"Sadece aşk ve ölüm değiştirebilir her şeyi." -Halil Cibran, Kum ve Köpük
Bir insan ilişkisinin ne başında ne de sonunda telaffuz edilmemesi gereken cümleler var.
İki insan arasında gözle görülmez, sözle kurulmaz akitler var.
Zamanın insana hediye ettiği bazı bağlar dururken, zamanla kurulamayacak bağları bulduğumuz anlar var.
Yani bazen, gökten üç elma düşmüşken ve ikisi safi kurtlanmış-çürümüşken, üçüncüyü paylaştığımız günler var.
Hayat o kadar basit değil bazen.
Düşüncelerle kontrol etmeye çalışsak da, kalbin aşamadığı duvarlar var.
Ve buna mukabil, insanın korkuya, yalana, boş sözlere kanıp harcadığı kısa tarihinde, duyduğu hiçbir şeye inanmadığı bir nokta var.
"Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz." -Stefan Zweig, Satranç
Yılın o en kutsal, bir o kadar da boş beklentilerle dolu ayının ilk haftasını geride bıraktık.
Kasımın doğum ayım olmak gibi bir güzelliği, insanları umuda sürüklemek gibi bir adaletsizliği mevcut.
Hem de neden?
Bir çeviri hatası yüzünden.
Seneeeee....
2001.
Hiç unutmam lise sondayız.
"Kadınımı, sevdiğim için kucaklarım ben, elimde evlilik cüzdanım olduğu için veya cinsel açlığımı bastırmak için değil." -Wilhelm Reich, Dinle Küçük Adam
Bilenler bilir, bir dönem çok sıkı bir parti kızıydım.
Kambersiz düğün olmaz misali en eğlenceli partilerde en çok içip en çok kahkaha atan o kız, bendim.
Sonra sıkıldım.
Kalabalık fazla gelmeye başladı.
Kendimi güvende hissedemez oldum.
Her yerde aynı insanları görmekten bezdim.
Gittiğim mekanların sayısı azaldı.
"Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi... Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay." -F. Kafka, Dönüşüm
En büyük felaketlerin tam da ortasında olduğunuzu hissettiğinizde içinizi garip bir huzur kaplar.
Elinizden geleceklerin tamamı tükenmiştir.
Çaresizlik insana umut verir, neşelendirir.
Dünyada kalan son gününüzmüş gibi yaşamaya başlarsınız her dakikanızı.
Kıyamet öncesi coşkusu derim ben buna.
Aslında tam da o dakika kopmaktadır kıyamet.
Siz, kendinizi koptuğuna bir türlü inandıramamaktasınızdır yalnızca.
"Doğumgünü partilerinden söz ettiğimde beni ilgiyle dinlediler. Onlara pastayı, şarkıları, armağanları ve her yıl bir adet artan mumları anlattım.
'Bunu neden yapıyorsunuz?' diye sordular. 'Kutlama özel bir durumdur. Yaşlanmanın nesi özel anlayamadık. Yaşlanmak bir çaba gerektirmez ki, kendiliğinden olur.'
'Peki' dedim, 'Siz neyi kutlarsınız?'
'Daha mükemmel olmayı' dediler. 'Geçen yıla oranla daha iyi, daha bilge olmuşsak, kutlarız.'
İşte, diye düşündüm, anımsamam gereken bir şey daha." -Marlo Morgan, Bir Çift Yürek
Başlığa şaşırma.
Başlıbaşına bir anlatım bozukluğudur yaşamak.
Ve neresinden bakarsan bak, içinde bulunduğumuz şu zaman, şunu ya da bunu öğrendim demek için hem çok erken hem çok geç.
"Anna Karenina'yı taklit ediyor zaman,
Atıyor kendini raylara.
Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka?" -Didem Madak
Altı ay geçmiş...
Tam altı ay.
184 gün. 4416 saat. 264960 dakika.
72 hayal kırıklığı. 18 uzun yol. 26 cenaze.
Karşılaştırmalı edebiyat:
"Kuş ölür, sen uçuşu hatırla." -Füruğ Ferruhzad
"Kuş havalandı, kaçış mübahtır." -Gülşen
Hayatta mucizelere inanmaktan yanayım.
Neticede mucizelere inanmayan birinin başına mucize gelmez.
Yani her şey bir ölçüde mümkün, bir ölçüde olağandır.
Olmaz denilen neler oldu bir düşünün...
Peki gerçekten olmayacak şeyler neler?
Karşılaştırmalı edebiyat:
"Sevdiğiniz için acı çekiyorsunuz, daha fazla sevin. Aşk yüzünden ölmek, yaşamaktır." -Victor Hugo, Sefiller
"Aşk için ölmeli. Aşk, o zaman aşk." - Sezen Aksu, Her Şeyi Yak
Birini kendinden çok sevip önemsemenin akla yatkın bir tarafı yok.
Sadece deliler ve aşka düşmüşler becerebilir bunu.
Tam olarak neyi sevdiklerini bile bilmeden hem de...
Hedef ne kadar uzaklaşır, mesafe ne kadar artarsa o kadar büyür aşk.
Elde edene kadardır bir yerde.