O lahmacun 200 lira olsun, yine satılır

16 Haziran 2015

Bodrum’dan yine “Bir lahmacun 75 lira” haberleri gelmeye başladı. Sözde insanlar isyanda imiş. Yarım litrelik su 15 lira olurmuymuş. Kate Moss’a dört lahmacun dört salata, bir şişe şarap için 7 bin lira hesap gelince kadın çıldırmış, ortalığı birbirine katmış. Bak bu sonuncuya inanırım.

Ama kolay para harcayan bazı İstanbulluların isyan falan ettiğini zannetmiyorum. Onlar sosyal medyada bu iletileri yazarken bir yandan da hava attıklarını düşünüyorlardır. Birkaç ülke gezen biri bile bizim sosyetik mekanlarda iki kişilik yemek fiyatına, yurt dışında birkaç günlük tatil yapılabileceğini bilir. Bu yüzden ben bu işletmelere hiç kızmıyorum artık. Adam diyor ki kardeşim benim malımın fiyatı bu, yerse... Yiyorlar.

Çeşme-Alaçatı’nın da Bodrum’dan bir farkı yok. 15 Haziran-30 Ağustos arası plaj ve yeme-içme fiyatları aklın sınırlarını zorlayacak hale geliyor. O paraları verenler de yine çoğunlukla İstanbullular oluyor. Hiçbir İzmirli gidip de markette 40 liraya satılan şaraba mekanda hava olsun diye 400 lira vermez çünkü. Bu yüzden Çeşme’de evi olanlar bile son senelerde günü birlik Sakız’a gidip gelmeyi rutin hale getirdiler.

Plajları sakin, tertemiz, bangır bangır müzik yok. Restoranlarda kişi başı verilen mükellef sofra fiyatları neredeyse Çeşme’de yiyeceğin kumrunun fiyatına denk. Barlarda bir bardak votkaya bir şişe votka parası istenmiyor.

İnsanlar ‘Yaşasın turist geldi, haydi bütün kış oturmamızın acısını onlardan çıkaralım’ hevesi içinde değiller.

Verilen hizmetin kalitesi yükseldikçe elbet fiyatlar da kasaba köftecisinden farklı olacak tamam ama yine de bu kadar abartmak doğru mu bilemedim.

Şu anda Çeşme’deki mevcut yoğunluğa bakarsak pek de kimsenin umrunda değil gibi gerçi...

O zaman şöyle yapalım, madem alan razı veren razı durumu var, bu ülkede tatil yapılacak daha yüzlerce alternatif yer olduğunu hatırlayalım. İlla tek bir yere doluşmak zorunda hissetmeyelim.

Devamını Oku

Kediden oyuncak olmaz

11 Haziran 2015

Çocukları sevimsiz, katlanılmaz, rahatsız edici yapan ebeveynlerdir diye daha önce de defalarca yazmıştım. Çocuğuna hayır demeyi bilmeyen, en üst sınırlarda şımartan, her istediğini yapmayı evlat sevgisi zanneden, mesela hayvanlara eziyet etmesini minik haylazlıklar olarak yorumlayan anne babalar yüzünden:

- Gittiğiniz restoranda yediğiniz yemek burnunuzdan geliyor.

- Yaptığınız seyahat kabusa dönüyor.

- Dinlenmek için gittiğiniz tatil eziyet oluyor.

- Rahatsız edilen bir hayvan için kavga edip başınız derde girebiliyor.

Bize önceki gün sonuncusu oldu. Uzaktan tanıdığım bir çift, sosyal paylaşım sitesinde bir video paylaştı. 2-3 yaşlarındaki kızlarının eline bir tasma vermişler. Tasmanın ucunda bir kedi. Kedilerin tasmadan, bağlanmaktan, bir şeyi yapmaya zorlanmaktan ne kadar nefret ettiğini ve rahatsız olduğunu herkes bilir. Çocuk kediyi evin içinde sürükleyerek dolaştırıyor. Kedi bağırıyor, kurtulmaya çalışıyor. Annenin teşvikiyle küçük kız durmuyor, sürüklenirken kedinin kafası arada kapı pervazına falan çarpıyor, hayvan daha da bağırıyor. Ve baba bunu videoya gülerek çekiyor, anne kıkır kıkır gülerek kızına şuraya da götür buraya da götür diye taktik veriyor, çocuk ne bilsin? Anne baba bu kadar gülünce, o da güzel bir iş yaptığını sanıp o da pek eğleniyor.

***

Çiftin bizzat paylaştığı bu ‘eğlenceli’ aile videosunu ben de kendi sayfamda paylaştım ve sordum: “Ben anlayamadım bunun nesi komik?” Altına çocuğa ve ailesine hakarete varan yorumlar oldu. Onları uyardım tabii, dedim ki çocukcağızın ne suçu var? Çocuk dediğin tertemiz beyaz sayfa. Üzerine ne yazarsan o kalır.

Devamını Oku