Kalbimize dokunan, kitapların edebiyatımızda önemli bir yeri var...
Ruh ikizinizi bulmak
“Tinder, Facebook, Happen, Instagram, Scorp... Gerçek aşkını bulmak için onlarca internet aracı... Pek çok hayal kırıklığı, uyumsuz eşleşmeler... Vazgeçecek noktaya geldiniz değil mi? Peki ya basit bir tükürük testi bütün probleminizi çözecek olsaydı? Sizi bu dünyadaki öteki yarınız ile buluşturmayı garanti etseydi? Hem de bu bir DNA testi sonuçta; tamamı ile güvenilir. Sorun şu: DNA eşiniz dünyanın öteki ucunda yaşıyor olabilir, sizden çok daha yaşlı, evli, sizinle aynı cinsten ve hatta bir psikopat olabilir. Bu test ona mutluluğu getirecek mi?... Her bir hikâye inanılmaz dönemeçlere giriyor ve okuru son sayfaya kadar diken üstünde tutuyor. “Gerçek Aşk” nefes nefese okunan bir psikolojik gerilim romanı.” Kitabın Amazon’da çok satmış olması çekti ilgimi. John Marrs’ın Gerçek Aşk romanı, psikolojik bir gerilim. Ben çok sevmem aslında bu tür romanları ama bir çırpıda okudum meraktan. Her kitap derin düşündürmek zorunda değil bizi, merakımızı uyandırması da güzelmiş doğrusu. Neymiş? Konu kitapsa önyargılı olmayacaksın hele ki kitap eleştirmeni isen, hiç!
Yarım kaldık sevgilim…
Gökhan Dağıstanlı adını ilk defa duydum. Kimse-Siz Mektuplar, ilk kitabı. Ama Gökhan Dağıstanlı KAFA adlı bir dergide yazıyor. Dergiciler beni affetsin, pek takip edemiyorum. Hemen üye oldum dergiye, kaçırdıklarımı görünce. Edebiyat sevenler biliyordur mutlaka ama ben çok kitap okumaktan dergilere istediğim vakit ayıramıyorum maalesef. Halbuki büyük yazar ve şairler, dergilerle var oldular edebiyatta. Umarım Gökhan Dağıstanlı da bu kitap gibi keyfince kitaplar yazar ve çok okunur. Neden mi? Sahici cümleler var mektuplarında ve biz aşka dair sahici bir şeyler okumaya hasretiz. Biraz romantizm, biraz coşku; biraz realizm, biraz yenilgi…Aşkla ilgili, yumuşak, tanıdık ama bir o kadar da kişisel ifadelerle sizin yerinize yazmış sanki. Yanlış anlamayın kolay, basit, sıradan demiyorum; derin, duygulu, düşündüren ve hakiki diyorum. Arada ciddi fark vardır; kendini rahat okutan ama çok düşündüren satırların. Alın, okuyun bence. O zaman daha iyi anlatmış olacağım yazdıklarımı.
Bu hafta sizlere iki kitap tanıtacağım, ilki Türk Yahudilerini antatan Bir Deneyim Sözlüğü; diğeri ise Türk hikayeciliğinin mihenk taşı Sait Faik Abasıyanık’ın yaşam öyküsü...
Türkiye’de Yahudi olmak...
Roman, var olmayan ama varmış gibi hayatları anlatır bize… Sonunda da ‘nasıl yazmış’ dedirtir okurlara...
İnsanın yolu cesareti kadardır
“Kendini bu çağın uzağında konumlandıran insanların gizlice buluştuğu bir yer olmalıydı. Gece yenik düştüğü savaşlara inat, sabah yüzüne bayramlıklar giydiren kadınların; kabalığı öğütleyen topluma alaycı bir bakış atarak adımlarını yeryüzüne hafifçe yudumlattıran adamlarla buluştuğu bir yer...
İyi niyet, masumiyet ve düşlerle bezenmiş elma şekerlerini her yere düşürüşünde uslanmaz bir çocuk gibi kaldırıp yine de acılarının üstüne yürüyenlerin sığındığı bir yer mutlaka olmalıydı. Sevgili okurum, hazırsan gidelim.” Nasıl bir sığınak vadediyor yaza sizce? Var mı böyle onun iddia ettiği gibi bir yer? Acıları biriktiriyoruz, sonra onları çocukça bir masumiyetle sahiplenip devam ediyoruz hayat, öyle mi? Ya da bambaşka hayaller kuruyor , yepyeni umutlar üretiyoruz kendimize… Murat Gülen, Elma Şekerleriyle Yürüdüm Acılarımın Üstüne adlı kitabında, tutunduğu çocukça saflığın acıları gidermede nasıl bir kolaylık olduğu konusunu kitabın adına da uzunca taşıyarak anlatıyor. Aşk üzerine, hayat üzerine yeniden düşüneceğiniz keyifli bir kitap olmuş…
Fantastik edebiyatın şahikası
Raflarda yeni kitaplarla beraber geçtiğimiz yıllarda basılmış ve hala rağbet gören nefis kitaplar keşfettim.
