57. Alay İngiltere’yi fethetti!

21 Nisan 2018

Can Atilla’nın bestelediği dünyanın ilk Gelibolu Senfonisi, uluslararası prömiyerini Londra’da Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile yaptı.

Londra’daki konserde neler yaşandı, neler hissettiniz? Yunus Emre Enstitüsü’nün, Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlediği özel bir geceydi. Protokol de vardı ama 900 kişilik salonu ağırlıklı olarak bilet alıp gelen İngiliz sanatseverler doldurmuştu. Bu senfoninin, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzakı olmasını istedim. Baştan itibaren de çalışmalarımı bu doğrultuda yaptım. Bu konser bir anlamda emeklerimizin de taçlandırılması oldu.
Savaşta yer alanların torunları da vardı konserde, savaşı bilmeyen klasik müzik severler de. Sonrasında albümlerimi imzaladığım yerde uzun kuyruklar oldu. Birçok İngiliz müziksever, eseri ne kadar beğendiklerini, uzun süredir dinledikleri en iyi klasik müzik olduğunu söyledi.
Konser için kaç prova yaptınız?
Biz 2 Nisan’da Pazartesi günü gittik, Salı günü 3 saatlik bir prova, konserin olduğu 5 Nisan Perşembe günü de iki saat prova yaptık. Yani toplam 5 saatlik provayla konser yapıldı.
Prens Edward’la konuşma imkanınız oldu mu?
Evet Kent Dükü Prens Edward’la sohbet ettik. Abdullah Gül beyefendi Çankaya Köşkü’ndeki bir resepsiyonda beni İngiltere Kraliçesi’ne takdim etmişti. Senfoninin iki bölümünün icra edildiği 23 Nisan 2015’te İstanbul’daki zirvede de Prens Charles’a takdim edilmiştim. Bu benim Kraliyet ailesiyle üçüncü temasımdı. Prens, senfoni ile ilgili birçok soru sordu, ben de kendisine kapsamlı bilgi verdim.
Atatürk senfoninin bir parçası
Senfoninin iki sene süren bestelenme sürecine dair neler söylersiniz? Senfoni, dünyadaki müzik formlarının en yücesidir, bestecilerin en iddialı eserleri senfonilerdir. Benim de idealim, hayalim böyle bir senfoni yazmaktı. Tahsilimi, kariyerimdeki tüm birikimimi bu eserde sonuna kadar zorladım. Öncesinde hem Çanakkale Savaşı hem de senfoniye adını veren 57. Alay ile ilgili çok kapsamlı araştırmalarım oldu. Çanakkale Savaşı’nın özel bir ruhu vardır, dünyadaki hiçbir savaşa benzemez. 57. Alay ise benim için ölümsüzlük ikonudur. Aynı ruhla, vatan sevgisiyle canlarını feda etmeleri, dünyanın sayılı kahramanlık hikayelerindendir. Dünyada da saygıyla, hürmetle anılan bir alaydır. 57. Alayın kahramanlık ruhunu bu eserin bütün notalarının içinde yansıtmaya çalıştım. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu savaşta hayatını kaybedenlerin ailelerine yönelik o muhteşem sözleri de artık sadece Çanakkale’deki duvarda yazmıyor, artık bir senfoninin de parçası... Sizi en fazla zorlayan ne oldu? Savaş atmosferini, vahşetini dinleyenlere hissettirebilmek için çok çalıştım. Dört dakikalık bir vivace bölümü var, çok hızlı çalınması gereken yer. O bölümde savaşın soğuk yüzünü hissettirebilmek için orkestranın tüm olanaklarını kullandım. Ayakta alkışladılar Konser sırasında seyircinin tepkisi nasıldı? Londra’daki konserde hiç olmayacak bir şey oldu. İngiliz dinleyicisi ve Avrupalı klasik müzik severler bölüm aralarında alkışlamazlar, ayıptır. 50 dakikalık duygusal bölüm bitip de savaş patladığında önce salondaki herkes koltuklarında bir doğruldu. Müzik herkesi kapladı ve öyle bir bölüm bitişi oldu ki, bütün salon sanki senfoni bitmiş gibi alkışladı. Eserin klasik müziğin fiziksel yapısına aykırı olduğunu söylediniz, orkestra çalarken zorlandı mı? Evet, özellikle de yaylı grubu için çok zordu. Ama Bilkent Senfoni Orkestrası çok az bir prova ile eseri dünyaca ünlü Alman Plak Şirketinin yatırım yapacağı kadar kusursuz çaldı. Prens Charles’tan mektup geldi 2015’in 23 Nisan günü İstanbul’da yapılan ve 30 ülkenin liderlerinin katıldığı toplantıda çalındı senfoninin ilk iki bölümü. Cumhurbaşkanları eser çalınırken ayaktaydı. Senfoninin bestecisi olarak Prens Charles’a eserin içeriğinden bahsetmiştim, CD’si çıktığında da kendisine gönderdim. O da bana bir mektup yazdı; Eseri hatırladığını ve İngilizler tarafından değerlendirilmesi konusunda yardımcı olacağını bu mektupta ifade etmişler.

