Hasan (Pulur) Abi’ye fizik tedavi uzmanı bulmak isterken...

Haberin Devamı

Yirmibeş yıl önce Milliyet’in Cağaloğlu’ndaki binasına her girdiğimde dış haberler servisine giderken, servisin yanıbaşında oturan Hasan Pulur’un odasının önünden geçerdim...

Milliyet’in dış haberlerinde çalışıyordum...

Atina muhabiriydim...

İstanbul’a gelişlerimde Hasan Abi’nin odasına uğrar hal hatır sorardım...

Ben daha gazeteci olmadan önce onun okuruydum...

Gazeteci olmuş gıpta ettiğim yazarla aynı gazetede çalışma onuruna erişmiştim...

Onun odasından selam vermeden geçersem, hayata ve meslekteki ustalarıma ayıp ederim diye düşünürdüm...

1987-88 yıllarında 28 yaşında gencecik bir muhabirdim...

***


Üzerinden 25 yıl geçti...

Dün bir konuyu görüşmek üzere gittiğim Vatan yönetim katından aşağı inerken Altan Öymen’in eski yardımcısı Birkan Hanım’ı gördüm...

- “Reha Bey” dedi Birkan Hanım, “Beni tanıdınız mı?..”

Onunla da görüşmeyeli bir 25 yıl olmuştu...

- “Nasıl tanımam Birkan Hanım?..” dedim ki, “Hasan Pulur odasında...Uğrayacak mısınız?..” dedi Birkan Hanım...

Hasan Abi, fizik tedavi görmüştü...

Bacaklarında sorun vardı ve kolay yürüyemiyordu...

- “Ameliyat diyorlar” dedi...

- “Sakın ameliyat olma abi” dedim, “Bana da öyle söylediler sonra fizik tedaviyle iyileştim... Seni; fizik tedavi uzmanı Ertuğrul’a göndereyim... Can dostudur... Seni de iyileştirir...”

Toplam bir dakika sürdü görüşme, sarıldım Hasan Abi’ye ayrıldım oradan...

***


Öğlen bir arkadaşımla yemeğim vardı...

Yemek esnasında telefonlar çalmış, sonradan görüyorum...

Milliyet gazetesine uğramışım da oraları gezmişim de falan filan...

Allah kuru iftiradan saklasın, günah!..

Hiçbir yeri gezmedim...

Hiçbir yeri gezmeyeceğimi de beni tanıyan herkes bilir...

35 yıldır tanıdığım Hasan Abi’nin bel ameliyatı olmaması için, tanıdığım fizik tedavi uzmanı arkadaşı bulmaya çalıştım...

Hasan Abi’nin işini halledebilmek için odasında toplam bir dakika kaldım...

Telefonlar sonuç verdi; Hasan Abi fizik tedavi için Ertuğrul‘a gitmeye karar verdi...

Kim bilir; belki daha rahat yüreyecek bundan böyle...

Benim ismimi ortaya niye attılar?..

Atarak neyi çözdüler bilmem!..

Bana gelince;

Ustamın adı Hıdır...

Elimden gelen budur...

Geçmiş olsun ustam...

Acil şifalar dilerim...

PARANIZ OLMADI MI EGEMENLİĞİNİZ OLMUYOR!..

Yunan gazeteleri kim bilir na yazıyorlardır şimdi?..

Yunan adalarının bir santimi için, bütün bir orduyu ayağa kaldırmaktan söz ettiler yıllar boyu...

Şimdi hepsi hepsi 8.5 milyon euroya (Yaklaşık 20 milyon lira)

Katar Emiri 6 Yunan adasını birden satın aldı...

Paranız olmadı mi egemenliğiniz olmuyor...

***


Yıllar yılı Yunanistan’ın adalar üzerindeki tarihi egemenliğinden söz eden teoriler, İonya yani Yunan deniziyle ilgili tarihi bilgiler, hepsi birden Katar Emiri’nin 8.5 milyon euro’yla aldığı Yunan adaları açıklamasıyla tuzla buz oldu...

