Gazete Vatan Logo
Magazin Aç karnına sakın izlemeyin!

Aç karnına sakın izlemeyin!

Aç karnına sakın izlemeyin!

Baştan söyleyeyim: ‘Burnt’ (Çok Pişmiş) filmini sakın aç bir şekilde izlemeye kalkmayın! Yoksa film başladıktan birkaç dakika sonra yerinizde kıvranmaya başlarsınız. Önce gidin karnınızı bir güzel doyurun. Yanınıza da atıştırmalık bir şeyler alın.

Sizi bambaşka bir dünyaya götürecek Burn’te, dünyanın en karizmatik adamlarından Bradley Cooper ‘Adam Jones’ karakteriyle, Sienna Miller da ‘Helene’ karakteri ile başrolü paylaşıyor.

Yeteneği dillere destan

Adam, ailesinin yanından henüz 19 yaşındayken ayrılır. Paris’te yanına sığındığı şefin restoranında haftanın 6 günü 20 saat çalışarak aşçılığın sırlarını öğrenir, sınırları zorlar. Öğrendikleri, yeteneğiyle birleşince Michelin iki yıldızını alarak ünlenir. Meslekteki yeni aşçılar için bir kahraman olur. Ancak Adam’ın kadınlara ve uyuşturuculara olan düşkünlüğü Paris’teki yaşamının sonunu hazırlar. Yanında yetiştiği şefin kızını hamile bırakınca da tası tarağı toplayıp ortadan kaybolur. Amsterdam’da öldüğü ile ilgili bir haber duyulur.

Herkesin öldüğünü sandığı Adam, 3 yıl sonra Londra’da ortaya çıkar. Bu süreci nasıl mı geçirir?

Haberin Devamı

1 milyon tane midye temizleyerek. Adam, kendini kendi yöntemiyle rehabilitasyona sokarak bütün kötü alışkanlıklarından arınmaya çalışır. Bunu 1 milyon tane origami yapmak (Kağıt katlamak) olarak düşünebilirsiniz. Böylelikle film başlar.

Londra’ya döndüğünde tek bir amacı vardır: Kendi restorantını açmak ve üçüncü Michelin yıldızını almak.

Bunun için Daniel Brühl’ün canlandırdığı eski dostu Tony’nin kapısını çalar. Mimikleriyle oynayarak harika bir oyunculuk ortaya çıkaran Brühl, Adam’a restorantının kapısını açar (!). Geriye, alanında en iyi şefleri kendi mutfağına çekmek kalır. Elbette harika soslar yapan Helene’yi de…

Denge sorunu var

Film, gastronominin büyüleyici tüm renklerini önünüze seriyor. Soslar, balıklar, sebzeler havada uçuşuyor. Siz de tadıyorsunuz. Hatta filmin ilk yarısındaki aşırı görsellik karakterlerle içselleşmeyi engelliyor desem yalan olmaz. Evet, ortada sorunlu bir yaşam geçiren fakat az bulunur bir yeteneğe sahip olan bir adam var ama siz bu adama üzülemiyorsunuz. Yemek sahneleri de çok hızlı geçtiği için tam olarak filmin duygusuna kendinizi kaptıramıyorsunuz.

Haberin Devamı

Bu açıdan ikinci bölümün daha umut verici olduğunu söyleyebilirim. Karakterlerin hayatlarını, sırlarını, korkularını görebiliyoruz. Onları daha yakından tanımak adaptasyonumuzu arttırıyor.

Final geçiştiriliyor

Filmin senaryosunda Steven Knight ve Michael Kalesniko’nun imzası var. Oldukça başarılı bir iş çıkaran Knight ve Kalesniko’nun aksine, yönetmen John Wells için aynı şeyleri söylemek zor. Hızlı geçişler göz yoruyor. Yemeklerin tadını hissedemez oluyoruz. Keza oyunculuklar ile enfes diyaloglar da hızlı geçişlerin kurbanı olabiliyor ki bu da dramatik etkinin kaybolmasına sebebiyet veriyor. Aynı şekilde finalden de istediğimiz tadı almak için yeterince zaman tanınmıyor. Ama dediğim gibi, siz yine de Burnt’e aç karnına sakın gitmeyin.

Adam Jones: “İnsanlar buraya tıkınmaya gelmemeli. Onlara tabakta orgazm sunmalıyız”

Haberin Devamı