Büyük hesaplaşmanın işaret fişeği

Kafkas İşadamları Derneği’nin düzenlediği toplantıda Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “dalgalı kur rejimine, cari açık artarsa dövizin fiyatının artacağı, bunun da ihracatı artıracağı varsayımı ile geçildiğini...

Haberin Devamı

Kafkas İşadamları Derneği’nin düzenlediği toplantıda Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “dalgalı kur rejimine, cari açık artarsa dövizin fiyatının artacağı, bunun da ihracatı artıracağı varsayımı ile geçildiğini, ama varsayımın tutmadığını ve bu nedenle dalgalı kur sisteminin tartışmaya açılması gerektiğini” söylemiş.

Yöneticilerimizin bu kadar saf olduklarını elbette düşünmüyorum ama Şener’in mevcut istikrar programına karşı yaptığı bu çıkışı, istikrar stratejisi konusunda AKP içinde ve dışında yaşanması kaçınılmaz olan büyük hesaplaşmanın işaret fişeği olarak görüyorum. 2007 seçimlerinin sonucu ne olursa olsun Kemal Derviş-IMF patentli istikrar stratejisinin geldiği gibi gitmesi olanaksız.

Mevcut program yıprandı. Bu bakımdan Şener’in çıkışı doğrudur. Ama yaklaşımı tartışılır. 2002 yılından itibaren uygulanmakta olan istikrar programının makroekonomik kurgusu tutarlı bir bütündür. Enflasyonu düşürme görevi bağımsız Merkez Bankası’na verilmiştir. Seçilen araç da enflasyon hedeflemesi rejimidir. Bu rejimin başarılı olabilmesi için kur rejiminin dalgalı olması gerekir. Aksi takdirde Merkez Bankası para politikasını etkili kullanamaz.

Belirlenen enflasyon hedefinin inandırıcı olması şarttır. Yoksa çıpa görevini yapamaz. Eğer kamu borcu yüksekse, enflasyonu düşürmek için yükseltilen faiz geri tepebilir. Çünkü artan faiz ödemeleri bütçe açığını artırır. Bu nedenle maliye politikası sıkı olmak zorundadır. Yüksek faiz dışı fazlanın hikmeti buradadır.

Temeldeki zaaf
Bu kurgu tutarlıdır. Ama temel bir zaafı vardır. Uluslararası finansal sermayenin bol olduğu bir ortamda, yüksek faizin çektiği fonlar cari açığı fazlasıyla karşılar: Geçen yıl 31 milyar dolarlık cari açığa karşılık 55 milyar dolar sermaye girmiş. Kur düşmeye, TL değerlenmeye başlar. Ders kitaplarındaki mekanizma çalışmaz. Hem cari açık artar hem de reel kur. Dahası, dalgalı olması gereken kur rejimi de dalgalı olmaktan çıkar: Merkez Bankası işler iyece zıvanadan çıkmasın diye döviz almak zorunda kalır. Makroekonomik tutarlılık biter.

Bu temel zaaf yeterince sorun yaratırken eğer bir de para politikasının dozu kaçarsa, durum daha da vahim hale gelir ve istikrar stratejisi sorgulanmaya başlar. AB’nin Türkiye ile müzakereye yeşil ışık yaktığı 17 Aralık 2004 Zirvesi’nin ertesinde, düşen risklere kıyasla para politikası aşırı sıkı kaldı. Mayıs 2006’ya kadar çok büyük miktarda sıcak para girişi gerçekleşti. Bir yandan TL değerlenirken, diğer yandan TCMB yüksek miktarda döviz satın almak zorunda kaldı ve para arzında ipin ucu kaçtı.

Genişleyen kredi ekonomiyi aşırı ısındırdı. Enflasyon kafa tutmaya başladı. Bu arada ikinci bir hata daha yapıldı. 2005 sonunda yüzde 8’e inen enflasyon bir yıl içinde yüzde 5’e indirilmek istendi. Bu aşırı iddialı hedef TCMB’nin para politikasını daha da sıkılaştırmasına neden oldu. Ama sonuçta enflasyon hedeflenenin tam iki katı oldu.

İstikrar programının motoru fena halde tekliyor. Enflasyon direnirken büyüme düşüyor. Çözüm, dalgalı kuru terk ederek yeni bir makroekonomik kurguda mı aranmalı? Yoksa, mevcut kurguyu koruyarak politikalara esaslı bir ayar mı yapmak gerekiyor? Yanıtım gelecek yazıda.

DİĞER YENİ YAZILAR