Hörmetle iş yapılan ülke: Azerbaycan

Bizim rüşvetin adı Azerbaycan'da hörmet! Öylesine rahatlar ki, bunu bir "sosyal yaşam vergisi" gibi görüyorlar. Bir ay boyunca 9 şirvana, yani 18 dolara talim eden bir memurun hayatta kalabilmesinin de başka bir yolu yok

Tam 2.5 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Bakü'deyim. 7 yıl aradan sonra bir kez daha... Bakü'de yaşayan bazı tanıdıkları araya sokup, otelde rezervasyon yaptırdığım için içim rahat. Zira Bakü'de doğru dürüst bir otel odası bulmak mucize. Petrolün kokusunu alan yabancı yatırımcılarla dolup taşan Bakü'de tüm büyük oteller dolu. Havaalanından taksiye atlıyorum. Otele kadar 30 dolar. Resepsiyonda çatık kaşlı, orta yaşı geçkin bir kadın. Her şey köhne. Sanki demirperde ülkesinde geçen bir casus filminin platosu. "Adım Mine Şenocaklı. Rezervasyon yaptırmıştım" diyorum. Deftere bile bakmadan "Hayır. Yok" diyor. "Nasıl olur? Bu gece için ayırttırdım. Birilerine sorsanız." Kadın hazır cevap: "Ayırtılmamış. Yok!"

Yayları fırlamış yatak
Saat sabahın üçbuçuğu. Tanıdıkları telefonla arayıp uyandırıyorum. "Ayırttık. Yerin 8'inci katta. O otelde her katın işletmecisi ayrı" diyorlar. İçim rahat, çıkıyorum sekize. Bir kez daha aynı tipte bir kadın, yüzüme bakmadan "Oda yok" diyor. "Ayırtmıştık ama..." "Olabilir. Yer yok!" Nasıl olur derken kadın beni altıncı kata yolluyor. Kös kös iniyorum. Bu kez oda var! "Oh" çekip kapıyı açıyorum. Bir şok daha! Stalin döneminden bir yatak, yayları fırlamış. Boş bir buzdolabı ama gürültüsü muhteşem. "Bari başımı masaya koyup ağlayayım" diyorum ama masa yok! Azerbaycan'a kulaktan dolma üç-beş bilgi, hele biraz da kitaptan bir şeyler okuyup gidenin sonu bu. Doğrusu bu ülkenin Türkiye'nin 70'li yıllarına benzediğini biliyordum. Turkcell'in 1996'daki Azercell açılışına ben de katılmıştım. Bakü dökülüyordu ama birebir hayata karışamamıştım. Üstelik yeni açılan Hyatt Regency Otel'de kalmış, dönmüştüm. İşlerin rüşvetle döndüğünü, ancak beş gün yayı fırlamış yatakta yattıktan sonra anladım!

İndi ne ter eyliyelim!
İlk hörmetle Azerbaycan'da ilk günün sabahında karşılaştım. Arabaya atlayıp ilk randevuya giderken... Trafik polisi elini kaldırdı. Taksi sağa yanaştı. Baktım onların deyimiyle yol polisi "Kırmızı ışıkta geçtin" derken şoförün elini sıkıyor! Bir yandan da "İndi ne ter eyliyelim" diyor. Meğer karşılıklı hörmettenmiş. Şoförün elindeki 1 şirvan, yani 2 dolar bu hörmetli el sıkışla el değiştirdi... Ne güleryüzlü, babacan yol polisi ehliyet, ruhsat sordu, ne de bizim şoför telaşlandı. Neyse ilk durağım TÜSİAB! Yani Azerbaycan Türk Sanayici ve İşadamları Beynelhalk Cemiyeti. Genel Sekreter Ekrem Duran'la sohbet ediyoruz. Sohbet koyulaşmışken bir Türk yatırımcı, Malik Dondurma Fabrikası'nın sahibi Hataylı Ahmet Yiğit geliyor. Yanında karısı... Onlar da sohbete katılıyor. Laf dönüp dolaşıp rüşvete geliyor. Yiğit, "Yok o rüşvet değil, hörmet dediğin bir razılaşma. Alan razı, veren razı" diyor. Ekrem Bey ise eski dönemlere göre rüşvetin çok daha makul bir hal aldığını söylüyor. "Doğru, Azerbaycan'da hörmetsiz iş olmaz. Ama herkes razı. Maaşın en baba yiğidi 50 dolar. Herkes hayatını sürdürmek için mecburen bir yol bulacak" derken Azeriler'i savunuyor. Yiğit de aynı anlayışta. "Eskiden bir işyerini 27 merci denetlerdi. Savcısı, su idaresi, belediyesi, polisi, şusu busu... Biri gider, biri gelirdi. Yatırımcının iflahı kesilirdi. Neyse ki Cumhurbaşkanı Aliyev devreye girdi de, bu çark son buldu. Geçen yıl bir ferman çıkardı. Şimdi sadece vergi idaresi geliyor." Yiğit'in Cumhurbaşkanı'nın fermanı dediğinin ne menem bir şey olduğunu sorup anlamaya çalışırken o ekliyor: "Ben hörmetli davrandım. İşimi kurdum. Ben de kazanıyorum, onlar da... Zaten bu ülkede kanunlara yüzde 100 uyarsanız para kazanmanız mümkün değil."

Haberin Devamı

Azeri usülü demokrasi
Aliyev gidecek oğlu gelecek!
Aliyev, Azerbaycan'ın tek adamı. Ülke demokrasiyle yönetiliyor ama aslında her şey Prezident'in iki dudağı arasında. Hiç ikinci adam yok mu derseniz, doğrusu bir ikinci adam var: Oğlu İlham Aliyev. Hemen herkes Aliyev'den sonra onun prezident olacağını biliyor. Yani demokrasi de biraz Azeri usulü. Haksızlık etmeyelim. Kuzey Kore kadar korkunç bir "veliaht" sistemi değil ama tam bir demokrasi de değil. Biraz şark usulü, biraz eski sistem kırması.

Manevrası yüksek
Tek bir gerçek varsa Aliyev, dünyanın en "politik" şahsiyetlerinden biri... Sovyetler zamanında KGB Başkanlığı'nı son anda elinden kaçırmıştı. SSCB'nin sosyalistliğine bakmayın. Koyu Rus milliyetçisi bir devlet yapısında bir Türk'ün bu denli yükselmesi ancak büyük manevralarla olur. Aliyev'i en iyi tanımlayan bir "ışıklı nefer" yani aydın oldu: "180 derece dönüş yapma kabiliyeti var." Geçen hafta naklen yayında Azrail tarafından yoklanınca, yabancı yatırımcıların yüreği hopladı. Oysa merak edilecek bir şey yok. Prezident'in yerine oğlu aynı pragmatiklikle ülkeyi yönetecek. "Bunda bir gariplik yok mu? Hani demokrasi?" diye sakın sormaya kalkmayın. Ben sordum. Boyumun ölçüsünü aldım: "Ne var yani, koskoca ABD'de George Bush'un oğlu iktidarda. Bizde olunca bu demokrasi ihlali mi" dediler. Anlayacağınız işler 'hürmetli' Aliyev'in işbitiriciliğiyle yürüyor. Çomaklamak yasak!

DİĞER YENİ YAZILAR