Kitaplar yaz’ı yener

19 Ağustos 2017

Kitap okudukça hem eğlenir, hem de hesapta hiç olmayan tecrübeler biriktiririz.

Aşk sonsuza dek sürer mi?

“Ben bu bedende yaşadıkça sürecek bu aşk... Kopması mümkün olmayan bir yerden bağlıyım ona...Şimdi ona bakıyor. Eskiden olduğu gibi hayranlıkla ya da elde etme isteğiyle değil, sadece görmek için bakıyor. Tamamını çizmeye bile cesaret edemediği yüzüne bakıyor. Karşısındaki, o gözlerden miras parıltılar taşıyan, çiğnenmiş isteklerin belirdiği yorgun gözlere bakıyor. Her şeyin başını ve sonunu kapsayarak ötesine geçen, karşılığı olmayan, derin varlığının yanında diğer tüm görünenler anlamını yitiriyor...” Serap Doğan’ın Maviye Bakmak adlı kitabının arka kapağındaki bu yazıyı okuyunca hayatın hemen herkese için tuhaf bir şekilde ortak hisler yaşattığını gördüm.
Çok keyifli, üzerinde düşünülmüş ve sanırım yaşanmış duyguların bir araya geldiği, son dönemde okuduğum en keyifli kitaplardan biri...
Bir kara dejavu…
Alper Canıgüz’ün fantastik polisiye romanı “Kan ve Gül” önce hem fantastik oluşu hem de polisiye bir roman olarak düşünülmüş olmasıyla etkiledi beni sonra da hayalle gerçeğin hamurunun bu kadar güzel yoğrulabildiği çok az kitaptan biri oluşuyla. İkinci sınıf aşk romanları çevirmeni, orta sıklet avare Aziz, bir yangında küle dönüşmek üzereyken, zamanda yolculuk yaparak yirmi yıl öncesine döner; üstelik yirmi yaş gençleşmiş bir halde. Henüz işlenmemiş bir cinayeti çözmek üzere harekete geçmesi pekâlâ mümkündür. Peki, bu amatör dedektif, kaderin hükmünü değiştirebilecek midir? Maktulü kurtardığına, katili bulduğuna memnun olacak mıdır? Geleceği görmek mi daha zordur yoksa geçmişi mi? Bu aşkın, bu sevdanın üstünden kış geçiyor, bahar geçiyor, yaz geçiyor, ömür geçiyor lâkin kalbimdeki yara geçmiyor, geçemiyordu.
Hayatı birçok yönden sorgulayın
Çetin Korkut, gerçek bir hayat hikâyesi anlatıyor bize. Dünyalar güzeli Perizat’ın hikâyesi… Biyografi tarzında yazılmış olan bu dramatik-duygusal romanın başarılı kurgusu kadar, üslubunun sadeliği ve akıcılığıyla da hak ettiği ilgiyi göreceğini umuyoruz. Hayatı birçok yönden sorgulayan, gerçek bir hayat hikayesini anlatmış romanında. Cevapsız soruları olan bir bebeğin, yetişkinliğe ulaşırken yaşadıkları, anne olma yolculuğu; düşündükleri, hissettikleri, korkuları ve hüzünlerini içeren roman, biyografik bir üslupla yazılmış. Her insanın hayatının roman olacağı gerçeğini bir kez daha okurlara ispatlar nitelikte. Doğuran mı yoksa büyüten mi annedir, sorusunun cevabını bu romanı okuduktan sonra bir çırpıda vereceksiniz.

Devamını Oku

Eğlendirirken düşündüren kitaplar

12 Ağustos 2017

Bu haftaki kitaplar, eğlendirip bir yandan da düşündürecek.

