Avrupa ile Akdeniz ruhunun buluştuğu yer Marsilya

7 Ekim 2017

Fransa’nın ikinci büyük şehri Marsilya, her bir köşesinde tarih ile iç içe olacağınız yapılarla karşılaşacağınız bohem bir Akdeniz liman kenti.

Yaz bitiyor, hem deniz hem gezi keyfini yaşamayı isteyenlere çekici bir alternatif: Fransa’nın güneyinde, yılın büyük bölümünü güneşli geçiren Marsilya 57 kilometrelik sahili ile olduğu kadar, tarihi, çok kültürlü yapısı, coğrafyası ve hareketli şehir hayatı ile de dünyanın en çok turist çeken yerlerinden biri. Avrupa ve Akdeniz ruhu bu şehirde buluşuyor ve hem şehrin sakinlerine hem de ziyaretçilerine yaşamı keyiflendiren bolca seçenek sunuyor.

Marsilya’nın o uzun sahilinin 20 kilometresini Calanques fiyort kıyıları oluşturuyor. Denizin keyfini çıkarabileceğiniz çok sayıda koy var. Calanques koyları en çok tercih edilenler. Öneri isterseniz Sormiou ve Morgiou bunlardan ikisi. Sahiller oldukça kalabalık oluyor. Benim gibi sakinliği seviyorsanız, deniz keyfinizi biraz erken saatlerde yapıp, günün kalanını Marsilya sokaklarına ayırabilirsiniz.

Şehrin merkezinde bulunan Marsilya Saint Charles Garı, tüm tren ağının da merkezinde olduğundan yolunuzun düşeceği yerlerden biri. Birçok Fransız filmine ev sahipliği yapan mekân kendinizi bir film karesinde hissettirecek kadar da görsel olarak etkileyici.

En çok vakit geçireceğiniz yer

Şehrin sosyal hayatının merkezi olarak kabul edilen Eski Marsilya Limanı, en çok vakit geçirmenizi önereceğim yerlerden biri. Her çeşit ürünü bulabileceğiniz pazarları, gündüz ve gece gidebileceğiniz restoranları, kafeleri, barları ve dükkanları kadar tadına doyamayacağınız manzarası ile Marsilya’nın ruhunu en çok da burada hissedebilirsiniz. Şehrin dünyanın birçok kültürüne ev sahipliği yaptığını buradaki sokak pazarları ve dükkanlardan anlayacaksınız. Alışveriş sevenler için lavanta ürünleri, yüzde yetmiş zeytinyağı içeren ünlü Marsilya sabunları, ahşap ve kilden yapılan eşyalar en çok ilgi gören ürünler.

Devamını Oku

Sihirli bir dünya: Hindistan

30 Eylül 2017

Hindistan sihirli ve bambaşka bir dünya. Bu başkalığı ise öylesine kendine özgü ki burada gördükleriniz ve yaşadıklarınız, yeryüzünün başka hiçbir yerinde yok.

İnanç sistemlerinin şekillendirdiği, kimi zaman hayranlık kimi zaman da kaotik hisler uyandıran; karmaşayla sadeliğin, yoksullukla ihtişamın, gösterişle mütevazılığın iç içe geçtiği, adeta sihirli bir dünya Hindistan. Sihirli ve bambaşka bir dünya. Bu başkalığı ise öylesine belirgin, öylesine kendine özgü ki burada gördükleriniz ve yaşadıklarınız, yeryüzünün başka hiçbir yerinde, bir benzerinin dahi olamayacağı türden. Her köşesi farklı bir deneyim vadeden bu toprakların yolcusu olmak, hiç şüphesiz ki kolay sayılmaz. Hindistan önce sizi biraz hırpalar, çokça sarsar gerçekleriyle; sonrasında ardına kadar açar kapılarını; büyüsüyle sizi sarmalar. İddiası ise büyüktür: Bir ömrün sonuna kadar akıldan hiç çıkmamak. Çoğunlukla da kendiliğinden gerçekleşir bu iddia; bazen büyük bir hayretle kimi zaman da nefes kesici bir hayranlıkla.

