Biraz şiir, öykü ve tarih

18 Kasım 2017

Hayatın her tarafına dokunur edebiyat. Şiirle, öyküyle ve tarihle iç içedir. Onu geçmişten, bugünden; dünün ve bugünün ayrıntılarından koparmanın imkanı yoktur. Kitapların keyfini çıkarmanın tam zamanı...

2 bin senelik hata payı

Batı Anadolu’da yaşayan Yahudiler’in geçmişini araştıran Dr. Siren Bora, Anadolu Yahudilerinin 2600 yıllık tarihini irdelediği Ege’de Yahudi İzleri adlı kitapta bu başlangıcın tarihini kaleme almış. Şöyle bir soru soruluyor kitabın basın bildirgesinde: “Tarihin derinliklerinden günümüze dek varlığını sürdürmüş olan, Türkiye’nin çok kültürlü omurgasının bir kemiğini de oluşturan Yahudiler için “500 yıldır konuğumuzdur” yakıştırması, ne derece doğrudur?”

İşte tam da bu noktada, okuru aydınlatmak amacıyla Değerli hoca Prof. Dr. İlber Ortaylı kitaba bir önsöz yazmış. Kitap, bu tarihi yolculuğa okuru da yanına alarak yazarının tatlı üslubu ve yoğun bir araştırma sonucu ulaştığı bilgilerle tanıklık etmekte…

Aşkta parantez olur mu?

Her aşk yaşayana en güzel aşktır. En büyük olanı, en heyecanlı olanı, en inanılmaz olanı yaşar aşık olan. Hepsi eşsiz, eşsiz olduğu için de en’dir yaşayana… Dursaliye Şaban’ın “Parantez Aşklar” adlı kitabı, aşkta parantez açılamayacağını ama açmak zorunda kalanların hikayelerini toplamış.

Aşk bir tutkuysa, hangi yasak onu durdurabilir ki! Gönülde olmayan bir aşkı, hiçbir kâğıt parçası var edemez. Düzen, töre, yasa yüreklere hükmedemez. Aşka parantez açılır mı, elbette açılamaz; açılmamalı da! Bazen yaşayamadıklarımız, geride bıraktıklarımız; geçmiş sayılamıyor. Aksine, onlara hep gelecekmiş gibi bakıyoruz. Bu kitaptaki öykülerde aşkına parantez açmak zorunda kalanlar kaleme alınmış ve onların pişmanlıkları, uzaklıkları, kayıpları...
Şiirin büyülü dünyası
Enver Aysever, “Bize Sağanak Aşk Lazım” isimli şiir kitabında kitabın adından da belli olduğu gibi, damıtılmış sözcüklerle yazılmış nefis şiirleri bir araya getirmiş… Aysever dizelerle şiirin hakkını verebilen okurlara keyifli bir şiir koleksiyonu sunuyor.

Devamını Oku

Kitapların büyülü dünyası

11 Kasım 2017

Kitapların kendilerine has büyülü, tılsımlı bir dünyası var…Okuduğunuz hayatlar bir zaman sonra sizin oluyor...

Murakami merak uyandırıyor

Haruki Murakami hem Japon edebiyatının hem de dünya edebiyatının en parlak yıldızlarından biri. Postmodern romanlarını insan elinden düşüremiyor. Felsefik bakış açısı zaman zaman, ben neden bunu böyle düşünemezdim, dedirtiyor insana; zaman zaman da, tam da içimden gelenleri seslendirmiş kahramanıyla, dedirtiyor. Yazarın romanlarındaki karakterlerin çoğu yalnız, kendi gibi okumaya meraklı ve aydın kesimin insanları…

Karanlıktan Sonra adlı romanı da son derece keyifli. Her zaman olduğu gibi akıcı bir dili, renkli bir üslubu ve merak uyandıran tavrı ile yine çok ilgi çekecek gibi görünüyor.Yani kimsenin kitabı, boşuna başka dillere çevrilmiyor. Tabii bu arada Ali Volkan Erdemir’in başarılı çevirisini de görmezden gelmemek gerekiyor.

