CHP’li dostlar gerçekten iktidara gelmek istiyorlarsa, bu yazımızı burunlarını kıvırmadan dikkatle okusunlar. Çünkü bu yazımızda, CHP’nin ve elitistlerin neden yıllar yılı iktidara gelemeyişlerinin sırrı gizli...
Sakın sosyolojik tahliller yapıp uzun uzadıya teoriden söz edeceğimi zannetmeyiniz. Ne demode Marksizmin diyalektik mantıksızlıkları, kokuşmuş feodalite ya da Asya tipi üretim saçmalıkları, ne de M. Weber’in merkez-çevre analizleri, Türkiye’deki jakoben elitizmin ezeli mağlubiyetini açıklamada yeterli olabilir.
Sadece bunlar mı? Tuzu kuru epiküriyen köşe yazarının ‘beyaz Türk’ fantezisi nasıl altmış yıllık hüsranını izaha kâfi gelmiyorsa, ‘mahalle baskısı’ gibi açıklamalar da toplumun temel eğilimlerini tespitte yeterli olmuyor.
CHP’li elitist, bir zamanlar nasıl merhum Menderes’i halkla hemhâl olduğu için küçümsemiş, Demirel’le ‘Çoban Sülü’ diyerek alay etmiş, merhum Özal’ı ‘dindar’ olduğu için beğenmemişse, Erdoğan’ı da imam-hatipli olduğu için ‘gerici’ kabul etmiştir. Merhum Ecevit’in deyimiyle bu tarihsel yanılgı, aslında elitizmin yenilgisinin temel sebebidir.
Başbakan Erdoğan’ın, 6. İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşma dikkatle incelenirse; Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın ve kendisinin, CHP’nin elitist jakobenizmine karşı yüzde 40-50’lik oylarla nasıl iktidar olduğu anlaşılacaktır.
Erdoğan’ın bu duygulu yakınmasında, halkın inancı ve değerleri üzerinde kurulan baskı ve tahakküme karşı demokratik bir başkaldırının zaferi terennüm edilmektedir.
Rahmetli Üstâd Necip Fâzıl’ın ‘Çile’si, bu mazlûm milletin çektikleri, Başbakan Erdoğan’ın şu sözlerinde ifadesini bulmaktadır: ‘İmam hatipliyiz diye ölü yıkayıcısı ve zenci deyip yolumuzu kesmek istediler. Bize köylü dediler; bize muhtar bile olamazsınız dediler. Yoksulluğa pes etmedik, dışlanmışlığa eyvallah demedik, aşağılayanlara prim vermedik; biz Anadoluyuz dedik. Meslek lisesi mezunları vali, bakan, başbakan olmasın istediler. Başörtüsü deyip kızları eve hapsettiler. Katsayı ile yoksulları köylerine sıkıştırmak istediler. İşte biz onlara karşı çıktık ve köylerimize, taşraya, varoşlara mahpus olmadık...’
Erdoğan sözlerini şöyle noktalıyor: ‘Biz bu elitistlere, bu statükoculara karşı mücadelemizden vazgeçmedik. İşte sekiz yıldır Türkiye’yi büyütüyor, Türkiye’yi bölgenin en itibarlı ülkesi hâline getiriyoruz...’
Son yüz yıllık tarihimizde, milleti beğenmeyen, halkı hor gören, topluma tepeden bakarak insanımızı gütmeye çalışan elitist sözde aydınlardan çok çektik. ‘Yeni Osmanlılar’, ‘Jöntürkler’, ‘İttihatçılar’, daha sonra da ‘Kemalist Devrimciler’, milletin değerlerine karşı dayatmada bulunmayı marifet saydılar.
Pozitivizm ile eşdeğer kabul edilen ‘aydınlanma’, Türkiye için karanlık bir elitist despotizmin tefessüh etmiş materyalizmi olarak anlaşıldı. Jakobenler ‘devrimci/inkılâpçı’, halkın çoğunluğu ‘karşı devrimci’ olarak kabul edildi. Tek parti totaliterliği içerisinde, Şeflik CHP’sinin altı oku, milletin yeni amentüsü olarak lanse edildi.
Jakoben elitizmin bu sapkınlığı hâlen devam ediyor. Muhafazakâr milletimizin milli ve manevi değerleri hâlâ küçümseniyor. Milletin büyük çoğunluğuyla elitist CHP aynı dilden konuşmuyor. İmam hatipli bir Başbakan ve eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı milletin sevgilisi olabiliyorsa bunun sebebini iyi tahlil etmek zorundasınız.
Milletimiz Menderes’i, eski Demirel’i, Özal’ı neden sevip bağrına basıyorsa, Erdoğan’ı ve Gül’ü de onun için seviyor.
CHP elitizmi ve onun yardakçıları bu gerçeği anlayıp içine sindiremezse, demokratik bir rejimde onlara bu ülkede iktidar yolu daima kapalı kalacaktır.