“Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin, o beni bir genelevde piyanist sanıyor...”

Jacques Seguela neredeyse yirmi yıl önce çıkarmıştı o ünlü kitabını;

“Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin... O beni bir genelevde piyanist zannediyor...”

Başlık o kadar çarpıcıydı ki, kısa zamanda gazeteciler kendi dünyalarına montelediler Jacques Seguela’nın sözlerini...

“Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin... O beni bir genelevde piyanist zannediyor...”

Dün kamuoyuna açıklanan araştırmayla, gazetecilik ve enformasyon alanında işsiz sayısının yüzde 20 ile en yüksek oran olduğu ortaya çıktı...

Gazetecilik ve enformasyon dalında 16 bin kişilik işgücüne karşın, tam üç bin işsizin bulunduğu belirlendi...

***



1978 sonbaharında, gazeteciliğe karar verdiğim o gün geliyor gözlerimin önüne şimdi...

İşletme fakütlesinde okuduğumdan üniversite sınavlarına biraz da spor olsun diye girmiş, tercihleri boş bırakarak, alacağım puana göre, “kafama göre yeni bir meslek seçmeyi” öngörmüştüm...

İyi sayılabilecek bir puan tutturmuştum...

Tam Hukuk fakültesine girecekken, derslerini incelediğim Basın Yayın’ı sevmiş, “Ben bu okulda okuyacağım...” deyip, “Sonra da gazeteci olacağım...” diye tutturmuştum...

O zaman da hocalar “Bu okuldan mezunlar işsiz... Sen gazeteciliği boş ver...” demişler, inadıma söz geçiremişlerdi...

O günden bu yana geçen 36 yıldır inat edip gazetecilikte kaldım...

Yüzlerce kere, gazeteciliği bırakıp bırakmamak konusu kafamın içinde gitti geldi...

Üniversite mezunu işsizin en fazla olduğu meslekti gazetecilik...

Haberin Devamı
***



Yıllarca kadrosuz, sigortasız bir kuşak olarak çalıştık gazetecilikte...

İşsizlik ve sigortasızlık bana mısın demedi de;

O günlerde gazeteciliğin Seguela‘nın o muhteşem sözünü andırdığını bilemezdim;

- “Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin... O beni bir genelevde piyanist zannediyor!..”

YEMEYİN BİZİ ARKADAŞLAR!..

BDP dün İmralı görüşmelerinin kendilerindeki tutanaklarıyla ilgili sorumluları çıkartan! bir açıklama yayınladı... Gördüğüm kadarıyla basın sorumlusu bir arkadaşın işine son veriyorlar...

Parti Meclisi üyesi iki kişi de özeleştiri baabında Parti Meclisi üyeliğinden ayrılıyorlar... BDP’nin açıklamasına bakıldığında, bu olayın “bir sızdırmadan çok, bir ihmal” sonucu olduğu ortaya çıkıyor...

Haberin Devamı
***



Oysa böyle bir konunun sızdırılması bir görevlinin “ihmal”i değil ve olamaz...

Bu kadar büyük olaylarda sızdırmalar bir ihmal ihtimaliyle açıklanamaz...

Fotokopi çektirilmiş de, birisi fazla fotokopi çektirmiş de, fotokopiler dağılmış da, biri fotoğraf çekmiş de; o fotoğraf yayınlanmış da falan da filan da...

Yemeyin bizi... Bir olaya ihmal süsü vermekle, ihmal olmaz... Şu soruların cevabı meçhul?..

Bu kadar önemli, hassas ve gizli bir konuda fotokopiyle çoğaltmaya gidilmesi ne kadar mantıklı?..

Bu parti illegaliteden gelen bir parti...

İllegaliteden gelen bir siyasi müktesebatın, bu derece “top secret” bir konuda, fotokopi makinesiyle tutanak çoğaltıp, oraya buraya dağıtması mümkün müdür?..

