Anayasa mı, yargıya el koyma mı (1)

Haberin Devamı

Vatan Gazetesi’nin değerli okurları, sevgili dostlar; bize anlatıyorlar, “demokrasi getiriyoruz” diyorlar, “bunlar AB’ye uygun değişiklik” diyorlar, “statükocular karşı çıkıyor” diyorlar, bir sürü şey söylüyorlar. Ama siz sakın inanmayın. Çünkü söylediklerinin ne gerçeklerle, ne de demokrasi ile ilgisi var. İnanın, tek amaç sizleri inandırmak, gerçek olmayan şeyleri sizlere yutturmak. Hedef de çok açık, “tüm güçleri tek elde toplamak, yargıyı tamamen iktidara bağlı hale getirmek”.

Geçenlerde CNN Türk’te Mehmet Tezkan’ın programına katıldım. Prof. Dr. Mithat Sancar da vardı. Evet Sancar’ın görüşleri iktidara yakın, bu nedenle yapılan Anayasa değişikliğini destekliyor. Evet belki görüşlerimiz, düşüncelerimiz farklı. Ama Sayın Sancar dürüst bir akademisyen. Bu nedenle, bize “demokrasi geliyor” diye yutturulmak istenen anayasa değişikliklerinin gerçek amacını, çok net olarak anlattı. Dedi ki “evet AKP kendi önemli gördüğü değişiklikleri yapıyor, ama tabii ki hep o iktidarda kalmayacak.” Ayrıca “iktidar, HSYK değişikliğini de temmuz kararnamesinden önce yapmak istiyor” dedi. Bunu söyleyen, bizler değiliz, Sabih Kanadoğlu da değil, Sami Selçuk da değil, Mithat Sancar. Ama evet Sancar da, dürüst bir akademisyen olduğu için, hepimizin zaten bildiğini çok net olarak ortaya koydu.

***


Şimdi bir düşünün, değerli dostlar, dünyanın hangi demokratik ülkesinde, bir iktidar (isterse kendini çok haklı görsün) sadece kendi zorunlu gördüğü noktalara yönelik olarak anayasa değişikliği yapar. Bir tek demokraside, bunun benzerini göstersinler. Tek bir ülke. Dünyanın hangi ülkesinde, başbakan, televizyonlardan açık açık “hafta sonu ben de arkadaşlara katılıyorum, metni kesinleştiriyoruz” diyerek, anayasa hazırlamıştır. Tek bir ülke gösterin. İspanya deyin, Macaristan deyin, Yunanistan deyin, Fransa deyin, bir örnek verin. Üstelik öyle bir anayasa değişikliği ki, bırakın diğer partileri, bizzat iktidar partisinin milletvekillerinin bir bölümü bile hazırlanırken farkında değil. İmzaları bile depo imza.

Evet gerçeklerle ilgisi olmayan şeyler anlatıyorlar: “AB’ye uyum sağlıyoruz”, “statükoyu kırıyoruz”, “karşı çıkanlar Ergenekon’un uzantılarıdır” diyorlar. Dünyada tek bir demokratik ülkede örneği görülmeyen gerekçeler ve düzenlemeler uyduruyorlar. Hatta bazı aydınlar(!) ve gazeteciler(!) de bulmuşlar. Kimi cahilliğinden, kimi çıkar elde edeceği beklentisi ile, kimi iktidar korkusu nedeni ile, bu “uydurmaları” destekliyor. “HSYK, eski halinden daha ileri düzenlemedir” diyen var. “İktidar ne yapsın, yargı tarafsız değildi ki” diyen var. “Almanya’da da böyleymiş” diyen var. Hatta “demokrasiye karşı olanlar bu değişikliklere karşı” diyenler bile var. Hatta parti kapatma maddesi geçmediği zaman, “demokrasi yanlıları kaybetti, karşıtları kazandı” ya da “Ergenekon’un nerelere ulaştığı görüldü” diye yazanlar bile var.

***


Bunlar kendi yazdıklarına inanıyor mu, dünyada bu tür bir parti kapatma yolunun tek bir örneği var mı, onlar için önemli değil. Benzer örneklere yer veren bir tek demokratik ülke gösterebilirler mi? O da önemli değil. Onlar için, önemli olan iktidarın sevinmesi. Ve tabii ki sonra da “çok sevindiğini belli yollarla göstermesi”. O kadar.

Ama kendileri bile inanmıyor ki, hep kendi televizyonlarında, birlikte çıkıyorlar. Beyin yıkama dışında bir yolları yok. Sayın Başbakan bile, bir akşam, 24’e çıktı. Hemen ertesi sabah ATV’ye, aynı akşam da NTV’ye. 24 saat içinde tam 10 saat, kendi başına anlattı. Karşısındaki gazeteciler ya da akademisyenler soru soramadılar, sadece “orta” yapabildiler. Neden mi? Çünkü anlatılanların ve yapılanların, yani “yargıya el koymanın ileri demokrasi diye adlandırılmasının ” demokratik dünyada tek örneği yok. Bir tek örneği bile...

Ama tüm bunlara karşın, halk inanıyor mu, dürüst, namuslu gazeteciler inanıyor mu? Yazdıklarından, mail’lerinden örnekler vereceğim ki, görün, HAYIR. Kanmıyorlar.

DİĞER YENİ YAZILAR