Hindistan’da görülmesi gereken yerlerden biri olan Varanasi için doğrudan bir uçuş bulunmuyor. Aktarmayla 12 saatten biraz daha fazla süren uçuşun ardından varılan ve şehrin kuzeyinde bulunan Lal Bahadur Shastri Uluslararası Havalimanı’ndan, Varanasi’nin merkezi, yaklaşık 25 km olsa da taksiyle bile bu mesafe bir saate yakın sürüyor.

Özellikle de araçların geçmesine imkân vermeyen daracık sokaklar nedeniyle bir yerden sonra yürüyerek devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Varanasi’de Ganj Nehri’ni ve çevresindeki ritüelleri rahatlıkla izleyebileceğiniz pek çok konaklama imkânı bulunuyor.

Ölmeye gidilen şehir: Varanasi

Tanrı Şiva’nın kenti olarak da bilinen Varanasi, her yıl milyonlarca Hindu’nun haç ziyareti için geldiği bir dinî merkez olmasının yanı sıra şehrin kenarından geçen Ganj Nehri nedeniyle de Hinduların gözünde benzersiz bir yere sahip. Hindular, her gün doğumu ve gün batımında Ganj kıyılarında, Ganga’ya saygılarını göstermek için dini merasimler düzenliyor. Ülkenin dört bir yanından insanlar,imkânları ölçüsünde, buraya ya ölülerini yakmaya ya yaktıkları ölülerinin küllerini savurmaya ya da ölmeye geliyor. Hâl böyle olunca da Varanasi, 24 saat cenaze merasiminin sürdüğü; sokaklarında yakınları ölmüş, saçları kazınmış, beyazlar içinde kişilerin dolaştığı; buna karşın yaşamın tüm hızıyla sürdüğü, karmaşık duyguları bir arada yaşayacağınız, baharat ve is kokan bir şehir.

Ayrıcalıklı tapınaklar

Devamını Oku

Gizemli açıkhava müzesi Kapadokya

16 Eylül 2017

Pers dilinde “Güzel Atlar Diyarı” anlamına gelen Kapadokya, doğanın kendi elleriyle yonttuğu gizemli ve doğal bir müze diyebiliriz.

Dört mevsim romantizm yaşatan Kapadokya kesinlikle sevgilinizle gitmeniz gereken bir yer. Tarihi dokusu ile buluşan doğal yapısı o kadar etkileyici bir atmosfer yaratıyor ki, yılın her günü, günün her saati bir masalın içindeymiş hissiyle yaşıyorsunuz. Kapadokya denilince ilk akla gelen peribacaları. Adına yaraşır bir büyüleyiciliği var.
Hititler’den başlayarak bir çok uygarlığın yaşadığı bu topraklar Hristiyanlık için de çok uzun yıllar boyunca merkez konumunda olmuş. Bu nedenle bölgede görülmeye değer çok sayıda yeraltı kilisesi bulunuyor. Kapadokya, bugün artık tam bir turistik cennet. İstanbul’dan yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçuşla kolayca ulaşacağınız Kapadokya’ya olumsuz her şeyi geride bırakıp gelin ve zamanın yavaş aktığı bu topraklarda kendinizi buraya ait bir masalın içine bırakın derim.
Gezilecek o kadar çok yer var ki...
Kapadokya, ne bir defa gidilecek ne de bir günde gezilecek bir yer. Size önerim, Kapadokya’yı görmek için en az üç dört gün ayırın ve her bulduğunuz fırsatta farklı mevsimlerde Kapadokya’ya gidin. Birkaç güne sıkıştırılmayacak kadar gezilecek yer var. Üstelik öyle büyülü bir coğrafya ki, hızlıca geçip gitmeyi hiç hakketmiyor. l Gezi planınızı yaparken Kapadokya’yı bölgelere ayırıp her gelişinizde sırasıyla bu bölgeleri gezebilirsiniz. Ürgüp, Göreme, Üçhisar ve Ortahisar olarak dört ana bölgeye ayırabilirsiniz mesela. l Çavuşin ve Göreme arasında bulunan Güllüdere, en çok gezilen yerlerden biri çünkü peribacalarının, pek çok kilise ve manastırın yoğun olduğu bir bölge. Yaklaşık dört kilometre süren, yürüyerek gezilebilen bir yer. Şapkalı peribacalarının en güzel örneklerini göreceğiniz bir yer de Avanos’a yakın Paşabağ Rahipler Vadisi. l İlginç yerlerden biri de Güvencirlik Vadisi. Burada kayalara oyulmuş yuvalarda güvercin besleniyor. Yuvaların ve güvercinlerin ziyaretçilere sunduğu manzara görülmeye değer. Balonların renkli dünyası Bölgenin iklimi ve coğrafi yapısı balon uçuşlarına olanak sağladığından, bölgede çok sayıda balon firması bulunuyor. İyi ki de balonlar var çünkü birkaç günde gezmenin mümkün olmayacağı kadar eniş bir alana yayılmış vadiler balonla keyifli izlenniyor. Ben çok kez balonla uçuş yaptım. Balonlarla her gün farklı bir vadiyi görme şansınız oluyor. Bilginiz olsun; balon gezilerini her zaman planlama şansınız olmayabilir, pilotlar tamamen rüzgâra ve hava koşullarına bağlı olarak uçuşu yönlendiriyorlar. Burada güneşin batışını izlemek nasıl büyük bir keyifse, gün doğuşunu balondan seyretmek de öyle bir ayrıcalık.

