Kılıçdaroğlu VATAN’a mülâkat verirken türban yasağını kaldırmakta samimi olduğu duygusunu uyandırmıştı.
Dün Başbakan’la yaptıkları kısa görüşme sonrası söyledikleri, vaadinin şarta bağlı olduğunu ortaya çıkardı.
Yeni tutumu, yasakla ilgili fikrini değiştirdiğine delil sayılabilir mi?
Türbanı konuşmuşlar. Bunu iki liderin basına yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz.
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na “meydanlarda başörtüsü meselesini devamlı dillendirdiklerini” hatırlatarak şu öneride bulunduğunu söyledi:
“Bu günden tezi yok hemen adımı atalım. Hemen ekipleri kuralım, çalışmaya başlayalım.”
Peki ne cevap aldı?
CHP lideri şu açıklamayı yaptı:
“Ben meydanlarda sadece başörtüsü sorununu çözelim demedim. YÖK’ü de kaldıralım dedim; dokunulmazlıkları da kaldıralımÖ Bunları kabul ederseniz hayhay, oturalım başlayalım.”
VATAN’a konuşurken Kemal Kılıçdaroğlu bu havada değildi.
Türban yasağını kaldırmak, siyaseti din sömürüsünün ipoteğinden kurtarmak gibi bir iyiliğe hizmet edeceği için kendi başına bir amaçtır.
CHP böyle bir niyetle adım atmıştı. Yeni şartlar öne sürmenin anlamı ne?
“Ne koparırsak kâr” mantığı mı, yoksa türban yasağını kaldırma vaadinden dönme bahanesi üretmek mi?
Hemen söyleyelim ki AKP iktidarı dokunulmazlıkları hiçbir sebeple terk etmez.
“Yargıya güvenmediğimiz için dokunulmazlıklardan vazgeçemiyoruz” bahanesi yakında çökecektir. Yüksek yargıyı iktidar kontrolü altına sokan anayasa değişiklikleri geçti ama göreceksiniz AKP’nin dokunulmazlık aşkı geçmeyecektir!
Tıpkı YÖK’ten de vazgeçmeyecekleri gibi.
İktidarın alerjisi, bağımsız kurumlara karşıdır. YÖK zaptedildikten sonra hiçbir sorun kalmadı.
CHP bizce pazarlık gücünü, yasak kalktıktan sonra başını örtmek istemeyenler üstünde yoğunlaşacağından endişe edilen mahalle baskısına karşı güvenceler oluşturmak amacında kullanmalıdır.
Laik devletin hizmet veren tarafındaki kamu personeli başı açık olacak, üniversite öğrencileri dahil hizmet alan diğer tarafındaki vatandaşları herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayacak.
Şu anda zaten yaşayan uygulama budur. Uzlaşma sadece adını koyup sömürüyü bitirecektir.
Ne kadar erken, o kadar iyi.
Başını örtmek istemeyenlerin hakkını, özgürlüğünü savunmak bu gidişle her gün daha bir zorlaşabilir çünkü!
Evet’ler de önemli!
İktidar partisi referandumdaki “hayır” oylarının nedenini anlamak için anket yaptırıyormuş.
Başbakan Erdoğan’ın şu sözü AKP’nin bu meseleye ne kadar ciddiyetle eğildiğini gösteriyor:
“Yüzde 58’den çok yüzde 42’yi önemsiyorum. Ege ve Akdeniz bölgeleri teşkilâtının daha çok çalışması lazımÖ”
Bizce parti “evet” oylarının nedenini anlamak için de bir araştırma yapmalıdır.
Çünkü “hayır”lar, eğitim düzeyinin yükselişine paralel bir seyir gösterdi. Buna mukabil “evet”ler, genellikle yoksulluk düzeyi ile bağlantılı olarak yüksek çıktı.
Yoksullar Erdoğan’a “evet” dediler.
Okumuşlar Erdoğan’ın yapmak istediği şeye “hayır” dedi.
“Hayır”cıları kazanmanın tek yolu var:
Onların korkularını haklı çıkarmamak, uygulama başlarken yargının bağımsızlığına tecavüz etmemek!