Yapılmayan ve asla yapılmayacak olan darbenin davaları ile siyaset düzenleniyor.
Balyoz davası bağlamında yaşanan şoku başka türlü açıklamak mümkün değil.
Dört ay sonra seçime gidecek bir ülkede 59 general ve amiralin aralarında bulunduğu 163 asker tutuklanmış, 29 asker için de yakalama emri çıkarılmışsa bu işte bit yeniği aramak, vesveseli olmanın değil adalet için endişe beslemenin göstergesidir.
Balyoz davası baştan beri tartışmalı deliller nedeniyle gündemi meşgul etti. Kitlesel tutuklamalar ve salıverilme kararlarıyla tansiyon çıktı, indi.
Geçen Cuma itibariyle hiçbir tutuklu sanık bulunmuyordu.
Benzersiz olay...
Temmuz ayında 10. Ağır Ceza’nın 102 sanık hakkında verdiği yakalama kararını itiraz üzerine kaldıran 11. Ağır Ceza Mahkemesi şu saptamayı yapmıştı:
“Kaçak olmayan sanıklara yakalama kararı çıkarmak hataydı. Pek çok mahkeme aynı hatayı yapıyor. Yasaların yanlış ve eksik uygulanması, o işlemin sürekli yapılmış olması onu hukuka uygun hale getirmez. Uygulama böyle demek mahkemelere hukuksuz iş yapma hakkı doğurur ki bu kabul edilemez!”
Önceki gün Silivri’de benzersiz bir olay yaşandı.
Yerel mahkemelerde ömür boyu hapse hüküm giyen caniler, tutukluluk süreleri dolduğu gerekçesiyle cezaevlerinden salıverilirken Silivri’de masumiyet karinesinin sözde koruması altında olan asker şüpheliler, daha tutuklama kararı verilmeden kapıları emirle kapatılan mahkeme salonunda enterne edildiler!
Tutuklama kararı çıkacağı belli miydi? Bitmedi..
Şüphe soruları
10. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce kendisine “yanlışsın” uyarısında bulunan 11. Ağır Ceza’ya, 192 tutuklama ve yakalama kararı ile dersini mi veriyordu?
Bu, bedelini adaletin ödediği ağır bir vicdani suç olmuyor mu?
Mahkeme başkanının davadan iki gün önce değiştirilmiş olması, zaten siyasi iktidarın davaya taraf olduğuna ve etkilemek için gücünü kullanacağına işaretti.
Nitekim muhalefet Balyoz tutuklamalarına dün tepki gösterirken hep yargının siyasallaşmasından duydukları endişeyi ifade ettiler.
İktidarı, istenen kararları verecek yargıçlar atamakla suçlayan Kılıçdaroğlu aynı çarpık anlayışın Deniz Feneri dolandırıcılığı faillerini takipsiz bırakıp halka unutturduğunu savundu haklı olarak.
MHP’li Oktay Vural da aradıkları şeyin hak ve hakikat olduğunu belirtirken “davaları siyasi taraflar haline dönüştürdüğü için” iktidarı suçladı.
Çağdaş bir toplumda ve gerçek “ileri demokrasi”lerde yargı odaklı bu tür tartışmalar yaşanmaz. Tek tük olsa bile adalete yönelik şüphelerin seçim ortamını zehirlemesine izin verilmez.
Ama anlaşılıyor ki bizde öyle olmayacak. Çünkü zeminimiz “ileri demokrasi” değil ve toplum da polis devleti kısıtlamaları nedeniyle “çağdaş toplum” kabiliyetlerini kullanamıyor.
İktidarın elinde iki tarafı keskin kılıç var. Bir yandan oy getiriyor diye askere vuruyor öbür yandan bu haksızlığa itiraz edenleri “darbeci“ suçlaması ile susturmaya çalışıyor.
Balyoz davasındaki kitlesel tutuklama, seçim yaklaştıkça kafalarımızın yeni darbe planları, yalan ihbarlar ve gizli tanıklarla şişirileceğinin işaretini vermiştir.
Bu oyunu bozmak yetenek ve cesaret istiyor.
Muhalefet bu beceriye sahip mi; göreceğiz!
Gündeme balyoz!
Haberin Devamı