Soyut takılmaya devam...

Haberin Devamı

Somut şeyler yazınca başımız beladan kurtulmuyor. Üstelik “doğruyu, inandığınızı” tam olarak yazınca da kimseye “yaranmak” mümkün olmuyor... En iyisi soyut takılmak!

Sevgili dostlar, işin şakası bir yana dün başladığımız “kuantum kuramı” odaklı “piyasalar” sorgulamasına devam edelim ve genele açılan bir çıkarımla bugün son noktayı koyalım...

Dün yazdıklarımıza “çok soyut” diyenlere bir soru ile küçük bir noktayı hatırlatmak istiyorum; 2005 yılı Nobel Ekonomi Ödülü’nü kimlerin aldığını hatırlıyorlar mı?

Hatırlayalım; ‘Oyun Teorisi’ne getirdikleri yeni analizlerle savaşların bile engellenebileceğini ortaya koyan İsrailli iktisatçı Robery Aumann ile ABD’li matematikçi Thomas Schelling...

Peki “oyun teorisinin” veya “kaos’u kozmos’a çevirmenin” kuantum ve dün başladığımız “piyasa sorgulamaları” ile ilgisi ne? Sevgili dostlar, piyasa hayatın bütün bileşenleri gibi “kaotik” bir yapı ve insanların ürettiği her teori, “kaos’u kozmos’a dönüştürmek” için bulunmuş yollar... Bir dakika, on saat sonrasını bilmek ne kadar “önemli”! Zaten dünya hayatımızın da amacı bu: Karışık olanı bilinir kılabilmek... Karışık olanı özellikle karışıklık içinde geleceği bilebilmek konusunda ne kadar aciz olduğumuz ise ayrı bir tartışma konusu...

Peki ‘kaos’u ‘kozmos’a dönüştürmek ve sistemleri yüzde 100 tanımlamak mümkün mü? Yarın oluşacak dolar kurunu, borsa endeksini veya gelecek ayları bilebilmek olanaklı mı? Tabii ki değil... Yapılabilen küçük parçaların ıslah edilmesi, aralıkların bilinir kılınması...

Dün bu konuda “kuantumu tartıştık”, bugün “oyun teorisini” sorgulayalım ve biraz geriye giderek soralım; bu teorilerin ilk çıkış kaynağı neresi?

İnanmayacaksınız ama “donanmada çalışan” bir asker-bilim adamı... 1920’li yıllarda Fransız donanmasında çalışan bir matematikçi olan Emile Borel, ‘La theorie du jeu’ adlı kitabında, şans harici etkenlerin sonucu değiştirebildiği oyunları ve stratejinin günlük hayata, özellikle ekonomi ve politika üzerine etkilerini inceledi. Ekonomistler ortaya atılan kavramlara güncel şartlar altında sıcak bakmasalar da, teorilerden etkilenenler kavramları çeşitlendirip geliştirerek bugünlere taşıdılar. Borel’in ortaya attığı kavramların tam olarak anlaşılıp özellikle sermaye piyasalarında kullanılmasının gecikmesi, “strateji” kelimesinin “savaş” kavramı ile birlikte algılanması ve dünya piyasalarındaki gelişmenin tam olarak tamamlanamaması ile ilgiliydi. Olayı geliştiren ve bilimselleştiren, başlıkta belirttiğimiz “akıl oyunları” adlı eserden tanıdığımız John Nash oldu...

Bugüne gelirsek; oyun teorisinin pratikte yararı ne? Sermaye ve para piyasalarında uygulanabilir bir “optimal strateji” kavramından bahsedebilir miyiz? Yukarıda ‘kaos’u tanımlarken; “ıslah etmek mümkün değil, küçük parçalar rasyonel algılama içine çekilebilir” çıkarımını yapmıştık. O noktadan hareket edersek soruya şu şekilde cevap verebiliriz; piyasanın oluşumunu etkileyecek kadar büyük oyuncular ile amatör katılımcılar arasında “aktif-pasif” katılım anlamında bir ayrım yapmaz ve herkesin eşit şansa sahip olduğunu varsayarsak; piyasa dediğimiz ‘kaos’u tanımlanmış aralıklar içinde çözebiliriz... Peki anlatımda çok kolay görünmesine rağmen ‘piyasa’yı çözmek bu kadar basit mi? Piyasa “profil” belirlenecek kadar bir süre izlenmiş ve aralıklar doğru tanımlanmışsa, bu kadar basit... Ama şu gerçeği de unutmayalım: Yaptığımız ‘kaos’un bütününü anlamak veya tamamını çözmek değil, yaptığımız ‘tanımlanmış aralıklar’ içinde kalan dinamiği ‘kozmos’a çevirmek, yani formüle etmek...

Sonuç: ‘Kaos’tan korkmayalım. Hayata, doğaya, piyasaya “dinamik” getiren kaotik yapıdır. Bu gerçeği bilerek, “tanımlanmış aralıklar” oluşturmak ve bu formüllere göre karar almak “sınırlı insan aklının” atabileceği en doğru adımdır...

Son söz: Türkiye’nin siyasi-ekonomik-finansal olarak içinden geçtiği süreci ve bundan “aşırı korkanları” çok güzel anlattığı gibi onlara da öğüt veren ve daha önce de kullandığım bir alıntı ile bitirmek istiyorum; “... Korkma! Dağlar koni, bulutlar küre, yıldırımlar şakuli değil! Doğrusal denklemler, sahici dünyanın mecazı... Gerçek, doğrusal denklemlerden ibaret değil! Yerel, küreselden farklı olabilir. Bileşik sistemlerde insicam, çalkantıyla el ele yürür. KAOS, oluşanın bilimidir, geçmişin değil. Mekândan bağımsızdır, tutarlıdır, hesaba gelir. KAOS’tan korkma! Maddenin her çekilişi, her katlanışı, onu oluşturan yan yana tanecikleri savurur ama bütün yeni bir düzene oturacaktır. Yerel savrulurken, bütün dingindir...”

DİĞER YENİ YAZILAR