Devamını Oku

Buzullar ülkesi: İzlanda

2 Eylül 2017

Tatilinizi, hem buzulların soğuğunu hem yumuşak bir iklimi yaşamak; coğrafi ve kültürel yapısı ile ruhunuza farklı gelecek bir yerde, ‹zlanda’da geçirmeye ne dersiniz?

İzlanda, Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde volkanik bir ada üzerinde kurulmuş, çevresindeki birçok küçük adayı da içine alan, coğrafi olarak küçükbir devlet. En yakın komşusu Grönland’ın 350 km uzakta olmasına bakıp, ülkenin genel sıcaklık tahmininde peşin fikirli olmayın. Bu kadar kuzeyde yer almasına karşın ülke genelinde, yıl boyunca sıcaklıklar sıfırın altına pek düşmüyor; hatta eylül sonlarına kadar, ara ara yağmur ihtimali bulunsa da hava 10 derecenin üstünde seyrediyor. Bunun da sebebi, Gulfstream olarak da bilinen Körfez Akıntısı. Akıntının taşıdığı sıcak su sayesinde İzlanda’da iklim, beklenenden daha yumuşak oluyor.

İzlanda denince hayranı olduğum bir ismi anmadan geçemeyeceğim: Björk. Ülkeyi gezerken benim için arka fonda sanki sürekli Björk çalıyordu ve bu müziğin kaynağında bulunduğum hissi ayrıca keyif verdi.

Altı yanan üstü donan ada

İzlanda’ya altı yanan üstü donan ada diyorlar. Buzullar ülkesi olduğu kadar şelaleler, volkanlar, gayzerler, jöküller, göller, uçurumlar, auroralar ülkesi.

Otuz kadarı aktif, yüzlerce yanardağ ve ekseriyetle volkanik bölgelerde rastlanan gayzerler, ülkenin sosyo ekonomik durumunu önemli ölçüde şekillendirmiş. Yeraltında bulunan suların ısınıp kaynar su ya da buhar olarak basınçlı bir şekilde yeryüzüne çıkması anlamına gelen gayzer, ülkede elektrik enerjisi üretmek ve ısınmak için kullanılıyor. Bu durumun en güzel yanı ülkede elektrik ücretsiz. Sıcak suyun fışkırdığı ana şahit olmak, oldukça ilginç bir deneyim, özellikle de Gunnuhver bölgesini görmenizi tavsiye ederim. Ada, aynı zamanda Avrupa’nın en güçlü şelalesi olan Dettifoss’a da ev sahipliği yapıyor.