Dünyanın en zengin adamlarından olan Katar Emiri, adaları almanın yanı sıra oraların su problemini de çözecekmiş...

O güzelim Yunan adalarına saraylar yaptıracak, çocuklarına dağıtacak!..

Anlaşılıyor ki şarkılarda ve eskimiş bir filmin hüzünlü sahnelerinde kaldı Zorba ve yaptığı Sirtaki...

Artık Emir’lerin Saray’ları olacak Yunan adalarında...

Sirtaki oynanacağını pek sanmıyorum Katar Emiri’nin saraylarında...

“Hiçbir şey ummuyorum... Hiçbir şeyden korkmuyorum... Özgürüm...” demişti Alexis Zorba...

Ölümünden 50 yıl sonra yaşadığı Girit’e komşu Yunan adalarının Katar Emiri tarafından satın alınmasını aynı bilgelikle karşılayacaktı eminim ki...

Yaşasaydı; gülümseyecek, şarkılar söyleycek ve dans edecekti...

Yunanlılar da Zorba gibi davranmak ve her şeye rağmen hayata gülümseyerek bakmak zorundalar şimdi...



ZORBA VE KADINLAR

- “Yatağında yalnız yatan her kadından bir erkek sorumludur...”

Alexis Zorba’dan söz ederken tarihe nakış gibi işlemiş bu sözü geldi gözümün önüne...

Sevdiği her kadını ilk aşkı gibi sevdi...

Kadın kutsaldı onun gözünde...

Aynı anda her lafının başında “şeytan götürsün kadını” diyecek kadar da korkutucu... Kadınsız bir hayatı düşünemezdi...

Ancak kadını anlatırken kullandığı isyan dolu kelimeler çarpıcıydı;

- “Bu kararsızlık geçidini,

Şarlatanlık tapınağını,

Bu günah testisini,

Bu hile otlarıyla kaplı tarlayı,

Bu cehennemin giriş yerini,

Bu kurnazlık taşan sepeti,

Bu bala benzeyen zehri,

Ölümlüleri dünyaya bağlayan zinciri,

Kısaca kadını kim yarattı?..”

İMRALI ‘ZABITLARI’ SORUNU...

Milliyet haber yaptı...

Başbakan konuştu...

Ana muhalefet, diğer muhalefet, BDP ve her türden siyaset ile sivil toplum kuruluşu ve dernek görüş bildirdi yorum yaptı...

Bu olayı nasıl gördüğümüzü belirtmekte yarar var...

***


Gazeteciler içeriği doğru olan haberi yapma özgürlüğüne sahiptirler...

Bu özgürlükleri sınırlanmaz...

***


Öcalan’ın BDP’lilere görüşmelerle ilgili yaptığı yorumlar doğru mudur değil midir bilinmez ve sadece kendisini bağlar...

Ancak bir şey kesindir:

“Bu ifadeler devlet yetkilileri ile Apo arasındaki görüşmelerin zabıtları değildir...”

***


Haber Apo’nun çevresine söylediklerini içerdiği için, zaten bunun ila nihaye gizli kapaklı kalacağını beklemek safdillik olur...

Bir gün nasıl olsa bu değerlendirmeler ortaya çıkacağı için, önce çıkmış olması, ilerisi için önlem alınması sonucunu da doğurur...

***


Tüm bu gerçekler, haberlerin görüşmeleri torpillemek isteyen kimseler, çevreler ve örgütlerce sızdırılmış olabileceği gerçeğini değiştirmez...

Barış sürecinde yabancı istihbarat örgütleri de dahil birçok çevre meydanda cirit atmakta ve bel altı oyunlar tezgahlamaktadır...

Bu tezgahlar gazetecilerin bu oyunun içinde bir aktör olduğunu göstermez...

Gazetelerin bunu haber olarak yayınlaması başka, bu sızıntının “görüşmeleri torpillemek amacıyla yapıldığının bilinmesi” başkadır...

DİĞER YENİ YAZILAR