Herkes ‘kendine göre’ algılar-yargılar!

Haberin Devamı

Her şey küçük bir “kedi” ile başladı... Ne zaman bir hayvandan bahsetsem ortalık karışıyor ama bu sefer durum farklı! Bu kedi bize “herkesin piyasaları hatta hayatı kendi gerçeklerine” indirgediğini ispatladı...

Gelin kedimizi biraz daha tanıyalım... Avusturyalı bir fizikçi olan Schrödinger, kuantum gerçekliğini rasyonalize ederek anlatmak amacıyla bir deney tasarladı ve sanal bir kedi yarattı... Peki bu deneyin detayında ne vardı? Özellikle biz “bunu” finans piyasaları ile nasıl ilişkilendirdik?

Deneyi tarif ederek başlayalım; Schrödinger’in kedisi ışık ve ses geçirmeyen bir kutuda yaşar ve kutunun içi dışarıdan kesinlikle görülemez. Kutunun içinde, kedinin sağlıklı besinle veya zehirle beslenmesine yol açan, radyoaktif maddenin gelişigüzel bozunması sonucu çalışan, bir sistem mevcuttur. Bozunma sonucu ortaya çıkan parçacıkların çarpmaları, kedinin besinle veya zehirle beslenmesine yol açar. Normal şartlar altında, düğmenin çalışması sonucu, kedi zehirlenir veya beslenir. ‘Kuantum gerçeğinde’ durum ‘sade gerçekten’ farklıdır. Schrödinger’in kedisi için, ‘bütün ihtimaller aynı anda’ var olur. Kedi ‘beslenir’, ‘zehirlenir’ veya aynı anda ‘hem beslenir, hem zehirlenir.’ Kutu ses ve ışık geçirmediğinden kedinin ‘ölü, canlı veya hem ölü hem canlı’ olduğu ortamı veya bu ortamın var olduğu kesitlerini biz dışarıdan algılayamayız. Kediyi gözlemlemek için kapağı kaldırmamız gerekir. Gözlemi yaptığımız an, ‘kediyi ya ölü, ya da canlı görürüz...’ Daha açıkçası; aynı anda var olan birçok gerçekliği veya ihtimali, algılama anında tek seçeneğe indirger ve durumu öyle algılarız... ‘Gözlemlediğimiz gerçekliği belirleyen veya değiştiren bizim gözlemimizdir...’ Yaptığımız gözlem sırasında çok boyutlu ihtimallerin var olma hatta aynı anda var olma gerçekliğini, gördüğümüz gerçeğe indirgeyerek, yaptığımız gözlemin bir parçası oluruz. Kediyi öldürürüz veya yaşatırız...

Sevgili dostlar, yukarıdaki deneyi şimdi gelin piyasalara aktaralım ve soralım; günlük hayatta olayları ve hayatın gerçeklerini nasıl algılıyoruz? ‘Piyasa’, kedinin kutunun içinde bulunduğu gibi, ‘birçok dinamiğin, birçok durağan ile etkileşime girdiği ve bu etkileşimin, insana değin gerekçelerden oluşan bir sarmalın’ içinde oluştuğu, dinamik bir sistemdir. Bütün ihtimaller aynı anda var olmasına rağmen, piyasayı algılayanlar, yaptıkları gözlemler ile, kutunun kapağını kaldırarak olaya müdahil olurlar. Kutu kapalıyken bütün ihtimaller aynı anda var olabilir. Kapağı kaldıran bizler, bireysel veya toplumsal olarak yaptığımız gözlemin bir parçası olur ve ‘sadece kapağın açık kaldığı süre içinde gördüğümüz sahneyi’ gerçek olarak algılarız. ‘Aynı anda var olma’ gerçeği kapak kapanınca kaldığı yerden devam eder. Olaya dahil olduğumuz saniye, bizim piyasaları veya daha geniş bir açı ile bakmak gerekirse, hayatı algılayıp, sadece eldeki gözlem bilgisi ile hayati kararların çekirdeğini oluşturmaya adım attığımız, ilk andır. Algılama ile gerçek arasındaki uçurum büyüdükçe, hayatta ve en önemlisi piyasalarda bu uçuruma düşerek büyük zarara uğrarız. İnsan müdahalesinin olduğu piyasa gerçeğinde, ‘diğerlerinin algılamalarının oluşumuna müdahale edip, algılamalarını yanıltabilenler’ daha doğrusu kapağı kaldırıp anlık görüntüyü, tüm gerçek gibi algılatanlar, maalesef kârlı çıkarlar...

Sevgili dostlar, şimdi soralım; sizce “IMF ile anlaşmazsak yaşayamayız” diyenler haklı mı! Veya endeksler çok pahalı-ucuz gibi çıkarımlar yapanlar neye göre “doğru” düşünüyorlar! Veya dolar düşük diyenler!

Sonuç: Bu çıkarımlar sadece finans piyasalarında değil, hayatın her alanında geçerli! Bir “dinamiğin” içine girdiğimiz anda “ya kediyi öldürürüz, ya yaşatırız”! Biz “yargılara varmadan, algılama-yargı ilişkisi kurmadan” yaşayamayız!

DİĞER YENİ YAZILAR