Arjantin - Fransa finalinden sonra olay yaratan sözler! 'Maradona olsaydı bu 3 futbolcuya dalardı'
Fransa'yı penaltı atışları sonucu deviren ve 1986 Meksika'dan sonra Dünya Kupası'nı müzesine götüren Arjantin'de yıldız futbolcu Messi'nin performansı oldukça beğenilirken, 35 yaşındaki oyuncu için 'Tarihin en iyisi' yorumları yapıldı. Dev finalin ardından ünlü futbol yorumcuları Messi ve Mbappe'ye dikkat çekerken, Ali Ece'nin 'Maradona olsaydı o Lautaro Martinez'e, Otamendi'ye, Montiel'e dalardı' ifadeleri şok etkisi yarattı.

Hürriyet Gazetesi yazarı Güntekin Onay, Arjantin ile Fransa arasında oynanan ve Arjantin'in zaferi ile sona eren 2022 Dünya Kupası finalinin ardından değerlendirmelerde bulundu.

"Arjantin, başlama düdüğü ile birlikte kupa için ne kadar kararlı olduğunu gösterdi. Tangocular, teknik-taktik ve fiziksel olarak Fransa karşısında ilk 45 dakikada net bir üstünlük sağladı. Orta alanı en zayıf noktası olan Fransa karşısında De Paul, MacAllister ve Enzo Fernandez ile bu bölgeyi ele geçiren Arjantin; Messi ve Di Maria’nın yaratıcılıkları ile da hücumda etkili oldu."

"Arjantin teknik direktörü Scaloni, Messi’nin üzerine çok doğru bir takım kimyası oluşturdu ve kupada haklı bir başarı elde etti. Arjantin’de savunma 4’lüsü ve önlerindeki 3 orta sahanın hepsi sert, yere sağlam basan ve çabuk oyuncular. Dayanıklılıkları ve adanmışlıkları da yüksek olunca Messi’nin de yetenekleri ile ortaya kazanan bir takım çıktı."

"Dünkü müthiş finalde 80 dakika boyunca sahada futbol adına hiçbir varlık gösteremeyen Fransa ve Mbappe penaltıyla gelen golün ardından psikolojik üstünlüğü de ele geçirdi. Futbol, fiziksel olduğu kadar duyguların da öne çıktığı bir oyun. Dün bir kez daha bunu gördük. Deschamps’ın Thuram ve Coman hamleleri de Arjantin savunmasını zorladı."

Oyuna sonradan girenlerin atletik kalitesi dengeleri değiştirse de Arjantin, psikolojik kırılmayı çabuk atlatıp üstünlüğü tekrar ele alıp durumu Lionel Messi ile 3-2’ye getirdi. 116’da gelen penaltı ve 3-3’e gelen süper final. 1986’dan beri finaller lezzetsizdi. Dünkü maç Dünya Kupası finalleri içinde hiç tartışmasız en iyisi. Nefesleri tuttuğumuz maçın ardından Dünya Kupası Messi’ye ve Arjantin’e çok yakıştı. Bence hak eden kazandı.

BİLİC: Bazı insanlar futbolu diğerlerine göre daha çok sever. Bazıları ise aynı duyguyu aynı şekilde yaşamazlar. Eski bir oyuncu ve teknik adam olarak değil, futbolu seven biri olarak bu hayatımda gördüğüm en iyi andı. Unutulmaz bir konser gibiydi. Çok fazla kalite ve mücadele yaşandı. Adeta bütün bir hayat, tüm duygularıyla bu oyunun içine girdi. Arjantin'in, 1998'de Fransa'nın Brezilya üzerindeki domine oyununun bir benzerini onlara uyguladı.

Arjantin çılgınca oynadı. Drama gibiydi oyun. Mbappe 3 gol attı ve finali kaybetti. Kulüp futbolu bundan çok farklı. Bu maçta duygular, cesaret ve kararlılık vardı. İlk yarıya baktığınızda normalde Arjantin'in bu karşılaşmayı 3 kez kazanması gerek. Oyunun 70'ten öncesi ve sonrası adeta iki farklı maç gibiydi. Virüsün etkisi mi bilmiyorum ama Fransa'yı ilk bölümde adeta sahada etkisiz hale getirdi Arjantin.

Tartışmasız gördüğümüz en iyi Dünya Kupası finali. Evet mükemmel bir oyun yoktu, taktik hatalar vardı ama bir futbol maçı olarak harikaydı. Dünya Kupası bu işte; duygular, birliktelik, güç ve kalite... Maçın en iyisi ilk yarıda Messi'ydi. Giroud, Mbappe ve Dembele kötü oynarlarken, Messi'nin yanında Alvarez harika oynadı. Sürekli savunmaya baskı yapıp, tempoyu o belirledi. Bu sayede çabuk golleri attılar. Bir araya Messi ya da Mbappe topu alıp, hücuma gidiyorlardı.

PlayStation maçı gibiydi. Arjantin tam bir duygu takımı. Di Maria golü atıyor, ağlıyor, tam tersi olunca da ağlıyor. Kızımla maçı izledim ve Hırvatistan yoksa, Messi'nin kazanmasını istedim. Ben bir Messi hayranıyım. Penaltılara kalınca Martinez'in maçı kazandıracağını düşünüyordum. Bu final dediğim gibi asla unutulmayacak. 6 golü ya da penaltıları unutun...Uzatmanın ikinci yarısının son 30 saniyesi bile inanılmazdı. O 30 saniyede bile iki takımdan biri gol atıyordu. Sadece bir teknik adam olarak değil, futbolu seven biri olarak hayatımda gördüğüm en iyi andı bu final. Hayat adeta bu finalin içinde gibiydi. Messi hayranıyım ve onun kazanmasını çok istemiştim."

