I have a dream...

Dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınan ABD’li yurttaş hakları hareketi önderi Martin Luther King’in, hoşgörü şimgesi Lincoln Anıtı önündeki eleştirel, yapıcı, umut vaadedici ve motive edici bu sözlerini bilmeyenimiz yoktur eminim. King, ABD’deki yakın tarihli karanlık çağa bilgece, cesurca, naifce ışık tutumuştu ve insanlığın önünü aydınlatmıştı.

Haberin Devamı

Bana göre, yaşam için ilham verici nadir isimlerden biridir Martin Luther. Öngörülü hayallerini bir bir gerçekleştirmiş gerçek bir liderdir; ki lider, ölümünden sonra bile hayatın gidişatını tahmin edebilen, hatta o gidişatı kurgulayabilendir kanımca. Bu yüzden sadece yaşadıkları çağı değil, tüm zamanları aydınlatan koruyucu ve kurtarıcı meleklerdir onlar.

Bu yazının isimsiz kahramanları, Moda’daki bir apartmanın giriş merdivenlerinde kucak kucağa uyuyan o baba ile çocuğu... Erken inen karanlığın belirsizliğinde, dışarıdaki soğuğun uyuşturduğu çelimsiz bedenlerini birbirine sararak ısınmaya çalışıyorlardı ve o kadar güzel uyuyorlardı ki. Sokaktan, soğuktan, fakirlikten bağımsızdı oradaki varlıkları. Yüzleri de görünmüyordu, sanki vicdanımıza hafifletici bir sebep vermek için. Yüzleri yoksa kendilerinin de olmadığını varsayacaktık zira. Ama öyle değildi işte; onlar bu memleketteki bu hayatın, vicdanımıza tokat gibi inen gerçekleriydi. İşte bu yüzden benim de bir hayalim var bu ülke ile ilgili.

Bir gün gerçekleşeceğine dair umudumun güç kattığı bu hayallerimden önce, o manzara karşısında hemen oracıkta kahrettim yine herşeye; iktidarların sosyal adaletine; gelir dağılımının eşitsizliğine; yokluğa ve fakirliğe...
Bu çağda insanlık dramlarının, özellikle paraya bağlı trajedilerin yaşanmasına; hele ki o hikayede çocuk kahramanlar var ise misli misline acıyla ve nefretle kahrettim. Vicdanını, belki zamanın belki de hayatın acımasızlığına kaptırıp onsuz yaşayan ne çok insan var bu ülkede. En korktuklarım da gücü ve iktidarı elinde bulunduranlar. Biz, sosyal bir hayat içinde kendimizi düzeltebilir, etrafımızdaki fakirliği kuşatıp onunla savaşabiliriz. Keza pek çoğumuz sivil oluşumlara destek veriyordur eminim. Ama bunu hepten bu oluşumlara, vatandaş vicdanına ve sadaka kültürüne yıkmak hiç olası değilki. Biz memleket ölçeğindeki fakirliği nasıl kuşatıp yok edebiliriz.

Ezcümle;insanlarının, özellikle çocukların sokakta yaşamadığı, uyumadığı, istismar edilmediği; fakirliğin, hayatı sonlandırıcı bir sebep olmadığı; sokak hayvanlarının eziyet görmediği; hayvan barınaklarının vicdanlı ve hayvansever kimselerce idare edildiği, kadın cinayetlerinin -aslında hiçbir cinayetin ve adi suçun işlenmediği-, aile içi şiddettin yaşanmadığı; özgürlükçü, adil, temiz, cana yakın ve sevecen bir devlet hayalim var. Bir de sokaklarının temiz olduğu bir şehir...

Martin Luther’i de saygıyla bir kez daha anarak hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum ki; bu hayallerim öyle ütopya kadar uzak bir ülke için değil; hepsi bu ülke için olası...

DİĞER YENİ YAZILAR