf mü?..” diye sordu...

Oscar ödülleri töreni dünyanın en büyük sinema olayı...

Hala böylesi bir törenin siyasi hesapların ötesinde bir ekonomik ve sanatsal bağımsızlığı olduğunu düşünüyorum...

***


Bir zamanlar “ratingleri her gün 30 share’leri aşan televizyon haberlerimin de siyasi hesaplardan uzak, ekonomik özgürlüğünü elde etmiş, özgün televizyon programı” olarak devam edebileceğini sanırdım...

Hayat kafama çekiçle vurduğu halde arlanmıyorum anlaşılıyor ki!..

Arkadaşım “O çok sevdiğin George Clooney’ye dikkat et...” dedi...

- “Amerikalıların Sudan projesinde Clooney en öndeydi... Bu filmde de yapımcı... ARGO filmi, İran’da 1979 yılında yapılan rehine kurtarma operasyonunu konu alıyor... Ben Affleck ödül töreni konuşmasında İran’da çok kötü şartlarda yaşayan dostlarından bahsetmeye özen gösteriyor... Michelle Obama Beyaz Saray görevlileri ile şov yapıyor... Oscar’da en iyi film ödülünü ARGO’ya verirken, alkışlıyor ve tebriklerini iletiyor... Bunların bir anlamı yok mu senin için?..”

***


Son yıllarda Oscar törenlerinde televizyon seyircisinin ilgisini çekebilmek için ilginç atraksiyonlara yönelindiğini biliyordum...

Hala televizyon ve sinemayı bir şov business noktasından ibaret saydığımdan, “olayların arkasındaki siyasi parmakları gözardı etmeye meyilliyim...”

Oysa ARGO‘yu izleyen arkadaşım ısrarlıydı...

- “Oscar alacaksa Pi’nin Yaşamı sanatsal açıdan çok daha değerli ve kaliteli bir filmdi... Ancak Oscar’ı vasat bir rehine kurtarma operasyonu... Elbette İran’daki...”

Devam ediyordu dostum konuşmaya;

- “En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı Amerikan tarihinin en önemli başkanı Abraham Lincoln’ü oynayan Daniel Day Lewis’e...

En iyi Film Oscar’ı da, Amerikan’ın bugünlerde hedefi olan İran’daki rehine kurtarma operasyonuna...”

***


Sözünü kestim...

- “Yeter...” dedim “Oscar keyfimin içine limon sıktın... Ben töreni sadece filmlerin sanatsal değerlerinden ibaret izlemek istiyorum...”

Öyle dedim fakat, kulağıma kar suyunu çoktan kaçırmıştı...

Yine de ARGO‘yla pek oralı olmayarak, kendi dünyamda Oscar’ı yaşamaya devam ettim...

Nasıl olsa, arkasında kim olursa olsun, kapı gibi Abraham Lincoln’ün muhteşem yaşamı ve sözleri vardı En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını alan:

- “Dünyada aynı doğan insanların, sonraları eşit olamamasını bir türlü anlayamıyorum!..” diyordu ya...

Lincoln’ün Oscar’ı bana yetip de artıyordu...

*****


MEKTUBUN AVCUMDA...

Dün 22 yaşında veremden ölen şair ve edebiyatçı Rüştü Onur’un sevgilisi Mediha‘ya yazdığı acı dolu mektupların yer aldığı “Mektubun Avcumda” kitabı geldi...

Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası filminde işlediği şair karakter Rüştü Onur...

22 yaşında sevgilisinin ölümüne dayanamayıp, birkaç hafta sonra veremden ölen şair...

***


“Ne güzel kızdı bu...

Omzuna dökülen kıvrık saçlarından, içi ateş dolu siyah gözlerinden, kirpiklerinden ziyade beni onun içi alakadar ediyordu...

Bu güzel başın içinde olan biteni bir anlayabilseydim...

Anlayamadım da diyemem...

Çünkü o içini benden başkasının anlayamadığını söylerdi...

Hiçbir şey beni bu kadar memnun edemezdi...

***


Onu seviyordum... Ama sadece seviyordum...

O bunun farkına vardığı gün boynuma sarılıp beni öpmüştü...

Kedi gibi sokulmuştu bana...

O zaman ben hiçbir şey söylememiş, sadece içimden ona karşı ömrüm boyunca unutamayacağım bir sıcaklık duymuştum...

1942 Rüştü Onur”

*****


HÜZÜNLÜ BİR 14 ŞUBAT YAZISI...

Rüştü Onur’un kitabını okurken, geçen yıl 14 Şubat’ta kendi kendime karaladığım “hüzünlü bir Sevgililer Günü yazısı” geldi aklıma...

O yazıyı çıkardım...

***


“14 Şubat 2012...

Bugün Sevgililer Günü...

Üç yıl önce San Marco Meydanı’na açılan kanal sokaklarının birinin üzerinde Venedik’in en güzel otelinde kalıyordum...

Sevgilim hamileydi...

İkiz çocuklarımız olacaktı...

Küçük bir meydana açılan kırmızı şaraplı eski bir İtalyan restoranında yemek yemiştik...

Kanallara açılan dar sokaklarında kaybolmuştum...

Sanırsam dinginliğin, mutluluğun, huzurun, estetiğin ve medeniyetin derin suları arasında kaybolmuştum...

Napoleon “Avrupa’nın en güzel şenlik alanı” demişti San Marco Meydanı için...

Cadılar Bayramı vardı...

Cadılardan uzakta kutladığımı sanıyordum anne karnındaki çocuklarımla birlikte Sevgililer Günü’nü...

***


Çocukları biraz önce annelerine bıraktım...

Bugün annelerinde kalacaklar...

Sabah üç yaşına yaklaşmakta olan kızım yanıma geldi, yatakta yanıma kıvrıldı...

Sırtını bana dayadı...

Saçlarını ve sırtını bana okşatmaktan zevk alıyor...

“Sevgililer Günün kutlu olsun kızım” dedim...

“Senin de babacığım” dedi...

Anlamını bilerek mi söylüyor bilmiyorum...

Büyük bir iştahla duyduğu her şeyi konuşuyor...

Ona, ikizine ve 11 yaşındaki manevi kızıma hiçbir şeyi hissettirmemeye çalışıyorum...

Oysa yaşanan bunca olay karşısında çok yalnızım...

Çocuklar çok minik...

Anneyle baba yaşlı denecek yaşta.. Anne her zamanki gibi, hiçbir derde deva olacak gibi değil...

Didaktik, başına buyruk ve yönetmeye hevesli..

***


Miniklerin annesinden ayrılalı bir buçuk yıl oldu...

Hayat iki minik, ablaları manevi kızım ile “80 yaşını geçen iki büyük çocuk”un tam ortasında, tek başına yapayalnız bıraktı beni...

Yukarısını kontrol etmeye çalışırken, aşağısını kaçırıyorum, aşağısını kontrol etmeye çalışırken yukarısını...

Hangi bir tarafa yetişeceğimi şaşırdım...

Dışarıda deli ve tehlikeli akıntılar var...”

***


Geçenlerde bir arkadaşım “Geçen 14 Şubat’ta ne yapmıştın?..” diye sordu...

- “Bilmem...” dedim hatırlamıyorum...

Rüştü Onur’un “Mektubun Avcumda”sını okurken, kendi notlarımı çıkardım...

Rüştü’nün mektubu benimkilere, benimkiler Rüştü‘nünkilere karıştı...

Bir garip karışım, bir garip yazı oldu çıktı yüreklerden...

DİĞER YENİ YAZILAR