Zengin olmak ister misiniz?
Bütün engellerin üstesinden gelebileceğimiz, her emelimize ulaşabileceğimiz, sürekli akan bir nehirden taşar gibi başarıya ulaşabileceğimiz bir yol gösteriyor. Bu kitap, gücüyle bizi sarsacak hayatımızı değiştirecektir. Eğer “Çekim Yasası’nı uyguluyorum ama benim için çalışmıyor” ya da “bazen çalışıyor, bazen çalışmıyor” diyorsanız; bu güçlü yasayı her defasında lehinize çalıştırmanın kanıtlanmış formülü bu kitapta bulacaksınız!
Napoleon Hill, Düşün ve Zengin Ol’u 1937’de Henry Ford, Thomas Edison gibi birçok tanınmış ismin de bulunduğu çok başarılı 500 insan üzerinde yaptığı 25 yıllık bir araştırmanın sonucunda yazmış. Dünyanın en çok satan kitaplarından olan Düşün ve Zengin Ol’u şu anda elinizde tutuyor olmanız bir tesadüf mü? Bu kitapta yer alan 13 adımlık formül ile başarıya giden yolda sırrı kullanmakta ustalaşacaksınız. Bir kez okumak kesinlikle yetmez!...
Hayalllerinize ulaşmak mı istiyorsunuz? O zaman Hill’in ölümsüz kurallarını takip etmeniz yeter! Kişisel gelişim kitaplarına hiç inanmazdım eskiden ama şimdi ne kadar haksız olduğumu görüyorum.
Kitap okumak, geçmediği kapılardan geçirir okuru, başkalaştırır. Başkalaşmak ister misiniz bu
soğuk kış günlerinde?
Bir şeyler, bir şeyler
Edebiyat bizi geliştirir, yetiştirir, büyütür. Hangi yaşta olursak olalım, bize hayatı öğretir.
Hayatla ilgili ne varsa edebiyatın konusudur. En çok da bizi ilgilendirir bunlar, çünkü edebiyatı severiz. Hayata başkalarının nasıl baktığını merak ederiz. Aramızdaki ortak veya farklı noktaları görmek, anlamak, onların üstünde düşünmek isteriz. Edebiyat bizi geliştirir, yetiştirir, büyütür. Hangi yaşta olursak olalım, bize hayatı öğretir. Başkalarının yaşanmışlıklarından ya da hayallerinden yola çıkarak yapar bunu… O da bizim gibi biriktirir yüzyıllardır…
Mevzu gemi değil, beklemek
Kimleri beklediniz? Sevdiğiniz, ümit ettiğinizi, bilmediğinizi? Bunu yaparken içiniz acıdı mı, yandı mı, adeta ikiye katlanır gibi oldu mu? Yoksa siz beklemeyi sevenlerden misiniz? Kimi insan zevk alır beklemekten... Beklerken, daha güzel günler yaşayacağına inancı tam olduğu için, o ümit yaşatır onu. Kimi de derin dehlizlere, karanlık yollara sapar o yolculukta… Sonra da yazmak ister yaşadıklarını, hissettiklerini Berkutay Sosyal’ın Gelmeyeni Beklemek adlı kitabı da böyle bir iç döküşün, ümidin, ümitsizliğin aforizmalar tadında küçük, tatlı, ifadeleriyle yazılmış bir kitap… Okuduğunuzda önce hissedip sonra uzun uzun düşünüyorsunuz yazılanlar üzerinde… Gelmeyen birini bekler mi insan? Kim bilir bekler belki de… İşte o bekleyiş neler yaşatır insana, bu kitabın içinde. Gelmeyeni beklemeyi bilenler için çok tanıdık, bilmeyenler için bu bekleyişin nasıl olduğuna dair ipucu… Yalnızlığını çok seven ve ona sıkı sıkıya bağlı olanlara gelmiş bu kitap. Yalnızlığına gömülen ve o teklikte kimi beklediğini bilmeyenlere…
Biz’i özlemek…
Yüreğim sensiz çok üşüyor, o kadar çok özledim ki ellerini...Sen aşık bir kadındın. Aşka aşık, aşktan vazgeçmeyen bir kadın. Çok geç oldu bunu fark edişim. Bir seçenek olmak, aşık olunan değil, sadece o hissin denek olarak kullanıldığı bir yürek olmak acıtıyor içimi. Bundandır belki de benim sana deli gibi tutuluşum. Ve bundandır senin bana hiç tutunmayışın, ardında kırık dallar bırakıp yok oluşun.Özgür kanatların, naif ruhun, buram buram aşk kokan tenin. Hepsi birer suçlu şimdi içimde. Tutuklanması gereken, müebbetlik birer suçlu. Sana varamamış, senin olamamış olmanın acısı birikmiş tamamen içimde. Çoğalmış, kanamış, kanatmış... Ah! Kadınım... Yaşananlar içindeki iki kişinin duruşunu, bilişini, birbirini anlayışını hatta bazen anlamayışını bile özlemek… Birini kaybedince, o biri gidince, onun boşluğunda kalınca her şeyi özlüyor insan eskide kalan biz’e ait. Belki de o biri gittiği için, belki de gerçekten biz diye bir şey artık olmadığı için… Çağrı Taner, Hüzünlü Bir Ponçik’te gerçek sevginin ayrıntılarını renk renk anlatmış. Bir erkeğin, bir kadını sahiden özlemesini, aşkın en güzel ifadelerini bulacaksınız kitapta…
hep Kitap’tan sömestr hikayesi Gülmek İçimizde
hep Kitap’ın çocuklara neşenin de kederin de, ağlamanın da gülmenin de hayata dair olduğunu ustaca anlatan kitabı sömestr tatilinde çıktı. Alman yazar Petra Fietzek’in kaleme aldığı Gülmek İçimizde’nin görselleri Marine Ludin’in imzasını taşıyor. Gülmek İçimizde , 9 yaş üstü okurlara hitap ediyor.