Jöküll yani buzul dağı ülkenin sembollerinden biri. Bu dağ da sönmüş bir volkan ve etrafı katılaşmış lavla dolu. Efsaneye göre dağ, Pagan tanrısı Bardur tarafından korunuyor, Viking tanrısı Trol’un da (Viking tanrısı) Bardur’a güç verdiği söyleniyor.

Devamını Oku

Bodrum’a Bodrum’u yaşamak için gelin

26 Ağustos 2017

Yaşadığınız şehri ve kendinizi evde bırakın, Bodrum’a Bodrum’u yaşamak için gelin. Bodrum merkezdeki Akkan Otel hem eğlenmek hem de dinlenmek için doğru adres.

On beş yirmi yıl önce Bodrum denildiğinde akla lacivert ve yeşilin birbirine karıştığı koylar gelirdi. Bodrum’da hem sakin, hem de şehre inip bir iki kadeh atıp keyif yapabileceğiniz bir tatil seçeneği vardı. Şimdi ise ne yazık ki, Bodrum ve yazdan söz edildiğinde insanın aklına ilk gelen aşırı kalabalık oluyor. Ama sorun bence kalabalık değil, tatile gelen insanların Bodrum’a, geride bıraktıkları şehrin stresleri ile gelmeleri. Halbuki Bodrum’a tüm bunları geride bırakıp, koylarından taşan mavinin ruhuna karışmak, Bodrum’un kendisini yaşamak için gelseler Bodrum herkes için daha yaşanılır olacak. Benim gibi; Bodrum’a Bodrum’u yaşamak için gelmeyi planlıyorsanız, etkinliklere zahmetsiz şekilde katılmak istiyorsanız, memnun kalacağınıza inandığım bir önerim olacak: Bodrum’un merkezine yürüme mesafesinde olan Akkan Beach Hotel. Bu seçimimde memnun kaldığım için deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.

Aile işletmesi mantığından uzaklaşmamışlar

İşimin bir parçası olarak Ruanda’ya çok sık gidiyorum. Başkent Kigali’de ise konuklarımla birlikte kalmaktan memnun olduğumuz Aberdeen Boutique Hotel’in işletmecisi olan Ramazan Bey’in kendisi ve amcaları tarafından Bodrum’da da işletilen bir oteller zinciri olduğunu öğrendiğimde, önceki tecrübelerime de dayanarak hiç şüphe etmeden burada kalmaya karar verdim. “Aile işletmesi” mantığından uzaklaşmadan, her yıl yeni atılımlar gerçekleştiren Akkanlar, bu yıl misafirlerine Bodrum marinada, Bodrum barlar sokağında ve Paşa tarlası mevkiinde yer alan, üç farklı konaklama imkânı sunuyor. Diğer iki seçenek olan Akkan Marina ve Akkan Luxury yerine ben bu sefer, hemen önünde kendi plajı da bulunan Akkan Beach Hotel’de kalmayı tercih ettim.

Web: www.akkanhotels.com Telefon: 0 (252) 313 3233

Devamını Oku

Kopenhag güler yüzü ile sizi bekliyor

19 Ağustos 2017

Kopenhag, sadece Danimarka’nın değil, İskandinavya bölgesinin de kültür ve ticaret merkezi.. Ağustos ayı ise bu şehri gezmenin en keyifli zamanı...

Kopenhag’ı yaşamak için gidilmesi gereken zamanlardayız. Elbette her mevsimi ayrı güzel olan Kopenhag, İskandinavya bölgesini merak edenler için ilk ziyaret edilecek yerlerden biri. Kopenhag 10. yüzyılda Danimarka’nın en büyük adası Zealand’de bir balıkçı köyü olarak kurulmuş. 15. yüzyılda Danimarka - Norveç Krallığı zamanında başkent olmuş. Ülkenin en büyük şehri. Ülkenin resmi dili Danca ve Kopenhag kelimesi Danca’da “ticaret limanı” anlamına geliyor.Kopenhaglılar çok şanslı çünkü yaşam kalitesi ve refah düzeyi açısından dünyanın sayılı kentlerinden biri. Sokaklarda herkes gülümsüyor; güler yüzlü bir şehir Kopenhag. Sadece Danimarka’nın değil, İskandinavya bölgesinin de kültür ve ticaret merkezi.