Yağmurdan kaçarken doluya tutuldu

Aşkım Başımda Değil, Funda Gürel’in romanı. Değişlerle oynayabilen zekaları seviyorum. Algı hatası yaptığınızı zannederken kitabın adının tam ortasında buluyorsunuz kendinizi, üstelik bu idrakta bir derinlik buluyorsunuz. Kitap beni adıyla tavladı önce. Sonrasında da arka kapak yazısında rastladığım Aslı’yı merak ettim, kitabı aldım, hemen okudum.

Instagram karesi tadındaki Vsco filtreli hayatını iş odaklı yaşayan Aslı’nın en büyük amacı çalıştığı Rainbow Yayınevi’nde başarılı bir editör olabilmekti. §Oldu da. Hem de hiç beklemediği bir anda. Sevincini anlatmaya kelimeler, coşkusunu yaşamaya zafer çığlıkları yetmezken yaptığı garmagarip bir hata, hayatının akışını değiştirip, ona en çok kaçtığı şeyi getirdi; Aşkı…

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak deyiminin anlamını her hücresine kadar yaşayan Aslı’ya bu kez en yakın arkadaşları Miray, Lila ve Hazal’ın verdiği destek de yeterli olmadı, Girlpower mottosu maalesef tutmadı....

Hayatı yeniden keşfedin

Hiç yıkıldı mı dünyanız başınıza? Hiç aklınızda olmayan bir iş, aniden geldi mi başınıza? Cevabınız ne olursa olsun, bu kitabı okumanızı öneriyorum. 35 Çok Güzel Gelsene, Pınar Çelikel’in romanı. Bir kadının hayatı yeniden keşfetme kararlılığını keyifle okuyacağınız, tatlı bir üslupla yazılmış çok güzel bir roman.

Mutlu evliliğin formülünü veriyor

Devamını Oku

Haftanın popüler kitapları

6 Ağustos 2017

Yazarların yarattıkları dünyada, hiç bilmediğimiz hayatların içinde belki var olan, belki de hiç var olmamış kahramanların hayatlarına dokunuyoruz. Kitapların yarattığı güzel bir karmaşa, tatlı bir dünya öyle değil mi?

Öykünün büyülü dünyası

Engin Türkgeldi ‘nin “Orada Bir Yerde” adlı kitabındaki öyküler hem egzotik, biraz fantastik çokça tanıdık. 10 öyküde; hızlı, baş döndürücü maceraların peşine takılıyor, bilmediğiniz dünyalara dalıyorsunuz.

Yazar, aslında hekim. Birçok meslektaşı gibi, yaratıcılığını yazma üstünde de şekillendirmeyi seçmiş. Neden doktorlarda yazma becerisi bu kadar gelişmiştir, neden birçoğu yazmayı seçer, diye düşündüğüm olmuştur bazen.

Galiba, inşaların hayatlarına bu kadar yakından bakma şansına sahip başka bir meslek erbabı olmadığı için, diye cevap bulduğumu biliyorum bu soruya kendimce. (Can Yayınları, 93 syf, 10.5 TL)

Hayata bakış açınızı değiştirecek psikiyatr

Viktor Frankl, bir psikiyatr. “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitabında aynı zamanda kurucusu da olduğu logoterapinin özelliklerini de anlatmış. “Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu.”

Yaşamın tarifini bu kadar güzel yapan bir başka cümle daha olabilir mi?

Devamını Oku

İnsana dair durumlar

22 Temmuz 2017

Başarı da bizim için başarısızlık da.. Hayal ederiz ve bazen o hayale hiç kavuşamayız.

Aşk sizi bulabilir...

