Baykal ve Cumhuriyet değerleri

Haberin Devamı

Türkiye’nin gündemi son derece doğal olarak, Sayın Deniz Baykal’ın istifasına kilitlendi. Hangi ülkede olursa olsun, ana muhalefet partisi liderinin istifası, gündemin birinci sırasına oturur. Herkes bu istifayı yorumluyor. Kimileri nedenlerini arıyor, kimileri başkanın kim olabileceğini, kimileri Baykal’ın geri dönüp dönmeyeceğini, kimileri de CHP’nin, referandum oylaması arifesinde güç kaybedip kaybetmeyeceğini tartışıyor.

Umarım Sayın Baykal, bu şantaja boyun eğmez ve yine geri döner. Ayrıca yine umarım (hatta eminim) CHP bu süreçten çok daha güçlenmiş olarak çıkar. Çünkü oynanan oyunu tüm açıklığı ile gören herkes, farklı partilerde olanlar, gençler, kadınlar, artık güçlerini birleştirmenin önemini anlarlar. Partiler de liderler de halk da. Ve Cumhuriyet kazanır.

Ama ben, bu sürecin çok açık bir biçimde ortaya çıkan, daha “farklı bir yönü” üzerinde durmak istiyorum. Ve bana göre, Türkiye açısından çok daha önemli bir yönü üzerinde.

Dikkat ederseniz Sayın Baykal, istifasını açıklarken, bir takım “ilkelerden, değerlerden” söz etti; “ahlaktan, etik kurallardan, bu tür siyasal komplolara boyun eğmemekten” söz etti. Bazı gazetecilerin de benzer ilkelerden, benzer değerlerden söz ettiklerini görüyorsunuz. “Baykal istifa etmemeli” diyenlerde de benzer ilkeleri, benzer hassasiyetleri görüyorsunuz, “Baykal istifa etsin” diyen bazılarında da. Örneğin “onur” diyorlar, “ahlak” diyorlar, “etik”, “saydamlık”, “halka karşı sorumluluk” diyorlar.

İşte tüm bu ilkelerden söz edilmesini, Sayın Baykal’ın da, CHP’lilerin de, Sayın Cindoruk’un, Sayın Demirel’in de, diğer parti liderlerinin de aynı ilkelerden, değerlerden söz etmelerini çok büyük bir gururla ve memnuniyetle izliyorum. Çünkü bunlar “Cumhuriyet’in değerleri”, “Cumhuriyet’in ilkeleri”. Hani kimilerinin “neymiş o Cumhuriyet” dediği, kimilerinin “bize travma yaşattığı” dediği Cumhuriyet rejiminin ilke ve değerleri. Ve görüyoruz ki, Türkiye’de halkın büyük bir çoğunluğu, parti liderleri, belirli gazeteciler aynı değerleri benimsemiş. O değerlere dayanıyorlar, onlardan söz ediyorlar.

***


Türkiye’nin Yarsav’ı da, HSYK’sı da, Yargıtay’ı da, Danıştay’ı da, yargıç ve savcılarının çoğunluğu da, Anayasa Mahkemesi de, bu “değerleri” korumaya and içmiş kişiler. Zaten üzerlerinde oynanan tüm oyunlar, tüm baskılar da, bundan kaynaklanıyor. Nasıl olur da, “ahlak, onur, saydamlık, laiklik gibi değerleri korursunuz” nefretinden.

Çünkü bu ilkelere bazıları, anlamsız olarak bakıyordu. Bazıları için bu ilke ve değerler, derhal kurtulunması gerekli anlamsız safralardı. Bazıları için neydi o “ahlak, dürüstlük, halka yalan söylememe” gibi ilke ve değerler? Hafızanızı yoklayın. Örneğin “Deniz Feneri” davasında Alman yargısı tarafından suçlanan kişinin, istifa etmesi istendiğinde, o mevkide oturmayı sürdürürdü. Onu oraya getiren siyasetçiye “neden soruşturma açılmasına izin vermiyorsunuz” dediğinizde, “duvardan taş söktürmem” derdi. Siyasetçi “param yok, çocuklarımı arkadaşlarım okutuyor” derdi, sonra çocuklarına gemi aldığı, şirketlere ortak olduğu çıkınca, dönüp sizlere “size ne, tasası size mi kaldı” derdi.

Sadece siyasetçiler mi? Bu “Cumhuriyet değerlerini” anlamsız görenler, alay edenler her yerde olabilirdi. Yılbaşı gecesi şohbenden zehirlenip, yaşamlarını yitiren gencecik çocuklar için, “çıplaktılar” imasını yapanlar da, bunlardandı. Kızı kaçak Kuran kursunda yaşamını yitirdikten sonra, “size ne, diskotekte mi öldü” diye soran adam da.

İşte Baykal’ın istifası sürecinde, benim dikkat ettiğim noktalardan biri de buydu. Belki de en önemlisi... Baykal geri gelir, gelmeli de. Gelmezse CHP yine gücünü toparlar, bir araya gelir. Bunların tümü olur. Ama bence önemli olan “onur, dürüstlük, ahlak, saydamlık, sorumluluğu kabul etme” gibi ilke ve değerlerin bazıları tarafından kullanıldığını görmekti. “O Cumhuriyet değerlerinin” halen geçerli olduğunu görmekti. Ve gördüm de.

DİĞER YENİ YAZILAR