İklim değişikliğine direniyor

Kopenhag, dünyayı tehdit eden iklim değişikliğine yaptığı katkılarla da örnek şehirlerden biri. Kopenhag havalimanına inerken denize kurulmuş rüzgâr santrallerini göreceksiniz. Şehrin atmosfere saldığı sera gazının 2025’e kadar sıfırlanması hedefleniyor.

Şehri yaşamak için pedal çevirin

Kopenhag Havalimanı’na İstanbul’dan her gün uçak seferi var ve uçak yolculuğu yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Kopenhag’ın havalimanına uzaklığı ise 5 km. Yaşam kalitesi ile örnek gösterilen bu kentte doğal olarak şehir içi ulaşım sistemi de harika. Şehri yaşamak istiyorsanız, özel araç ya da taksiler yerine şehrin her yerine ulaşabileceğiniz tren, otobüs ya da bisikleti tercih etmenizi öneririm.

Devamını Oku

Doğa ve inancın buluşma noktası Meteora

29 Temmuz 2017

Bu hafta size diyorum ki, gezi planınızı Yunanistan’a yönlendirin ve bir gününüzü büyüleneceğiniz bir yere, Meteora’ya, yani Manastırlar Bölgesi’ne ayırın.

Yunanistan’ın Kastraki ve Kalambaka köylerinin hemen yanındaki bir bölgede, binlerce yıl önce yoğun su hareketleri, rüzgarlar ve sıcaklık değişiklikleri nedeni ile, yükseklikleri 550 metreyi bulan dev kayalar oluşmuş. Koyu renkleri ile de dikkat çeken dümdüz devasa kayalar, uzaktan bakıldığında doğanın yüceliğini kanıtlarken, üzerlerine yapılan manastırlarla doğa ve inancı buluşturmuşlar. İşte bu bölgeye Meteora deniyor, manastırlar bölgesi. Anlamı “havada asılı” ya da “gökyüzünde asılı” demek olan Meteora, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Bölgeye araba ile yaklaşırken, gökyüzünde asılıymışçasına size tepeden bakan manastırların nasıl olup da inşa edildiği, insanların buralarda nasıl yaşamlarını idame ettirebildikleri akla gelen sorular. Evet manzara muhteşem ama yaşamak için pek tercih edilecek bir yer değil, çünkü dört yanınız uçurum. Elbette burada yaşayan keşişlerin haklı gerekçeleri var; öncelikle inziva için baha biçilmez bir yer. Ayrıca olası saldırılara karşı da korunaklı. Keşişler zaman içinde yirminin üstünde manastır yapmış. Bugün sadece 6’sı kullanılıyor ve ziyarete açık. Kadın ziyaretçilerin etek giymeleri gerekiyor, aksi halde içeri girme şansları yok.

Manastırların özellikleri

- En büyük manastır Büyük Meteoron, en çok ziyaret edilen manastırlardan. Üç ana bölümden oluşuyor. Manastırı görmek için 400 basamak çıkmanız gerekiyor.

- Agia Tiada ya da Trinity Manastırı olarak bilinen manastır ise, RogerMoore’un oynadığı “For Your Eyes Only” isimli James Bond filminde kullanıldığı için ünlü. İnşaatı 18 yıl sürmüş. En güzel Kalambaka manzarasını buradan görebilirsiniz.

- Manastırların açılış ve kapanış saatleri mevsimlere ve günlere göre değişiyor. gitmenizde fayda var.

- Meteora’ya Atina’dan ya da Selanik’ten, karayolu ile gidebiliyorsunuz. Dilerseniz Kalambaka ve Kastraki köylerinde konaklayabilirsiniz.

Devamını Oku

Maskelerin kanalların ve aşkın şehri Venedik

22 Temmuz 2017

Yılın her mevsiminde gidilebilecek ve gezmekle bitmeyecek tarihi bir şehir Venedik, her gün ayrı güzelliklere sahne oluyor.

