Neyi konuşuyoruz?

Haberin Devamı

Günlerdir mesaj kutum kapalı. Açıyorum ama açık tutamıyorum... Tartışma bitmiyor; onu mu dediniz, bunu mu dediniz! Destekleyenler, olmaz diyenler... Kendi kendimize konuşup duruyoruz! O mu dedi, bu mu dedi! O mu haklı, bu mu haklı! Kim yaptı! Neden yaptı! Tartışalım... Her “virgül” üstünde günlerce birbirimizi yiyelim... Hükümetten, en küçük bürokrata, medyadan, siyasete herkesi suçlayalım. Sonuç değişecek mi? Tablo aşağıda, kimin ne yaptığı, ne dediği de önemli değil! Sonuçlar ortada! Var mı bu “gerçeklerimizi” değiştirecek “aklımız, gücümüz, kabiliyetimiz” önemli olan bu!

Alın size “gerçeklerimiz” ... Bir ülkede;

- Devlet eliyle döşenen mayın, devlet eliyle toplanamıyorsa

- Ordu içinde çıktığı iddia edilen “dökümanın” gerçek mi sahte mi olduğu günlerce anlaşılamıyorsa

- IMF anlaşması hükümete rağmen “imzalanır” hale geldiyse

- Sermaye piyasasının yüzde 72’si yabancıların elindeyse

- Bankacılık sektörünün yüzde 51’i yabancı kontrolündeyse

- “Düşük kurun” nedenleri ile sonuçlarını ayırt edebilecek “finansal entelektüel” birikim yoksa

- Siyasetçi, “finansal entelektüel” zümre eksikliğinden faydalanarak; “sıcak paranın yarattığı” kısa süreli “cenneti” siyasi rantını maksimize etmek için kullanıyorsa

- “Ekonomi IMF’ye”, “dış siyaset Avrupa Birliği ve Amerika’ya endekslenmiş” ise

- IMF ile o milletin menfaatlerini korumak adına pazarlık etmesi gereken bakan bile aynı zamanda İngiltere vatandaşı ise

- Üretim refleksleri kaybolmuş, sıcak paranın bastığı kur ile “üreten dinamikler” ithalatçı olma yoluna girmiş ise

- Dış politikada alınması gereken kararlar, güvenlikte atılması gereken adımlar, devletin en yetkili makamlarında aman “piyasa bozulmasın” diye gecikiyorsa

- Vatandaşların yabancı bankalara borcu 50 miyar doları geçmiş ise

- İç ve dış borç son 5 yılda dolar bazında “defalarca katlanmış” ise

- Yılda ödenen faiz, bütçe içinde “eğitim ve sağlık” harcamalarının 10 katı ise

- Sıcak para, ülkenin “ekonomik reflekslerini” çürütürken “kısa vadeli sonuç ortaya çıkmıyor” diye “ana dinamikler” analiz edilemiyorsa

- “Avrupa Birliği ne der” kaygısı ile Hava Kuvvetleri terörist unsurlara karşı çekinilerek kullanılıyorsa

- Deniz Kuvvetleri’ne ait muhrip “müttefik bir ülke tarafından” vurulmuş, içinde onlarca seçme subayını taşıyan uçağı ne hikmetse ilk uçuşunda düşmüş, askerlerinin başına çuval geçirilmiş ise... Müttefik sandığımız ülkeler, hala silahlı kuvvetlerimizi yıpratmaya devam ediyorlarsa

- Vatandaşların bir bölümü “seve seve ölüme” giderken, bir bölümü “malı götürme” sevdasına düşmüş, “hangi toprakta yaşadığını bile umursamadan” kendilerine doları “efendi” edinmişler ise...

Bana hâlâ neyin “tartışmasını” yapıyorsunuz? Var mı “bunları” değiştirecek gücümüz? Var mı? Yoksa gelin bu gücü, bu iredeyi tesis etmenin yolunu hep birlikte “bölünmeden, ayrışmadan” arayalım...

DİĞER YENİ YAZILAR