Haklı olarak kara listelerdeyiz

Haberin Devamı

Âleme demokrasi talkını verirken, itibarlı uluslararası kuruluşların fikir ve basın özgürlüğü listelerinin kara bölümlerinde görünmeye devam ediyoruz. Konu fikir ve basın özgürlüğüne geldiğinde dünyanın gözünde durduğumuz yeri değiştirme iradesi de henüz ufukta görünmüyor.

Dünyadaki özgürlük mücadelelerine destek olan bir ülkenin, toplumun kendisinin çoktan bu meseleleri aşmış olması gerekirken biz daha temel kavramların içeriklerinde anlaşamıyoruz.

***


Hükümetin “basın ve fikir özgürlüğüyle ilgili olmadığını” düşündüğü ve halen hapiste olan kişiler düpedüz fikir ve basın tutuklusudur. Öyledirler çünkü, çeyrek yüzyılı aşkın bir süre içinde gelip giden ve hep demokrasiden dem vuran hükümetler terörle mücadele yasasının konuşan, yazan ve yayınlayanlara sürekli olarak uygulanan muğlak maddelerine ellerini sürmemişlerdir.

AKP de kendisinden önce gelenlerden farklı davranmamış, fikir ifadesini terör suçu kapsamında sayan anlayışın takipçisi olmuştur.

***


Uzun yıllardır ülkemizde “sansür” gibi vahim bir olayın yaşanmadığını söyleriz, bununla övünürüz. Ahmet Şık’ın yayınlanmamış kitabına yapılan muamele düpedüz sansürdür, dünyanın her tarafında da sansürdür. Bu kitabı internet üzerinden on binlerce kişi okudu, içeriğini öğrendi, ama hâlâ bu sansürün nereden uygulandığının açıklaması yapılmadı. Ahmet Şık hâlâ tutuklu, Nedim Şener hâlâ tutuklu.

***


CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü RTÜK kanununda yer alan “yayın durdurma yetkisi” sansürcü anlayışın taşınmaya devam edeceğini gösteriyor.

“Milli güvenliğin gerekli kıldığı ve kamu düzeninin bozulmasının muhtemel olduğu” durumlarda başbakan veya görevlendireceği bakana yayın yasağı koyma yetkisi sadece “sünsürcülük”tür... Başbakan bir TV kanalında bir duyuru görecek, o programın yayınlanması halinde kamu düzeninin bozulabileceğine karar verecek ve yayını durduracak

Bunu kim, nasıl savunabilir?

***


Dünyadaki itibarlı kuruluşların kara listelerine haksızlıkla girmiş değiliz. Ne yazık ki o listelerde haklı olarak yer aldık. Çünkü özgürlük sözcüğünü en çok kullananlar dahi fikir ve basın özgürlüğünün ne olduğunu anlamaya, kavramaya yanaşmıyor, bu özgürlüklerin gelişmiş ülkelerdeki düzeye gelmesi için parmağını kımıldatmıyor.

Artık “bize bu kadar demokrasi yeter” diyenler ayıplanıyor, ama “bize bu kadar fikir ve basın özgürlüğü yeter” diyenler hâlâ var ve onlar Türkiye’nin adını kara listelerde gördüklerinde utanmıyorlar.

DİĞER YENİ YAZILAR