ÖMER ÜRÜNDÜL: Yeri geldikçe sık sık vurgularım; futbol çok ilginç bir oyun diye. Bazen 90 dakikada öyle sürpriz değişimler olur ki kimse tahmin edemez. Futbolun cazibesi de budur aslında.

Fransa gibi güçlü ve deneyimli bir takım 75 dakika sahada yoktu. Ama 80. dakikada Arjantin'in gereksiz yere neden olduğu penaltıda fark bire indi. Bir dakika sonra da beraberlik golü geldi. Sonrasında ise müthiş bir final sahne aldı, adeta nefesler kesildi. Çok kötü onayan Fransa 2-2'den sonra maçı da bitirebilirdi.

Uzatmada kontrol Arjantin'deydi. Sonuçta Messi'nin golü ile uzatmanın 2. devresinde öne geçtiler. Ama yine her şey bitmemişti. Bir penaltıda skor tekrar berabere. Uzatmanın son saniyesinde maçın en net pozisyonunda Martinez çok zor kurtardı. Penaltılarla kazanan Arjantin Dünya Şampiyonu oldu. Messi nihayet muradına erdi. Bana göre de hak ettiler. Finalde çok şahsiyetli futbol oynadılar. Takımın görünmeyen kahramanı De Paul'dü. Tabii ki Messi ile birlikte bir numaralı faktör de Di Maria'ydı.

Fransa da çok kötü oynadığı finali az kalsın son saniyede kazanıyordu. İşte futbol böyle bir şey. Mbappe hat-trick yaparak ve gol kralı olarak hakiki genç bir yıldız olduğunu kanıtladı. Teknik direktörlerin 2 büyük hatası gözüme çarptı. Scaloni, ileride top tutan Di Maria'yı erken çıkardı. Deschamps da ilk yarıdaki iki değişikliğinden sonra Mbappe'yi 25 dakika yapısına hiç uymayan santrforda oynattı! Bu maçın müthiş olmasındaki bir etken de hakemdi. Polonyalı mükemmel performans gösterdi.

UĞUR MELEKE: Katar 2022’nin bazı açılardan Fransa’98’i anımsattığını yazmıştım birkaç kez. Lusail’deki final de hatırlattı Paris’tekini. Herkes 1998 finalinin Zidane-Ronaldo kapışması olacağını düşünüyor, hatta 4 gol/3 asistle turnuvaya damga vuran Ronaldo’nun öne çıkacağı zannediliyordu. Öyle olmadı. Ronaldo maç günü titreme nöbetleri geçirdi. Önce müsabakanın esame listesinde adı yoktu, sonra adı 11’e eklendi. Ama etkisiz bir futbolla Zidane’a kaybetti kupayı.

1986’dan beri tüm kupaları yakından izleme şansı buldum. Hiçbir finalin ilk devresinin bu kadar tek taraflı geçtiğini hatırlamıyorum. Dün Lusail’de ilk yarıda sahada sanki tek bir takım vardı. İlk yarının sonunda şutlarda 6-0, kornerlerde 2-0, ofsaytlarda 3-0, skor tabelasında da 2-0 yazıyordu. Fransız takımında bazı oyuncular yarı final öncesi bir virüsle savaşmışlar ve oynayamayanlar olmuştu. Ben Fransızlar’ın finalin ilk bölümünü bu denli tepkisiz oynamalarını ancak virüsle açıklayabildim. 1998’deki Ronaldo gibi yüzde yüz iyi hissetmeyen birkaç futbolcu sahaya çıktı bence dün.

46’ncı dakikayla beraber senaryo değişti, Deschamps’ın her dokunuşu tesir etmeye başladı oyuna. Tepkisizler çıktı; Camavinga, Muani, Fofana’nın hepsi reaksiyon verdiler takımın silik görüntüsüne. Di Maria’yı da oyundan Deschamps çıkarmış olmalı bence! Scaloni’nin sahanın en iyi oyuncusunu çıkarması akıl almaz çünkü.

Mbappe harika bir turnuva geçirdi. Deschamps finalde en doğru kararları aldı. Ancak Messi 7 gol-3 asistinin yanı sıra yarı finalde Alvarez’in, dün de Di Maria’nın sayılarının üretiminde rol oynayarak, 12 gole tesir ederek kazandı kupayı. Yaptıkları spora dokunan, o oyunu alıp başka bir seviyeye taşıyan Jordan, Schumacher ve Muhammed Ali gibilerin yanına yazmıştım dün onun ismini. Dokunduğu, değiştirdiği futbolun ona bir Dünya Kupası borcu vardı. Futbol, Messi’ye borcunu ödedi dün.

ALİ ECE: Maçtan çok o son penaltıya çok takıldım. O eli nasıl çıkarırsın o dakikada o eli nasıl gösterirsin, artık o saatten sonra o eli saklamalısın. Diego olsaydı (Maradona) bunların hepsine dalardı. Maradona; Montiel'e, Otamendi'ye, Lautaro'ya dalardı.

Eğer Maradona hayatta olsaydı Messi'ye 'Sen beni geçtin' derdi hakkını verirdi. Martinez müthiş bir pozisyon kurtardı top döndü Lautaro'nun kafası neydi öyle öküzün kafasına çarpsa öyle gitmez o top.