Kuzey İtalya’nın doğusunda, Adriyatik denizi kıyılarında, 118 adanın üzerinde kurulması ile zaten en baştan biricikliğini ve dünyanın en gözde şehirlerinden biri oluşunu kabul ettirmiş Venedik, üzerine ne söylense ne yazılsa gidip görmeden, yaşamadan asla tam olarak anlatılamayacak bir şehir. Ben yine de hala gidip görme fırsatı bulamamışlar için bir “Haydi!” demek istiyorum. Gezmekle bitmeyecek bir şehir. Bu nedenle İtalya turları ya da gemi turları ile değil de bireysel gitmenizi ve şehre daha uzun süre vakit ayırmanızı tavsiye ederim.

Venedik birçok bölgeden oluşuyor. Bunlardan en ünlüsü elbette 118 adanın bulunduğu Sestieri. Adalar arasında 170 kanal ve bu kanallar üzerinde de 400 köprü bulunuyor. Araç trafiğinin olmadığı, bir yerden bir yere gitmek için ancak kanallar ve köprüleri kullanabileceğiniz bir şehri yaşamak muhteşem bir deneyim. Bu bölgede ulaşım vaporetto denilen deniz araçları ve gondollarla sağlanıyor. Yürüyebileceğiniz yerler ise dar sokaklar ve bu sokakların çoğu da ya bir kanala çıkıyor, ya da Venedik’in keyifli meydanlarından birine.

San Marco Meydanı ve Büyük Kanal

Venedik’e hangi yoldan gelirseniz gelin ilk durağınız San Marco Meydanı olacak. Buraya Venedik’in merkezi diyebiliriz. Meydanda San Marco Sarayı’nın karşısına geçip, etraftaki kalabalığa aldırmadan, kendinizi zamanın dışında hissetme olanağı tanıyan bu yapıya uzun uzun bakmanızı öneririm. Sonrasında gezmek için o kadar çok seçeneğiniz olacak ki. San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı ve Aziz Mark’ın Çan Kulesi gibi birçok tarihi yapı ile Correr Müzesi’ne öncelik verebilirsiniz ilgi alanınıza ve zamanınıza göre. 3 bin 800 metre uzunluğundaki Büyük Kanal şehri ikiye bölüyor. Bizdeki ana caddelerin karşılığı diyebiliriz bu kanal için, şehrin asıl trafiği burada akıyor. Kanal üzerinde 170 tarihi yapı olduğu söyleniyor. Venedik bu açıdan Avrupa’nın en önemli Ortaçağ kentlerinden biri. Tarihe ve sanata meraklı gezginler için tarihi yapılar ve müzeler cenneti. Büyük Kanal’da vaporetto ya da gondolla kanal boyunca mutlaka bir gezi yapmalısınız.

Gezmekle bitmeyecek Orta Çağ şehri

Şubat ayında yapılan ve özellikle fotoğrafçılar için bulunmaz görsel fırsatlar sunan Venedik Maske Festivali’nin öyküsü ilginç. Venedik, 1600’lü yıllardan beri çılgın partilerin, karnavalların en büyük mekânı. Eğlence merkezi olması, o dönemde Venedik’i Avrupa’nın cazibe merkezlerinden biri haline getirmiş. İşte maske takma geleneği de bu zamanlarda başlamış. Eğlenceye düşkün şehirde, fahişelik mesleği de cazip bir hale gelince, köprülerde müşteri arayan kadınlar, yerel halk tarafından tanınmamak için birbirine benzeyen ve hafif bir tebessüm taşıyan yaldızlı maskeler takmaya başlamışlar. Bu dönemde maske, Venedik’in ve fahişeliğin sembolü haline gelmiş. Şehrin ileri gelenleri, maskelerin sayısını fark edince maskeyi ve fahişeliği yasaklamış.Maskeler bugün Venedik’in sembolü durumunda ve en popüler turistik objelerden biri. AVM’leri olmayan Venedik’in her yerinde sokak pazarlarına rastlayabilirsiniz. Başta Venedik’in ünlü maskeleri olmak üzere, binbir çeşit ürünle karşılaşacağınız bu pazarlarda dolaşmak ayrı bir keyif.

Devamını Oku