Dar bir alanda daralmak…

İyi bir okursanız, Mine Soysal’ı bilirsiniz. Çocuklar ve gençlere yönelik kitaplarıyla bu alanda büyük bir eksikliği, büyük bir yaratıcılıkla kapamayı başarıyor. Günışığı Kitaplığı’nı kurdu, son kitabı Daralan da oradan çıktı. İster dar bir alan hayal edin olup bitenin yaşanacağı, ister yaşadıkları yüzünden daralan insanları düşünün. Ya da ikisini birden düşünün, o zaman kitap hakkında daha iyi bir fikriniz olur.
Mete’nin liseye başlayacağı o yaz, iç darlatan sorunlarıyla birlikte gelmiştir. Maddi sıkıntılar ve bedensel engelli ablasının sessiz çaresizliği yetmezmiş gibi, yeni komşuların gürültüsü de Mete’nin içsesini bastıracak güçtedir. Aile içi şiddet durağan hayatını sarsmış, komşularının oğlu Ömer yakasına yapışıvermiştir. Neyse ki, tezini yazmak için yanlarına gelen psikolog teyzesi, tatlı bir yaz esintisi yaratır yoksul evlerinde. Teyzesinin, çoğunu anlamadığı laflarında, Sıla’nın zeytin gözlerinde pırıldayan umut, Mete’nin bunaltısını dağıtmaya yetecek midir?
Taban tabana zıt iki insan…
Kime aşık olacağına, kimi seveceğine karar veremiyor bazen insan. Yaşadıklarına dönüp baktığında, “Bu hikayenin kahramanı ben miyim, diyebiliyor.” Bu roman da böyle bir hikaye saklıyor içinde… Müjde Aklanoğlu’nun “Adı Bende Saklı” romanı bir seri olarak düşünülmüş. Bu kitap da birincisi…
Ve huzurlarınızda Sostariçe
Köşe yazarımız Ragıp Ertuğrul’un ilk romanı “Soytariçe”, raflardaki yerini aldı. Kitap, Dilek Türker’in yaşam öyküsü ekseninde, 1940’lardan bugüne değişen Türkiye’yi ele alıyor. (Tekin Kitabevi, 384 syf)

Devamını Oku

Gençlere bayram kitapları

28 Ekim 2017

Okumak, yaşa bağlı bir keyif değil… Çünkü okumak, en önemli rengi hayatın. Bu yüzden her yaşa kitap var, unutmayın...

Serra yazmaya başlıyor

On beş yaşındaki Serra tüm duygularını, düşüncelerini anı defteriyle paylaşıyor. Annesiyle babası neden tuhaf davranıyorlar? Çeşme’de tatil günlerinde tanıştığı yeni arkadaşları, Serra’nın yaşamında ne gibi değişikliklere neden olacak? Tüm bu soruların cevaplarını Serra’nın anı defterinde bulacaksınız... Okumayan var mıdır İpek Ongun’un Bir Genç Kızın Gizli Defteri’ni? Eğer varsa, 104. Baskısını yaptı, hemen alıp okusun. Yaşı kaç olursa olsun hem de… Alsın çocuğuna hediye etsin, oturup onunla beraber okusun hatta. Serra’nın tuttuğu anı defteriyle onun gizli dünyasına adım atıyor, hayatın bir genç kızı nasıl derinden etkileyebileceğine şahitlik ediyoruz. Öğreniyor, hissediyor, ümitleniyor ve gençliğin eşsiz olduğunu hatırlıyoruz.

Kendi kırıklarıyla dalga geçen kadın…

Çok keyifli bir roman yazmış İdil Hazan Kohen. Şezlong Savaşları, hayatla ilgili önemli ipuçları saklıyor içinde. Ne kadar önden şezlong kapabildiğiniz üzerinde düşünmeye başlayacaksınız kitabı okuyunca. Öyle ya, deniz kenarının en büyük zaferidir önden boş şezlong bulup bütün gün kumsalın tadını çıkarmak. Peki ya hayatın kıyısında bu başarıyı göstermek gerekiyorsa? Ne kadar başarılısınız bu işte? Farklı karakterle süslenmiş hikayede Dila’nın yaşadığı hayat kavgasına eğlenerek şahit olacaksınız. Tatlı bir üslup, nefis bir gözlemcilik, keyifli bir dil… Yazar, kitabının tadını önce kendi çıkarmış bence…

Devamını Oku