Devamını Oku

Maya takvimi hakkındaki gerçekler

9 Aralık 2012

- Son günlerin en çok konuşulan konularından birisi, Maya takvimine göre 21 Aralık'ta kıyametin kopacağı söylentisi... 21 Aralık yaklaşırken, dünyanın sonu kehanetleri ve kaos teorileri havada uçuşuyor... Türkiye'de şimdilik sadece Şirince'de hareketlilik yaşansa da, dünya bir anlamda "alarma" geçmiş durumda.



azı kaynaklara göre, "21 Aralık 2012 maya takviminin sonu değil, döngüsel uzun sayım takviminin 13 baktumdan oluşan kısımının son günü". Yani zamanın sona ermesi veya maya takviminin sona ermesi gibi bir durum yok. Ancak 13. baktumun bu son gününde, yani 21 Aralık'ta yeni çağa geçecek olan insanoğlu, bir felaket yaşayacak. Tabii bu felakete yönelik çeşitli teoriler var. Diğer bir kısım görüş de bu tarihte insanlığın büyük bir atılım yapacağına inanıyor. Bazı kaynaklarda bu tarih "foton çağı"na geçiş olarak adlandırılıyor. Kehanetin 2 yıl içinde, yani 2012-2014 arasında gerçekleşeceğine dair söylentiler de bulunuyor. NASA veya herhangi bir gözlem evinden olası bir tehlikeye yönelik açıklama yapılmadığına dikkat çekenler, "bu son günün", insanlık için bir dönemin son günü veya geçmişe yönelik bir güne gönderme olabileceğini, ama kesinlikle kıyamet olarak algılanmaması gerektiğini savunuyor. 21 Aralık’da, insanlığın mutluluk ve aydınlanma dönemine gireceğini savunanlar da var.

Kolomb Mayaları kıyamet alameti sanmış

Devamını Oku

İnsanlığı değiştiren müthiş fikir

5 Ekim 2012

n Demokrasi mi, internet mi, romantizm mi... Yoksa matbacılık mı, kanalizasyon mu, seri üretim mi... Dünyanın en harika fikri nedir? John Farndon’un yeni kitabı “Dünyanın En Harika Fikri”nde tüm bunlara yanıt veriyor.

ağdaş konuları ele alan pek çok kitabın yazarı olan John Farndon’dan harika fikirler üzerine bir kitap yazması önerilince, ilk tepkisi, “çok saçma” olmuş... Büyük fikirlerin insanlığı değiştirdiği gerçek olsa da, bir fikrin büyük olduğuna nasıl karar verileceği, en harika fikrin insanlığa en büyük yararı sağlayan fikir mi, yoksa en büyük etkiyi yaratan mı olduğu gibi çelişkiler nedeniyle böyle bir konseptin başarısızlığa mahkum olacağını düşünse de, bu kitabı yazmış Farndon. Nedenini ise şöyle anlatıyor:
“Dünyanın En Harika Fikri kavramında insanın aklını çelen, ‘Yok canım saçmalık bu’ demeden önce konu üstünde düşünmek için insanı sinsice başta çıkaran bir şey vardı. Fikirler önemlidir. Hayatı deneyimleyişlerimizi şekillendirir. Bize iyi ve kötü şeyler getirir... Geleceğe dair inanç ve umutlarımızı değiştirir... İşte tüm bunlar o fikirleri, üstünde düşünmeye değer kıldı. Kitabı yazmamdaki esas amacım da buydu, düşünmeyi tetiklemek... Bir diğer amaç ise insanın pratik zekası karşısında keyiflenmek ve insanın çağlar boyu ortaya attığı parlak fikirleri takdir edebilmek...”

Hepsi de hayatı kolaylaştırdı

Devamını Oku