Gazete Vatan Logo
Magazin ‘Sahnede müziğin en derinini yaşıyorum’

‘Sahnede müziğin en derinini yaşıyorum’

Hindi Zahra’nın şarkılarında geleceğin iyi olacağını, güneşin ısıttığı sokakları hissedersiniz. Fas’da doğan Fransa’da yaşayan sanatçı sesi ve şarkı sözleri ile bir bakıma etnik kökenine de selam çakıyor. Yeni albümü Homeland, EMI etiketi ile hayranları ile buluştu. Sanatçı 20-21 Nisan’da da Babylon sahnesinde olacak. Zahra ile telefonda bir araya gelip müziğini konuştuk.

İstanbul’da son konserinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl hissetmiştiniz?
Evet tabii ki! İstanbul’daki konser Babylon’daydı sonrasında Bursa ve Ankara’ya gitmiştik. Sanırım son sefer 3 tur olmuştu böylece Türkiye’de. İstanbul’u unutmak mümkün mü? Harika hissettim, Türk seyircisinden gördüğüm ilgi ve sevgiye çok şaşırmıştım. Bütün şarkıları bilip eşlik etmeleri beni çok etkilemişti. Her şehirde ya da her yerde aynı durum söz konusu değildir.
Biletleriniz burada şimdiden tükendi, bu sanatçı açısından nasıl bir duygu yaratır?
Vay! Bir dakika, nasıl gerçekten şimdiden tükendi mi?
Evet, 2 günde tükendi.
Bu harika bir haber, bunu gerçekten bilmiyordum, duyduğuma çok sevindim. İkinci albümü dinlememiş olsalar bile beni canlı görmeye gelecek olmaları muhteşem!
‘Fatih Akın çok hassas bir yönetmendi’
Yeni single’ınız Any Story’nin nasıl bir hikayesi var?
Any Story aslında çok basit, hayata dair bir plan yapıp o planın hayatınız boyunca sabit kalacağını düşündüğünüz zaman hayat sizi bambaşka bir plana doğru götürebilmesini anlatıyor. İstediğiniz plan olmasa da sonunda hayatın sizin için hazırladığı plana minnettar olmayı öğreniyorsunuz. Aklınızdan ya da gönlünüzden geçen plan olmasa da hayatın size verdiğini ve hayatın sizi götürdüğü yeri kabullenmeye başlıyorsunuz. Özellikle benim hikayemdeki gibi beklediğinizden daha güzel bir yere geldiğiniz zaman... Ben hayatımda olanların hiçbirini beklemiyordum ve daha yeni yeni minnettar olmayı öğreniyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Fatih Akın’ın son filmi Kesik’te oynadınız. Fatih Akın ile nasıl tanıştınız, onunla çalışmak nasıldı?
Öncelikle Fatih Akın’la çalışmak harikaydı. Fatih gerçekten çok hassas, çok ince düşünen ve insanları çok iyi anlayan biri. Yapım ekibi beni arayıp, Fatih’in benimle filmi için görüşmek istediğini söyleyince, daha önce hiçbir filmde oynamadığım için ‘acaba nasıl olacak’ diye düşündüm. Fatih Akın’ın daha önce yaptığı filmlerden haberdardım ama bakış açısını bilmiyordum. Tanışmamız muhteşem oldu, hem benim müziğimden hem de onun filminden konuştuk. Beni YouTube’da gördükten sonra filmindeki Rakel rolü için doğru insan olduğumu düşündüğünü söyledi.
‘Eski zamanların kadınları gibiyim’
Hiç Türk müzisyen tanıyor musunuz?
Evet, BabaZula’yı biliyorum ve de tanıyorum. İnternetten tanıştığımız sırada müziklerini dinliyordum. Ondan sonra İstanbul’da bir araya geldiğimizde çok şaşırmıştım. Belki bir gün beraber çalarız diye konuştuk.
Sahnede nasıl bir kadın oluyorsunuz, sessiz mi yoksa vahşi bir kadına mı dönüşürsünüz?
Bu harika bir soru ve sadece bir kadından gelebilirdi. Ben eski zamanların kadınları gibiyim, o “anne” modasından olanlardan. Bende onlar gibi sahnede herkesin annesiymiş gibi davranmayı seviyorum. İnsanları müziğin gücüne, gerginliğine, enerjisine ve götürebileceğim en derin yerine götürmekten hoşlanıyorum. Böyle inişli çıkışlı bir yolculuğun sonunda sizi doğru yere yalnızca iyi bir anne götürebilir.
Sizin en çok etkilendiğiniz ve dinlediğiniz kadın şarkıcı kim?
Tina Turner. Size başka bir isim vermem çünkü her konuda eksiksiz bir kadın. Hem kadın hem erkek, hem dansçı hem şarkıcı, hem insan hem hayvan ve bunun gibi aynı anda birden fazla rolü üstlenebiliyor. Özellikle sahnedeki enerjisinden dolayı benim için büyük bir örnek. Ayrıca onda da bahsettiğim anne sahne kişiliği var!
