Erkekler hafif meşrep kızlarla sevişmeyi düşünür, ama evlenmeyi düşünmez... Erkekler çok kişiyle beraber olmamış, çocuklarımın annesi olabilir dediği kadınlarla ise evlenir...” demiş Fatih Aksoy kardeşim...

Son zamanlarda kadın erkek ilişkilerinde bir gurme gibi ilginç çıkışlar yapıyor...

Önce, Pınar Altuğ için “devrimci” dedi, şimdi de evlilik için erkeklerin az erkekle beraber olan, kadınları aradıklarını söylüyor...

Ben de bir zamanlar böyle Yurttaşlık Bilgisi derslerini andıran anlamsız teorilere inanırdım.

Fatih Aksoy’un ve bir sürü erkeğin düşündüğü gibi kafamın içinde kadınlarlarla ilgili anlamsız ayrımlar yapardım...

Bazı kadınlar hafif meşrep kadınlardı... Onlarla eğlenilir ve yatağa gidilirdi...

Bazı kadınlar ise, anne gibi kadınlardı...

Onlarla ciddi ilişkiler kurulur, romantik sevgili olunur, günü geldiğinde de evlenilirdi...

Kadın gerçeğiyle hiçbir ilgisi olmayan, tamamen erkek beyninin kendi korkularına karşı yarattığı savunma mekanizması zırvalardı bunlar..

Bir kere anne gibi kadın yoktu...

Çünkü anneniz de bildiğiniz ya da algılandığınız gibi biri değildi...

Bir çocuk için annesi, sadece anneydi...

Onu besler, onu büyütür, onu emzirirdi...

Bir erkek çocuğu için annenin cinsel bir kimliği yoktu...

Çocuk annesinin cinselliğini düşünemez, düşünmek istemezdi...

Kendi varlığına neden olan olayı beyninin derinliklerine iterdi...

Oysa o anne de bir kadındı... Sevgileri, beğenileri ve cinsel arzuları olan bir kadın...

Her kadın bir anne kadar kutsal olabilirdi...

Her anne de hafif meşrep denilen bir kadın kadar arzulu...

Erkeğin beyni, korkularından dolayı bunu algılayamadığı için, yalan yanlış savunma mekanizmaları kurardı...

“Kadının hafif meşrep olanı...” “Yok kadının az ve öz ilişkiye gireni...” “Çocuklarımın annesi olacak olanı...”

Kadını tanımayan erkekler bilmez ki, her kadının derinliklerinde herşeyi yapabilecek bir dişi cazibe, ama aynı zamanda çocuklarına vakfedilecek bir kutsal annelik bulunur...

Bu zırvaları söyleyenler çok ünlü ve güçlü erkeklerin kadınlarla ilişkilerine bir baksınlar...

Kimler, hangi hafif meşrep denilen kadınlarla sonraları hangi evlilikleri yaptılar...

Hangi “olgun” kadınlar, evliliklerden sonra, ne uçarı ve hafif meşrep hayatlara kanat açtılar...

Bazen çok eski ilişkilerime bakarım...

“Beraber olduğum, yere göğe koyamadığım kız bu kız mıydı” derim...

Üstünden yıllar geçtikten sonra, sanki o zor kadın gitmiş, çok daha kolay bir kadın gelmiştir...

Acaba onu zor ve ulaşılmaz kadın ilan eden o değil, benim kafamın içi miydi diye kendime sorarım...

Kadınları, “hafif meşrep” ve “çocuklarımın annesi olacak” kadınlar diye ikiye ayırmak, erkek korkaklığının savunma mekanizmasıdır...

Bazı kadınları ciddi ilan edip, olası aldatılmalara karşı duygusal duvar örme amacını taşır...

Kadınların çoğu da güvensiz erkeklerin bu sanal ayrımından hoşnut olup, kendilerini gizlerler...

Gerçekte her kadının içinde her ikisi de vardır...

Her kadının içinde neler olduğunu öğrenmek isteyen erkeklerin, kadınlararası kaynatmalara bir mikrofon tutması durumu anlatmak için yeterlidir...

Hafif meşreplik de kutsal annelik de kadının doğasındadır...

Sevilir ve çok özel olduğu hissetirilirse, romantik bir sevgili ya da çocuklarınızın annesi olur...

Hissetirilmezse, hafif meşrepliğin dik alası...

Hangisi olacağının kararı maalesef erkektedir...

Üzgünüm Leyla...

HESAP: BİR MAAŞA BUZDOLABI, TELEVİZYON
Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, “Eskiden buzdolabı ve televizyon almak için 2-3 maaş gerekirdi... Şimdi memur tek maaşa bunları alabiliyor... Demek ki alım gücü arttı” dedi...

Sayın ve sevgili Bakan...

Teknoloji ve otomasyon arttıkça, sanayi ürünlerinin fiyatları ucuzlar...

Buzdolabı ve televizyon gibi ürünlerin özellikle eski modelleri, yok pahasına satılmaya başlar...

Teknoloji sadece yeni ürünlerini pazarlar, gerisine çöplük muamelesi yapar...

Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bugün bir maaşla neredeyse Mercedes alınıyor...

Bunun maaşla ilgisi yok... Mercedes’in fiyatlarıyla ilgisi var...

Siz de milletvekili maaşınızla artık Almanya’da ikinci el bir Mercedes satın alabilirsiniz...

Biliyorum politika yapmak bir anlamda rakamlara takla attırmak demek...

Takdir edersiniz ki ben de rakamlar amuda kalkmasınlar diye çaba gösteriyorum..