Aşk gibi karmaşık ve mucizevi bir duygu yok herhalde. Bu kitaba da konu olan aşk, bir kadın üzerinden farklı bir gözle anlatılmış. Farklı ve kısa bölümlerle örülmüş biçimselliğiyle sizi sıkmadan, yormadan bir aşk koridoruna taşıyor. Demet Cengiz’in “ Aşk Seni Bulur” daki sıcak kalemi, kitabı size bir çırpıda okutuyor. 40 yaşında, yalnız ve 14 Şubat’ta doğmuş bir kadın olmak… Kamyon çarpsa daha mı iyi? Kadınlar için 35’ten sonra gonk çalıyor ve hayatın, aşkın, yuva kurmanın, çocuk yapmanın devri kapanıyor mu? Başlarına meteor düşme ihtimali aşkı bulmaktan daha mı yüksek? Kitabın tanıtımındaki bu açıklamalar; bir kadının kime evet, kime hayır diyeceğinin en iyi ispatı olsa gerek. Bir insanı aşk nerede, nasıl ve en önemlisi ne zaman bulur? Bu hemen herkesin cevabını merak ettiği soru olarak zihinlerde duruyor.

Bazen de olmaz!

Düşünceler, insanlardan daha çoktur. Amaçlar, hedefler ve başarmak için yapılan planlar da öyle. Ama bazen olmaz. Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, kim olursak olalım; olmadı mı olmaz işte! Dışardan baktığımızda özellikle başarılarını örnek aldığımız, yaşamlarına gıptayla baktığımız pek çok kişinin hayatlarındaki yenilgileri bilmeyiz bile. Onlar bizim için ulaşılması güç bir yerde, cam fanusun içinde gibidirler ve onlara hiçbir şey olmaz sanki. Özlem Gürses Tatar’ın Bazen Olmaz adlı başarısızlık hikayelerini derlediği kitabı, kısa ve dikkat çekici röportajlardan oluşmuş. Hem de çok önemli isimleri bir araya getirmiş yazar kitabında. Kitabın fotoğraflarını Muhsin Akgün çekmiş. Cem Yılmaz’dan Muhtar Kente, Cem Boyner’den Arda Turan’a kadar pek çok ismin, hayatlarına şahitlik edeceksiniz.

Devamını Oku

Yazmanın mucizesi

8 Temmuz 2017

Kimi yazar bilinmeyenin, kimi de düşünülmeyenin peşinde. Kitap demek bir mucize aslında...

Mükemmel değilsin!“

Başaramayanlar, işlerini büyütemeyenler, bunalımdan çıkamayanlar, antidepresanla yaşayanlar, ‘Olmuyor, olmuyor, olmuyor!’ diyenler, hepimiz buradayız öyle değil mi? Merak etmeyin, sizleri yalnız bırakmayacağım. Kişisel gelişim, mişisel gelişim dinlemiyoruz! Bu kitapla kişisel selişim kitaplarının, yaşam koçlarının, başarı sırlarının, beyin geliştirme tekniklerinin ve bilumum hurafenin gerçek yüzünü göreceksiniz...”

Düşünceler insana değdikçe güzel

H. Elçibey Temel, “Düşüncelerim İnsanı Öptü” isimli kitabını son derece anlaşılır ve gerçekçi bir dille kaleme almış. Sevmek, çalışmak, idare etmek gibi sahip olunan becerilerin sanat olarak adlandırıldığı kitap, insanın bu özellikleri nasıl keşfedeceğinin ve nasıl geliştireceğinin ipuçlarını veriyor. Düşünceler, insana dokunabildikçe güzel; değdikçe anlam kazanıyor. O zaman da gerçek anlamda düşünce oluyor.

Türk sinemasında özel bir adam

Biyografi sever misiniz? Sevdiğiniz biyografiler hep bildiğiniz isimlerle mi dikkatinizi çeker, yoksa aşinalığınız olan, ama hayatının ayrıntılarını hiç bilmediğiniz kişilerin hayatlarını da merak eder misiniz? İkinci soruya evet, dediyseniz; bu kitabı mutlaka okuyun.

