Brezilya yaptı biz yapamadık!

Haberin Devamı

Ekonomiyle ilgili fazla bir şey konuşmaya gerek yok! 2001 yılında “yüzde 10’ların üzerinde dolar bazında borçlanan Türkiye”! 2009 yılında “daha fazla dolar talebi” ile yine IMF kapısına dayanan Türkiye!

Bir de Brezilya’ya bakalım. 2001’e “IMF’nin kapısındaki” üç ülkeden biri olarak giren Brezilya! 2009 yılında IMF’ye borçsuz hatta IMF’ye hibe yapan Brezilya!

Peki nerede yanlış yaptık? 2001 yılından sonra atılan adımlar özellikle kamuoyunda çok övülen “Derviş paketleri” doğru adımlar mıydı?

Sorular sorarak devam edelim...

Soru 1: Türkiye’nin Derviş geldiği günden bugüne iç ve dış borcu dolar bazında ne kadar arttı?

Soru 2: Türkiye son 2001 krizinden bugüne dolar bazında ne kadar net faiz ödedi?

Soru 3: 2001 krizinin dalgalanma sürecinin bitişinden bugüne sıcak para Türkiye’de ne kadar getiri elde etti?

Soru 4: Bugün Derviş’in de başarısı olarak gösterilen “sıcak paraya” ve “verilen borca” en yüksek rantı ödeyen, bütçesinin yüzde 50’sine yakını faize giden “Türkiye” gerçeği sizce gerçek bir kalkınma modeli mi? Bu model ile sosyal dinamiklerin iyiye gitmesi mümkün mü?

Soru 5: Dolar 1 milyon 300 bin direncini aşağı zorlarken Derviş çıktı ve Türk halkına şunu söyledi: Dolar satanın eli yanar... Acaba Türk halkı dolarlarını tutmak için uğraşırken yabancılar neden sıcak pozisyon açmakta ısrar ettiler? O günden bugüne yani Derviş’in “Dolar satanın eli yanar” diyerek, Türk halkının döviz bozmasına engel olduğu tarihten 2005 Haziran ayına kadar tersini yapan yabancılar dolar bazında ne kadar kâr ettiler?

Soru 6: Türk Borsası 2000 Ocak ayında tepe noktasını test edip, 2001 Şubat başına kadar yabancılar bütün portföylerini boşaltırken, 2001 Şubat krizi öncesinde Türkiye’ye Dünya Bankası görevlisi olarak (yanında IMF’den Fischer de vardı) gelen Derviş bu büyük çıkışı fark etmedi mi? Fark etmesi için anayasa mı atılması gerekti? Bu sorulara bir de not ekleyebilirsiniz: Sermaye piyasası 11 ayda dolar bazında üçte birine gerilerken, cari açıkta rekora ulaşmıştı...

Soru 7: 19 Şubat 2001 tarihli Milliyet gazetesinin haberi. “Türk finans sektörünün geleceğine inanan HSBC ve Citibank arayışta...” Lütfen dikkat edin, Türk finans sektörünün geleceğine tam krizin ortasında inanıyorlar. Ben de olsam inanırım. Nasıl olsa birkaç ay sonra her şey bedava olacak... Bu noktada soralım: Yabancılar deli gibi hisse satıp, cari açık rekora koşarken HSBC ve Citibank neden banka almak istiyorlardı? Nitekim de HSBC, Demirbank’ı piyasada konuşulan fiyatın beşte birine aldı...

Soru 8: 2001-2007 Kasım arasında “Türkiye’de dünya genleşmesi” eşliğinde “sıcak para” politikasına devam edildi. Peki “yapısal dönüşüm” anlamında hangi adımlar atıldı? Ne değişti?

Sonuç: Fazla yoruma gerek yok, dolar-TL grafiğe bakın ve 2001 Şubat krizi patlamadan sermaye piyasasından çıkan yabancıların, “dövizi patlatmadan” nasıl dolara geçtiklerini, pozisyon alış bitince “anayasa atılması ile” dövizin patlayarak ikinci spekülatif dalganın nasıl başladığını kendiniz görün... Sonrası zaten malumunuz! 2001 yılında IMF kapısında Türkiye, 2009 yılında IMF kapısında daha fazla borç talebi ile Türkiye! Var mı fazla yoruma gerek!

DİĞER YENİ YAZILAR