Haberin Devamı
Keyfi yerindeydi...
Koşa koşa geldi öpülmek için “By by” diyor...
Yatacak çünkü...
Beyaz beyaz kremlenmiş yanaklarından uzun uzun öpüyorum küçük kızımı...
Babasının öpeceğini biliyor, yanağını uzatıyor ve dakikalarca süren öpmelerde, hareketsiz duruyor...
Öpücüğün keyfini çıkartıyor...
Ta ki babası öpmeyi bitirene kadar...
Mina’nın gece kremi sürülmüş yanaklarını öpmeyi bırakıp, sırada bekleyen Poyraz’ı alıyorum...
O da yanaklarını öylesine uzatıyor ve bekliyor dakikalarca öpülmeyi...
Bir tuhaf oluyor içim...
Onları bende kaldıkları tek Cumartesi gecesi yatmaya gönderirken, bir hüzün kaplıyor içimi...
Gözümün önüne 20 yaşında izlediğim Dustin Hofman’ın ünlü filmi Kramer&Kramer’deki o baba-çocuk sahnesi geliveriyor...
O zaman da hüzünlenmiştim filmi izlerken...
Şimdi hayatım o filmin bir izdüşümü oluyor, maalesef bu filmde de ben oynuyorum...
Onlar yattıktan sonra camlarla çevrili, kitaplıklar, ödüller, bilgisayar, televizyon ve eski bir posta arabası biçimindeki küçücük bir bardan oluşan odam, masa ışığımın spot aydınlatması dışında karanlığa bürünüyor...
Plazma televizyonda sessiz sedasız Gaziantep-Galatasaray maçı devam ediyor...
Bir hüzün ve bir yalnızlık kaplıyor odayı...
Oysa haftanın her gecesi böyle burası...
Ne ki en fazla çocukların olduğu gece, onlara yatmaya gidince çöküyor odaya yalnızlık...
Balyoz Davası’ında Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan 163 subay-astsubay sanık tutuklandı ve cezaevine gönderildi önceki gece...
Aralarında Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları var...
Gecenin karanlığında spot ışıktan yayılan aydınlıkta, tutuklu eşlerinin resimlerine bakıyorum...
Yola çıkmışlar, Çırağan Caddesi’nde bağırıyorlar...
“Türkiye laiktir laik kalacak...”
Mahkemede tutuklama kararı çıktığında, birbirine sarılarak ağlayanlar olmuş, bazı yakınlar mahkeme heyetine bağırmışlar:
“Gece çocuklarıza sarılarak uyumayı unutmayın...” diye...
Korgeneraller “Bizi astımız olan bir binbaşı alamaz... Orgeneral gelsin...” demişler...
Orgeneral beklenirken, mahkeme kapıları kapatılmış ve kuş uçurtulmamış bir terslik olmasın diye...
Gece tutuklanan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in yönetmen oğlu NTV’deki canlı yayına bağlandığında, gözyaşlarını tutamamış...
“Haksızlık bu...” demiş...
Mina Poyraz’ı yatırıyordur bakıcıları...
Ayşe Nazlı bir arkadaşının doğum günü partisine gitti, o kalamayacak bu gece babasında...
Kendi yaşamımdan, dışarda yaşananlara, dışarda olanlardan kendime döndükçe hüzün katmerleniyor...
Şimdi 163 aile üzüntü içinde, cezaevine gönderdikleri babalarının eksikliğini hissediyorlar diye düşünüyorum...
Kim bilir neler yaşanıyor o evlerde?..
Nasıl bir sessizlik ve umutsuzluk hakimdir o evlerin salonunda?..
Karabasan çöküyor üzerime...
O arada okuyorum Balyoz haberinin bütün ayrıntılarını Milliyet’in internet sitesinden...
“Camiler Cuma günü bombalanacak, kaos yaratılcaktı... Bir uçağımız düşürülecek, Yunanlılar düşürdü denecekti... Olanağanüstü koşullar yaratılacak ve müdahale gerçekleşecekti... Direnenler Şükrü Saraçoğlu stadyumuna toplanacaktı... Gazeteciler vardı hedefte, ilk aşamada götürülecek...”
Çetin Doğan yalanlamış tüm bunları...
“Hepsi bir savaş oyunuydu” demiş...
Eğer böyleyse, bugün tutuklananların yerine, şu anda dışarda olan birçok kişinin ve mazlumun ailesi ağıt yakıyor olacaktı...
Yok bunlar doğru değilse, mahkemede birbirine sarılarak ağlayan ve “Akşam yatarken çocuklaranıza sarılmayı unutmayın” diyenler mağdur durumundalar...
Kimin mağdur, kimin mazlum, kimin gerçekten müsebbip kimin mesul (sorumlu) olduğunu bilmiyorum...
Bildiğim dün gece bir hafta sonu olan Cumartesi gecesiydi...
Cumartesi’ler ailevi mutluluklara, huzurlara vesile olan gecelerdir...
Dün gece birçok evde kesif bir üzüntü, huzursuzluk ve hüzün vardı...
Babaları yoktu evlerin...
Dava dosyalarında yazılan iddialar doğruysa ve Balyoz gerçekse, o zaman da başka evler babasız kalacaklardı...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çevresinde etten duvar örülmüş...
Polis güvenlik önlemlerini inanılmaz ölçüde artırmış...
Kuş uçurtulmamış dün...
Ne çok trajedi var bu ülkede...
Ne çok acıdan yeni acılar üretiliyor bu memlekette...
Hep babasız mı kalacak bu çocuklar?..
Hep babasız kalma korkusuyla mı yaşayacaklar?..
Cumartesi’leri bile rahat uyuyamayacak mı bu ülkenin çocukları?..
Cumartesi annelerine Cumartesi öksüzleri mi eklenecek...
Cumartesi bu sefer de babalar mı ölecek?..
Ne acayip ve kanı çeken bir ülke burası?..
Mina ve Poyraz sanırım uyudular...
Rüyalarında kim bilir neler görüyorlar?..
Onlar uyuyunca bu camekan oda Cumartesi geceleri ıssızlaşıyor...
Öksüzlüşiyor, yalnızlaşıyor...
Oysa sadece Cumartesi geceleri çocuklar burda...
Esas onlar buradayken, yatmaya giderken odanın yalnızlığı hissediliyor...
Başka evlerde, babalar çoktan evden gittiler...
Bir tutukevinin taş davarları arasındalar şimdi...
Balyoz neydi, niye yapılmak istendi?..
Şimdi tutukevindeki o generaller niye evlerinden ve çocuklarından uzaktalar?..
O çocuklar ve aileler, dün gece ne hissederek yatağa uzandılar?..
Bunca acıya, trajediye, umutsuz çocuklara, kaybolan babalara değer mi yaptıkları?..
Suikast korkusuyla yaşayacak kadar nedir önemli olan?..
Nedir paylaşamadığımız bu hayatta?..
Kramer&Kramer filmi gözümün önünde şimdi...
Dustin Hofman’ın çocuğuyla oynadığı o final sahnesi geliyor gözlerimin önüne...
Mina’yla Poyraz da yattı...
Cumartesi anneleri Başbakan’la görüşmüşler...
Cumartesi babaları tutuevindeler...
Cumartesi anleleri, Cumartesi babaları ve Cumartesi çocuklarından oluşan Cumartesi öksüzü bir ülke, hüzünlü bir Pazar sabahına uyanmaktadır şimdi...