Erhan Tuncer’in, “Deligözel Bir Yadigar Ejder Kitabı” adlı biyografisi bana ulaştığında tanıdık yüzü dışında hiçbir şey bilmediğim “Gözel” diye hitap edilen bir sinema oyuncusunun hayatının ayrıntılarına gömülmüş buldum kendimi… Her hayatın inişlerinin, çıkışlarının; yenilgilerinin, zaferlerinin olduğunu bilsek de bunu başkalarının hayatlarının gerçek hikayelerinde kendimize ispatlamak, onların yaşadıklarına şaşırmak, bizi biraz daha büyütüyor. Bu farkındalığı hissetmek adına bu tür kitapları okumak çok keyif veriyor insana.

Devamını Oku

Diğer öneriler

2 Temmuz 2017

Havuz başlarında, deniz kenarlarında upuzun günleri daha kaliteli geçirmek için kitaplara ihtiyacımız var. Sadece vakit geçirmek için değil; bilmediğimiz insanların bilmediğimiz hikayelerini okumak için de...

Bir casusun hikayesi

Nommaz adını ilk defa, Yahudi Bankeri Dona Gracia’ nın hayatını anlattığı romanında duymuştum. Osmanlı‘nın kendine has sosyolojik düzeninin içinde saklı kalan hayat hikayelerinin en güzel örneklerinden biriydi. Ciddi bir araştırmanın, sağlam bir bütünleyici kalemin ürünü olan bu roman, tarihi bir roman olmakla birlikte sağlam bir biyografiydi de aynı zamanda. Yahudi Casus Josef Nasi, yazarın kitap raflarında yerini alan aynı türdeki ikinci kitabı. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın yazdığına göre Josef Nasi, Dona Gracia’ nın yakın akrabası ve himayesinde tuttuğu bir genç. O dönemin Avrupa bankacılığının önde gelen isimlerinden olan bu Portekizli Yahudi ailesi, her yerde engizisyonun hışmına uğramış.
Bu romanda ise Dona Gracia’nın yeğenlerinden Jozef Nasi’nin, halasının yolundan ilerleyerek aynı amaç doğrultusunda kendisine kucak açan Osmanlı ülkesine yaptığı meşakkatli yolculuğun öyküsünü tarihi gerçekler ışığında bir solukta okuyacaksınız.
Kalbini sevgiye aç
“Dünyanın en çok ihtiyacı olan nedir?” sorusunun cevabı sevgidir. Peki buna nasıl sahip olabiliriz? Bu sorunun cevabı da belli, kendi kişiliğinizi geliştirerek, egomuzu yenerek, hayatın farkında olarak. Bu ifadeleri ardı ardına sıralamak kolay elbette ama bu işi başarmak sanıldığı kadar kolay değil. Çünkü insan kendini geliştirmek konusunda çok tembel davranıyor yaratılmışların içinde. Şebnem Özkan, bu işin sırrını “Yükseliş Gönlün Şifası“ kitabında çok güzel anlatıyor. Bu işe gönüllü olmak için önce çağın değiştiğini kabul etmek gerekiyor. Çağa ayak uydurmak ve bu değişim içinde daha mutlu yaşamak için hayatta neler olduğuna alıcı bir gözle bakmak, yeni bir bilinç geliştirmek, kadın erkek ilişkilerine, evliliklere bir de bu bakış açısından bakmak gerekiyor. Facebook imparatorluğunun öyküsü Kullanıcı sayısı iki milyarı geçmiş bir sosyal paylaşım sitesinin kurucusu ve sahibi Mark Zuckerberg. Time Dergisi en son 1927 yılında bu kadar genç bir iş adamını yılın kişisi seçmişti... Yarattığı Facebook ile dünyayı yerinden oynatan; insanları iletişimsiz bir çağdan, haberleşme ağının içine taşıyan bir mucizeler yaratıcısı oldu adeta. Bu genç adamın başarı öyküsü, Genç Milyarder adıyla George Beahm’ın kaleminden çıkarak New York Times’ın çok satanlar listesine girmeyi başardı. Bu kitapta da bir başkasının hikayesini okuyacak, hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını göreceksiniz.

Devamını Oku