Sanki grup toplantısı tutanakları çoğaltılmakta fotokopiyle...

Yemeseniz bizi arkadaşlar!..



OKULDA ÖĞRETİLMEYEN KURALLAR...

Hayatın felsefesiyle ilgilenmeye başladığım, quantum NLP gibi konuları çalıştığım günlerde, ilginç bir şeyi fark ettim...

Geçmişten bu yana zaman içinde edindiğim bazı yargılar vardı...

Bu yargılar ve sonucunda oluşan kurallar “ego”yu meydana getiriyordu...

Hayatın içinde o kararları önyargısız olarak sınadığımda, çoğunun aslında geçerli olmadığını fark ettim...

Belirli bir zaman diliminde birisinden duyduğum bir kelime, bir cümle, bir yargı bilinçaltıma girmiş ve bende bir yargı oluşturmuştu...

Bazen de, bir olay karşısında kendimi savunmaya dönük aldığım bir karar zaman içinde, her olayda doğal tepkim halini almıştı...

Charles Skyes’in “Okulda Öğretilmeyen 50 Kural” kitabını okurken, okul yıllarımızda beynimizde yer eden, kurallarla hesaplaşmaya başladım...

Devam ediyorum hesaplaşacağımız kurallara ve yargılara,

Haberin Devamı
***



....

“23) Bir gün büyümek ve ailenizin evinden ayrılmak zorunda kalacaksınız...

24) ‘Özünde kim olduğun önemli değil... Seni yaptıkların tanımlar’ sözünün ne kadar doğru olduğuna inanman gerekkiyor...

25) Metamatik sizin ne düşündüğünüzü önemsemez...

26) Hayatı yargılayıcı olmamayı öğrenmelisin...

27) Cinsel organlarınız düşünce sisteminiz için engel, karar vermeniz için araç değildir...

28) Birileri izliyor olabilir...

29) İki yüzlülükle başa çıkmayı öğrenin...

30) Sıfır hoşgörü eşittir sıfır sağduyu...

31) Çıplak insanlar gerçek hayatta farklı görünürler...

32) Televizyon gerçek hayat değildir...

33) İneklere iyi davranın... Bir gün onlar için çalışmak zorunda kalabilirsiniz...

34) Kazananların yaşam felsefeleri vardır... Kaybedenlerin de...

35) Eğer kalçanız genişledikçe genişlemişse, bunu suçu Mc Donald’s ve Big Mac değildir... Eğer sigara içiyorsanız bunun suçlusu da Joe Camel değildir...

Haberin Devamı
***



36) Ölümsüz değilsiniz...

37) Bağlantıda olmak, cahil olmadığınız anlamına gelmez...

38) İnsanlarla konuşurken gözlerinin içine bakın...

39) Siyah-beyaz filmlerde gördüğünüz insanlar, gerçekte hayatta renkliydiler... Ve siz doğduğunuz gün dünya dönmeye başlamadı...

40) Çevrenin karmakarışık beyin yıkama faaliyetlerine karşın, net ve mantıklı bir şekilde düşünmeyi öğrenin...

41) Şu yaşadıklarınızı yaşayan ilk ve tek insan siz değilsiniz...

42) Yağı değiştirin...

43) Başkalarının başarılarının, sizi üzmesine izin vermeyin...

44) Meslektaşlarınız arkadaşınız olacak diye bir şey yok... Arkadaşlarınız da aileniz değil...

45) Yetişkinler sizin yaşınızda olmanın ne kadar korkutucu olduğunu unuturlar... Sadece şunu unutmayın; Bu da geçecek...

46) Etrafınızdaki insanlara dikkat edin...

47) Kusursuz değilsiniz... Olmak zorunda da değilsiniz...

48) Kendinize yaşamınızın öyküsünü anlatın... Bir amacınız olsun...

49) Teşekkür etmeyi unutmayın...

50) Fırsatınız varken keyfini çıkartın...”

DİĞER YENİ YAZILAR