‘Doğayla baş başa kalarak kaydettim’
Türkiye’deki basın kitinde aşk şarkıları söyleyen bir kadın olarak tanıtılıyorsunuz. Buna katılıyor musunuz?
Evet, aşkı seviyorum. Romantik değilim ama aşktan bahsetmeye bayılırım.
Peki, neden?
Çünkü insanları o aşk havasına sokmak isterim ve bir çiftin müziğimi dinlerken dans edip, sonrasında iyi bir gece geçirdiğini sık düşünür, gözümün önünde canlandırırım. İnsanların arasında bir uyum sağlamayı isterim.
Yeni şarkılarınızı yazarken nelerden ilham aldınız?
Normalde resim yapmak bana çok ilham verir ama müzik için en başta dünyanın her yanından müzikleri dinlerim ve doğayla baş başa kalırım. Fas’taki dağ ve okyanusa müziğimi yazmak için gittim. Elektrik ve su olmadan okyanusa karşı bir mağaranın içinde kaldım ve bu harikuladeydi. Doğa size sessizliği sunduğu için, kafanızda sessizlik olması size ilham verir. Kafanızı gereksiz ayrıntılarla doldurmazsınız ve bende de elime gitarı aldığımda melodi gelmesi bu şekilde oluyor. İlham gelmesi için iyi bir hava yaratmaya çalışırım, iyi bir havayı yaratmam için sessizlik, uyum, meditasyon ve doğanın bana ilham vermesi. Bir de insanlar. Marakeş’te kafelere gidip insanları izlemeyi severim. İstanbul’da gece sokak boyunca gördüğünüz manzarayı Marakeş’te gün içinde görürsünüz. İnsanlar, hayvanlar, çocuklar her biri çok ilham verici.
‘Atalarımız bir arada yaşarken biz başaramıyoruz’
Charlie Hebdo konusunda ne hissettiniz? Etnik kökeniniz farklı, Fransa’da yaşıyorsunuz. Bu trajediyi Fransızların gözünden nasıl yorumlarsınız?
Size bunu İngilizce olarak açıklamak çok zor. Fransızlar sadece tek bir kültür, dil ve kimlik ile ilgilenir. Bu aynı zamanda çok tehlikelidir. Fas’ta biz 14 farklı dil konuşuyoruz. Birçok farklı insan bir arada yaşayabiliyor. Faslı olarak ben ülkenin Arap kesiminden değilim. Bu yüzden de ülkemde de yabancıyım. Fransa’da da eğer Fransız değilseniz buraya dahil olmak zordur. Fransız olmadığım ve olamayacağım için Fransız olmaya çalışamam. Fransızlar da beni Fransız olarak kabul etmezler. Burada altını çizmek istediğim nokta farklı kültürlerin aynı akıl ve bünyede barınması mümkündür. Ben hem Müslüman, hem Arap hem de Afrika kültürüne sahibim ve ölmedim. Bana göre birçok kültürün bir arada olması zenginliktir. Benim kültürümden de Fransızların alabilecekleri bir şeyler var. Biz asla Fransız olmayacağımızı biliyoruz. Her şey insanları olduğu gibi kabul etmekle başlar. Mesela Museviler Kuzey Afrika’da hiçbir sorun olmadan 2 bin sene yaşamış. Eğer daha önceden mümkün olmuşsa ve daha bilinçli, daha ileri görüşlü bir yüzyılda yaşıyorsak neden atalarımızın 2 bin seneyi uyumlu bir şekilde geçirmelerini biz de aynı şekilde yapmayalım? Bir de çok fazla erkek var. Kadınların gücü olmaması çok üzücü.
Bu yüzden mi farklı dillerde şarkı söylüyorsunuz?
Evet, farklı kültürler için farklı ritimler kullanıyorum.
‘Müzik size iyi niyeti gösterir’
Müzik dışında sizi neler ayakta tutar?
Doğa şartları çok güçlü bir role sahip. Şimdiki günlerde buna yeteri kadar ilgi göstermiyoruz çünkü televizyon var o yüzden doğa konu dışında kalıyor. Doğayı düşünecek zamanımız yok o yüzden sessizliğe de zamanımız yok, doğayı görecek zamanımız da olmadığı için bu zihin için çok zararlı.
Çünkü aklın ve vücudun doğayla bağlantısının olmaması aynı zamanda kendimizle bağlantımızın olmamasıdır.
Bana göre müzik şehirdeki insanlara doğa şartlarını ve doğa şartlarının içindeki iyi niyeti verebilen bir bağ görevindedir. Yani en azından ben sessizlik, meditasyon ve insanların normalde yapmadıklarını yapmaya çalışıyorum.
Çok enteresan. Müziğin son yıllardaki durumunu nasıl tanımlarsınız?
Yeni müzik konusunda çok açık değilim. Müzik kafasında biraz eski kafalıyımdır. Ama yeni Afrika müziği, Nijerya’nın geleneksel ve modern müziklerini severek dinlerim.

Haberin Devamı