Anayasa mı, kandırmaca mı (2)

Haberin Devamı

İlk anayasal nitelikte belgesini 1808’de, ilk anayasasını 1876’da yapmış olan Türkiye anayasasını değiştiriyor. Yani ilk anayasal belgesinin üzerinden tam 202 yıl geçmiş olan Türkiye, anayasa değişikliği yapıyor. Haydi deyin ki “o kadar uzaklara ne gidiyorsun, daha yakın tarihlere gel,” 1995’te ve sonra da 2001’de, 1982 Anayasası’nın getirdiği “tartışmalı, demokrasi karşıtı” bazı hükümleri, partilerin katılımı ile değiştirebilmiş olan Türkiye, anayasasını değiştiriyor. Üstelik 1995 ve 2001’deki o uzlaşmayı sağlamış, o değişiklikleri gerçekleştirmiş olanlar daha burada iken, Türkiye 2010’da yine anayasasını değiştiriyor.

Başbakan ve birkaç bakan bir araya gelip, bir taslak hazırlıyorlar. Bizzat Başbakan televizyonlara çıkıp, “arkadaşlar hazırlıyorlar, ben de hafta sonu katılacağım” diyor. Bu arada Anayasa (175. madde) böyle bir değişiklik yöntemini, usulünü yasaklamışken, iktidar, kendi “parti anayasasını” hazırlıyor.

Sonra birkaç bakan, sözüm ona kurumları ziyaret ediyor, görüşlerini soruyor. Ve onlara “3 gün süre” veriyor. Ne o, 2010 yılında Türkiye anayasa değişikliği yapıyor.

***


İster beğenin ister beğenmeyin, bu ülkenin köklü işveren kurumlarından biri olan TİSK’in Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, başına gelebilecekleri düşünmeden, “yarın vergi memurları kapımıza mı dayansın” demeden, son derece dürüst, namuslu bir vatandaş olarak, yaşadıklarını televizyonda, Ruhat Mengi’nin programında aynen anlatıyor; “Cemil Çiçek geldi, anayasa değiştiriyoruz, katkılarınızı bekliyoruz dedi” diyor. Ben de “çok memnun oluruz, bizleri de çağırın, akil insanlar da çağırın, partileri de çağırın, birlikte önerilerimizi getirelim dedim” diyor. Ve anlatmaya devam ediyor: Bana “yalnız bizim o kadar zamanımız yok, kusura bakmayın, önerilerinizi getirmek için 3 gününüz var” dediler diyor. Ve devam ediyor; “ama biz bunu ciddiye aldık, kurullarımızı hemen topladık, öneriler hazırladık, ama hiç kimse ciddiye almadı.” Bunu kim anlatıyor? “Yetenekleri, para kazanma ya da yönetme kabiliyeti” AKP zamanında(!) ortaya çıkmış, bir yeni yönetici değil; ciddi, başarılı ve dürüst bir yönetici olan Tuğrul Kutadgobilik. Bir tarafta da uzlaşma için, öneriler için sadece üç gün veren bir iktidar ve yöneticiler. Ne o Türkiye anayasasını değiştiriyor.

Teklif aşamasını da, önceden verilmiş imzaları ve bundan zerre kadar rahatsız olmayan milletvekillerini de gördünüz. İmzası böyle kullanılan TBMM Başkanı’nı, tabii Cumhurbaşkanı’nı da gördünüz, hani “ne var, o imzanın üzerine bir çizik atarız, olur biter” diyen Cumhur’un Başkanını. Ne o, 2010 yılında anayasa yapıyoruz.

***


Yine “maalesef anayasalar konusunda her zaman çok konsensüs olmuyor” diyen Sayın Cumhurbaşkanı’nı da gördünüz. Neymiş, “konsensüs olmayabiliyormuş”. Oysa Sayın Cumhur’un Başkanı, bu sözü söylemeden önce, bir düşünseydi, etrafına bir sorsaydı, “son anayasa yapma dalgasının başladığı 35 yıldan bu yana, hangi demokratik ülkede böyle bir yöntemle, bugün yapıldığı şekliyle bir anayasa yapılmıştır acaba?” Tek bir örnek. Ama Cumhurbaşkanı, böyle söylüyor; “konsensüs olmayabiliyormuş”. Ne o anayasa yapıyoruz.

Bu arada Anayasa TBMM’de görüşülüyor. Bir süre sonra belki halkoylamasına gidilecek. Ve Başbakan, akşam Kanal 24’e çıkıyor. Ertesi sabah ATV, akşamı NTV. Tekrarları ile birlikte tam 9-10 saat. Karşısında gazeteciler, akademisyenler, sözüm ona soru soruyorlar. Daha doğrusu belki amiyane olacak ama çok daha doğru bir deyimle “orta yapıyorlar.” Şimdi düşünün, anayasa yapma aşamasında, 24 saat içinde tam 10 saat beyin yıkama operasyonu yapılabilen, buna izin veren bir tek demokratik ülke var mı? Tek bir örnek kim gösterebilir? 24 saatte 10 saat, Obama mı beyin yıkayabilir, Merkel mi, Sarkozy mi? Kim? Demokrasilerden tek bir örnek? Sözüm ona 2010’da Türkiye anayasa yapıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR