Hayatta en saygı duyduğunuz insan olun

12 Ocak 2017

"Sadece bir kere yaşarsınız. Eğer doğru yaşarsanız, bir kere yeterlidir." - Mae West

Madonna’nın Billboard Women of Music Ödüllerinde “Yılın Kadını” ödülünü alırken yaptığı konuşmayı bilmiyorum izlediniz mi...

Altyazılı olarak viral bir şekilde dönüyor video.

Ben izledim ve her kelimesinde tüylerim diken diken oldu.

Önce size bu konuşmayı nakletmek, ardından da hissettiklerimi özetlemek istiyorum.

“34 yıl boyunca bariz cinsiyetçilik, kadın düşmanlığı, aralıksız zorbalık ve bitmek bilmeyen tacizlere rağmen kariyerime devam etme konusundaki yeteneğimi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Bu işe başladığımda internet yoktu. Dolayısıyla insanlar, yüzüme söylemek zorunda kalıyordu. Karşılık vermemi gerektiren daha az insan vardı. Çünkü o zamanlar hayat daha basitti.

New York’a ilk taşındığımda ergendim. Sene 1979. Ve New York oldukça korkunç bir yerdi. İlk yıl, kafama silah dayandı, bir çatı katında boğazıma bıçak dayanarak tecavüze uğradım ve evime o kadar çok hırsız girdi ki, kapıyı kilitlemeyi bıraktım. İlerleyen yıllarda, neredeyse tüm arkadaşlarım, AIDS’ten, uyuşturucudan ya da silahla vurularak öldürüldü. Hayal edebileceğiniz gibi, tüm bu beklenmedik olaylar, şu an karşınızda duran bu cüretkar kadına dönüşmem konusunda bana yardım etmekle kalmadı, aynı zamanda kırılgan olduğumu da hatırlattı... Ve hayatta kendine inanmanın dışında, asla güvenlik diye bir şey olmadığını. Ve anlamama yardım etti... Ben, kendi yeteneklerimin sahibi değilim. Hiçbir şeyin sahibi değilim. Sahip olduğum her şey tanrının vermiş olduğu bir hediye. Hatta başıma gelmiş ve hala gelmekte olan b.ktan şeyler bile birer hediye... Bana dersler vermek ve beni daha güçlü hale getirmek için.

Şarkı yazmaya ilk başladığımda bir cinsiyet hakkında spesifik olarak düşünmüyordum. Feminizm hakkında da düşünmüyordum. Sadece bir sanatçı olmak istiyordum. Tabii ki Debby Harry (Blondie), Chrissie Hynde ve Aretha Franklin’den ilham aldım. Ancak asıl ilham perim David Bowie’ydi. O, erkek ve kadın ruhunu bir bedende bütünlemişti ve bu bana cuk oturuyordu. Ortada bir kurallar silsilesi olmadığını düşünmemi sağladı. Ama yanılıyordum. Evet, ortada kurallar yok. Eğer erkekseniz. Eğer kadınsanız, oyunu oynamak zorundasınız. Nedir bu oyun? Güzel olmanıza müsaade var... Ve sevimli... Ve seksi. Ama çok zeki davranmayın. Bir fikriniz olmasın. Statükonun dışında bir fikriniz, zinhar olmasın. Erkekler tarafından bir obje haline dönüştürülmenize ve bir kaltak gibi giyinmenize izin var. Ancak asla kendi kaltaklığınızı yaşama hakkınız yok. Ve asla, tekrar ediyorum asla, seksüel fantezilerinizi dünyayla paylaşmayın. Erkekler sizden ne olmanızı istiyorlarsa o olun. Ama daha da önemlisi, kadınlar siz diğer erkeklerin etrafındayken, kendilerini nasıl güvende hissedeceklerse öyle olun. Ve son olarak, yaşlanmayın. Çünkü yaşlanmak, bir günahtır. Yaşlanırsanız, eleştirilirsiniz, aşağılanırsınız. Ve kesinlikle şarkılarınız radyoda çalınmaz.

Devamını Oku

Kendinizi suçlamayı kesin

25 Aralık 2016

“Kaybetmeyi, acı çekmeyi yaşamın gerçeği sayar, hatta gerekli görürüz. Sonra da ‘zendagi migzara’ deriz: Hayat devam ediyor." –Khaled Hosseini, Uçurtma Avcısı

Tam da böyle bir şey düşünüyordum...

Tam da suçluluğun, kendini suçlamanın insanı ne kadar yorduğunu ve başkalarının bize haksızlık ettiğini düşündüğümüz zamanlarda aslında kendimize ne kadar haksızlık ettiğimizi anlamadığımızı düşünüyordum.

Kendimizi suçlayarak kalbimizi ne kadar üzdüğümüzü düşünüyordum...

Tam da böyle bir şey yazacaktım...

Bir okuyucumdan şöyle bir mail aldım:

“Saat sabahın altısı. Şu an içimdekileri dökmeye kalksam öyle bir öfke ve acı çıkar ki, tarifi imkansız. Hayatımda kimseye harcamayacağım emeği bu güne kadar tek kişiye verdim (Bravo!) ve onun yaptığı çocuk yaşta bir kızı bana tercih etmek oldu. Bu bende öyle bir iz bıraktı ki son bilmem kaç haftadır ne yiyorum, neye gülüyorum, neyi istiyorum, neyi sevebilirim hiç bilmiyorum.

Hissettiğim tek duygu, pişmanlık kendi adıma. En acısı da bu kadar güzel şey yaptığın adamın senin öfkene susmak ve haklı olduğunu söylemek yerine, aynı öfkeyle bir hiçmişçesine davranması ve bütün o yıllarının, o güzel anılarının çöpe gitmesi. Dünyadaki çok büyük insanları bile en minik yapan tek şey vardır kendimce: Vicdansızlık. Ve beni de en tiksindiren şey de işte o aynı sebep. İnsan kullanmak. Fiziken. Tenine dokunmak. Ona sarılıp uyumak. Öpmek. Bu bir kadını sarsabilir pekâla. Beni sarstı. Maneviyat kısmı ise kavgada söylenmez. Senin bir bardak suyunu içmiş olması bile yeterli. Belki de en zor durumlarında desteği olmak. Ama sonucunda... Hani sen adamsın ve dürüstsün ya, “Hadi ben seni sevmiyorum, onu seviyorum" gibi mikro beyin kokan oyunlarıyla gitmesi.

Devamını Oku