Ordulu Dursun Yılmaz'ın bal işine 50 yıl önce girdiğini öğreniyorum. Önce Ordu'da başlayan üretim, çiçek çeşidi daha fazla olduğu için Kars'a taşınmış. Herkes sormuş, "Arıların peşinden insan yerini yurdunu terk eder mi?" Sadece yurdunu terk etmemiş Dursun Yılmaz, kamyonunda arılar, o yayla senin bu yayla benim Mersin'e kadar inmiş. Bütün mesele, sevgili anlarının çeşitli ve değişik kokulu bitkilerin nektarını toplayarak daha güzel bal üretebilmeleriymiş. Bugün işi devralmış olan oğul Hamdi Yılmaz, ürettikleri bal için 2 milyon dolarlık sipariş aldıklarını belirtiyor. Şu anda bu yazıyı okumakta olan kaçınız, böyle bir sipariş almış durumdasınız?
Bayılıyorum böyle başarı hikâyelerini öğrenmeye! Şimdi, ülkemizde hâlâ böyle başarı hikâyeleri yaratılabilinir mi? Hem de nasıl! Dursun Bey'in Ordu'dan Kars'a geçişinde yakınlarının, "Arılarının peşinden insan yerini yurdunu terk eder mi?" sorusu, bu serüvende kilit bir rol oynuyor. Dursun Bey, arılarının peşinden mi Kars'a gidiyor, yoksa üretim ve paranın peşinden mi?
Çoğu insana yerini yurdunu terk etmek, rahat ve sıcak bir koltuktan kalkmak gibi geliyor. Oturduğunuz yerde 2 milyon dolarlık siparişler gelse haklısınız diyeceğim ama yok böyle bir durum. Yıllardır gençler bana mesaj gönderip, "Eğitim bitti. İş bulamadık. Ne yapmamızı önerirsiniz?" diye danışırlar. Her seferinde rahat koltuklarından kalkmalarını ve Anadolu'nun en bakir köşelerine yönelmelerini öneririm. Aslında Türk çalışanı o kadar büyük bir lüksün içindedir ki şaşar kalırım. Bakın şöyle anlatayım. Şu anda elinizi kolunuzu sallaya sallaya ABD'ye gitseniz, cebinizde de 2 milyon dolar olsa ne yaparsınız? Nerede, nasıl bir iş kurarsınız? Genelde ilk önce Türkiye'den ithal malları denenir. Pirinç, sallanan kahve tepsisi, lületaşı pipo, halı, kilim, kahve fincanı, ince belli çay fincanı... Unutun! Bu tezgâhlar her şehirde kurulmuştur. İkinci alternatifi söylüyorum. Döner imalatı! ABD'nin yiyecek, içecek gıda tüzüğü bu işe girmek isteyenleri öylesine sımsıkı bağlamış ki, kımıldayamazsınız.
Soran yok ki!
İstanbul, Ankara ve diğer kentlerimizde ipini koparan restoran açabiliyor değil mi? Ne soran vaaaar, ne bakan! Sorsa bile halledilmeyecek iş yok! Bunun böyle olduğunu biliyorum çünkü Kayışdağ'da San Sokak'ta yaşadım. Adam restoran açtım diye 8 saat sanayi tüpünü gıda imalat noktasının dışına bıraktı, geceleri de pis sulannı dışarı boşalttı. Belediyedeki ilgili birim, sorunu halledemedi. Gittiler geldiler sonunda, "Ayşe Hanım yukarıda oturan hanım kız..." falan filan saçmalığıyla adam tezgâhını sürdürdü. Haydi yapın bakalım bu çalışmayı ABD'de oynayın bakalım insan sağlığıyla AB'de? Uğur Dündar'ı her hafta ağzımız açık izliyoruz.
Gıda teknolojisi, restoran işletme tahsili görmeyenler hiçbir şey açamaz ABD'de. Bir kilo patatesi yerden ve duvardan 30 santim havada depolayamaz çünkü felâket cezası vardır. Haydi bir ortak buldunuz, dükkânı açtınız, öyle uluorta et pişiremezsiniz. Sizin dönerci dükkânı, kısa zamanda parayı tüketir. Hayal edeceğiniz diğer tüm iş kollarının tezgâhları kurulmuştur, hem de ABD'nin her kent ve kasabasında. Ben bıraktığımda en son soyulmuş portakal satılıyordu. Ne dediğimi anlayabiliyor musunuz?
Bu yüzden Türkiye korkunç imkânlar ülkesidir. Hiçbir konuda, hiçbir yetkili ne soru sorar ne de önünüze tüzük uzatır. Bu imkânlar ülkesinin kıymetini bilin. Koskoca Anadolu. Bakir mi bakir. Hitit ve Komagene'den beri ayağına hizmet gitmemiş. Siz götürün. Yüzüne bakılmayan yörelerden toprak alın. İleride öyle kıymetlenecek ki! Nasıl yani? Sizler ne kadar çabuk Anadolu'ya gidip, işler kurarsanız, o yöreler de o kadar çabuk gelişecek ve kıymetlenecektir.
Japonlar her sabah Kars'ta bin bir çiçeğe konup nektar emen anlarla Hamdi Yılmaz ve ekibinin çalışkanlığı sayesinde kahvaltılarında ekmeklerine bal sürmektedirler. Bu meşakkatli bir iştir. Ama "2 million dollars" da (!!) hiç fena değil. Rahat koltuklarınızdan kalkıp, Anadolu'nun bakir köşelerine gidin. Tüm yaratıcılığınızı kullanın. Kendi işinizi kurun. Eğitimizini başkalarını zengin etmek için mi aldınız? Kendinizi varlıklı hale getirin.
Bravo balcı Dursun ve Hamdi Yılmaz!
Ordulu Dursun Yılmaz'ın bal işine 50 yıl önce girdiğini öğreniyorum. Önce Ordu'da başlayan üretim, çiçek çeşidi daha fazla olduğu için Kars'a taşınmış
Haberin Devamı

