ABD’de caz söyleyip Türkiye’nin gururu olmak istiyorum
.
BURAK TAPAN / brktpn@gmail.com
Fotoğraflar: BARIŞ ACARLI
Sırma Munyar, dünyaca ünlü müzik okulu Berklee College of Music’i bitirdi. Şu an ise New York’taki kariyerine devam ediyor.
Gazeteci bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sırma Munyar, lise eğitimini aldığı Robert Kolej’de okul korosunun vokalistliğini üstleniyordu. 17 yaşındayken yaz programı için ABD’ye adımını attı. Döndüğünde Nardis’in düzenlediği yarışmaya katıldı ve kendisinden 10 yaş büyük adaylarla rekabet ederek onları gölgede bıraktı. Lisenin ardından oldukça zorlu olan mülakat ve sınav aşamaları sonucunda kazandığı bursla, Boston’daki “Berklee College of Music’de okumaya hak kazandı. Bobby Mcferrin ve John Mayer gibi usta isimlerden ders alan, klasik piyanoyla başlayan tutkusunu alternatif pop ve caz’la sürdüren 26 yaşındaki Munyar, bu sonbaharın başında bir albüm çıkaracak. Şu an hayatını New York’ta devam ettiren Munyar, kariyerini ve hedeflerini anlattı...
İki ebeveyniniz de gazeteci. (Vahap ve Emine Munyar) Müzik alanında kariyer yapma isteğinizi nasıl karşıladılar?
Onların en büyük endişesi tabii ki ekonomik meseleydi. Berklee’nin yaz okuluna gidinceye kadar ucu açıktı, belki yan meslek olarak yaparım diyordum. Daha sonra anne ve babamı karşıma alıp, “Ben müzikle devam etmek istiyorum, izin vermesseniz de gazeteci olmak istiyorum” dedim. Ancak Türkiye şartlarında bunu yapmamam gerektiğini söylediler.
Sonra nasıl bir yol izlediniz?
CV’mi geliştirmek adına 2008’de Nardis’in düzenlediği yarışmaya katıldım. Jürinin aileme yaptığı telkinler ikna sürecini daha da hızlandırdı. Daha sonra Polonya’ya workshop etkinliğine katıldım. Berklee için 2008 sonunda Atina’da sınava girdim. Dışarısı inanılmaz karışıktı, ağır bir hastalık geçiriyordum aynı zamanda. Her şeyi atlatıp yüzde 30 bursla Berklee’ye kabul edildim. Caz tercihim ise rastgele olmadı. Kendi yeteneğinizi ve sesinizi geliştirebileceğiniz en iyi müzik türü olduğunu düşünüyorum. Sınırı oldukça geniş ve esnek.
Kişisel duyguları paylaşmak ayıp karşılanıyor, bağ kuramıyorsunuz
Okumak için ABD’ye gittiğinizde sizi en çok zorlayan neydi?
Henüz 19 yaşındaydım ve Boston’a kalıcı olarak gittim. Aslında şanslıydım, lisedeki sınıfımın yarısı oradaydı. Ancak yine de büyük bir kültür şoku yaşadım. Biz çok duygusal, melankolik ve hassas bir halkız. Orada herkes rahat, pozitif ve hiçbir şeyi kafaya takma gereği duymuyor. Kişisel şeyleri paylaşmak ayıp olarak görülüyor ve kolayca bağ kuramıyorsunuz. İlk başta arkadaş bulamayacağım diye düşündüm.
Burada dinleyici müzisyene sadakatle bağlanıyor
Türkiye ve ABD’yi müzik piyasası bağlamında karşılaştırırsanız nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle aynı eğitimi ülkemizde alma şansım yoktu. Kuralcılık, “Böyle yapılmaz şöyle yapılır” gibi durumlar yok ABD’de. Her müzik türünün alt yapısını alabiliyorsunuz. Sınırlar geniş ve esnek. Ne yazık ki Türkiye’deki konservatuarlarda bu yok. Çeşitlilik açısından da ABD müthiş bir ülke. Örneğin Boston veya New York’ta, insanlar adım başı bir yetenekle karşılaşabiliyorlar. Türkiye’de ise, özellikle müzik piyasasında fazla seçenek olmadığından dinleyici beğendiği müzisyene sadakatle bağlanıyor. ABD’deki müzik endüstrisi, dünyanın merkezi ve fırsatlar açısından daha zengin.
Türkiye’deki müzik piyasası çok kısıtlı
Sonbaharda çıkacak albümde alternatif pop da var caz da
Şu an kariyerinizde hangi noktadasınız?
Okulun ardından sanatçı vizesini aldım. Bu süreçte Kendi müziklerimi kaydettim, çıkardım. Yine New York’ta farklı sahnelerde çıktım. Bu sene sonbahar başında albümüm çıkacak. Şarkılar alternatif poptan caza uzanan bir yelpazede yer alıyor.
Peki hedefiniz nedir?
ABD’de tutunabilen ve caz söyleyerek Türkiye’nin gurur kaynağı olabilecek bir Türk sanatçı olmak istiyorum.
Hangi isimleri dinlersiniz?
Lise yıllarımdan beri Björk dinlerim. Türkiye’den Erkan Oğur çok değerli bir isim. Son zamanlarda dinlediğim isimler arasında Mum, Say Lou Lou ve Sigur s Ros var.
Kazancınız maddi olarak tatmin edici boyutta mı?
Müzikten para kazanmak biraz vakit alıyor... (Gülüyor)