Gülüşlerimiz yavaş yavaş soluyorken mizah duygunuzu canlandıracak kitaplar seçtim sizler için...
Gülüşlerimiz yavaş yavaş soluyor büyük ustalar aramızdan ayrıldıkça… Bir fotoğraf paylaştım sosyal medyada; Halit Akçatepe, Tarık Akan, Kemal Sunal ve Münir Özkul vardı… Üçü de aramızda değil… Üçü de yüzümüzde bazen aşkla, bazen mizahla ama her zaman hayatla güller açtıran insanlardı. Gerçek, oldukları gibi, bizden… Özellikle mizah yapmak başka türlü bir yetenek, tam anlamıyla Allah vergisi bir durum… Ben de bu hafta önce mizaha yer vermek istedim büyük ustanın anısına… Yine kitaplar vardı raflarda, gülümseyişler gibi düşünceleri de paylaşacak…
Muzo ile Gülümsemek…
Şimdi size şahane bir yapıttan söz edeceğim: Muzaffer İzgü ile Gülümsemek. Kolektif bir derleme… Usta yazarla yaşananların, farklı kişilerce derlenip bir araya getirildiği nefis bir kitap. Anı kitapları, döneme de ışık tutar diye ekliyorum her zaman. İnsanların psikolojilerini, hayata bakışlarını, toplumun değer yargılarını da görürsünüz anılarda…
Bu da öyle bir kitap işte… İşin en güzel tarafı da kitaptan elde edilecek telif gelirinin Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’na bırakılması.
Usta edebiyatçının: ”Unumu eledim, eleğimi astım. Benim işim tamam çocuklar. Üstüme düşeni fazlasıyla yaptım; çok yazdım, çok konuştum, artık bitti” demesi üzerine dostları bir araya gelerek ona kim olduğunu bir de kendileri anlatmak istemişler.
Yazarın ilk kitabı, Gecekondu’yu 1970’te yayımlandı. Yazarın 98’i çocuk kitabı olmak üzere yayımlanmış 154 kitabı buluyor. Zıkkımın Kökü ile Ekmek Parası adlı eserlerinde kendi yaşam öyküsünü kaleme almıştı. Yazar, 84 yaşında aramızdan ayrıldı. Bu kitap, onu anılarıyla, sevdikleriyle ve en önemlisi tatlı üslubuyla sonsuza kadar yaşatacak.
Mutluluk sana ‘çat kapı’ gelecek
Yeni yılın ilk kitapları şahane… Tam da yepyeni bir yıla hazırlanırken biraz geçmişe dokunan, biraz da bugünü sorgulayan türden.
1950’li Yıllarda İstanbul
Nefis bir zaman yolculuğuna çıkmak ister misiniz? Elvis Presley’in deri ceketleri, açık yakalı gömlekleriyle genç kızların kalbini çaldığı, James Dean’in alnına dökülen isyankar saçlarıyla sinema tarihine damga vurduğu, Kraliçe 2. Elizabeth’in tahta henüz çıktığı ellili yıllara gitmek ister misiniz? Üstelik bu yolculuğu, tüm bu yaşananların tatlı etkisiyle İstanbul’da yapmak?
Güven Gürkan Öztan ve Serdar Korucu şahane bir araştırmaya imza atmışlar. Tutku, Değişim ve Zarafet adlı kitaplarında İstanbul’un 1950’li yıllarına kapı aralamışlar. Türkiye insanının mutlu hatıralarına dokunuyor kitap.
Bir şehre, o şehrin insanlarına, kocaman bir zaman tünelinden geçerek bakmak, o şarkıları söylemek, hayata o zamanın insanlarının gözünden bakmak… Bunu yapabiliyorsunuz kitabı okurken… O kadar sahici, o kadar sıcak ve bir o kadar da eğlenceli…
İyi yaşam sürmek için…