Doğası, tarihi ve lezzetleri kadar festivalleriyle de dünyayı kendine çekmeyi başaran Mayorka, şimdiden yazı yaşamak isteyenler için mükemmel bir alternatif.
Mayorka İspanya’nın en büyük adası. İsmi de bu özelliğinden geliyor: “Insula maior” yani “Büyük Ada”. Balear Takım Adaları’ndan biri olan Mayorka, diğer Balear Adaları olan İbiza, Formentera ve Minorca gibi önemli bir turizm merkezi. Doğası, tarihi ve lezzetleri kadar festivalleri ile de dünyayı kendine çekmeyi başaran bu büyük adanın keyfi bütün bir yıl sürüyor. Mayorka için tam anlamı ile Akdeniz’de bir cennet diyebiliriz.
İspanya özerk eyaletler şeklinde yönetiliyor. Balear Adaları da bu eyaletlerden biri. Balear Adaları’nın başkenti olan Palma, Mayorka’nın da ticari ve kültürel merkezi. Ada nüfusunun yarısı, Palma’da yaşıyor.
Ünlüler ve plajları
Mayorka’ya eğer deniz tatili için gidiyorsanız sezon Nisan’dan Ekim sonuna kadar devam ediyor. Buna rağmen ılıman iklimi nedeni ile kış aylarında bile Mayorka plajlarında denizin keyfini çıkaran insanlar görebilirsiniz. Birçok ünlü ismin bu adada yaşamayı tercih etme nedenlerinden biri de bu olsa gerek. Birçok filmde de burada çekilen sahneler var.
Michael Douglas ve Catherina Zeta Jones gibi ünlülerin meşhur saray yavrusu evleri, adanın güneybatısındaki Santa Ponça ve Port d’Antratx bölgesinde bulunuyor. Deniz tatili için genelde bu bölgeler tercih ediliyor. Birbirinden güzel plajlardan özellikle Cala Esmeralda, Cala D’or, Cala Millor, Cala Pi, Cap de Formentor ve Cala Romantica’yı mutlaka görmelisiniz.
Chopin ve Picasso’ya ilham kaynağı oldu
Hon Kong, Türkiye’deki 81 ilin 80’inden daha küçük, 24 saat yaşayan şehir hem eğlenmek hem de alışveriş için fırsatlar diyarı.
Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel yönetim bölgesi olan Hong Kong için hem ekonomik hem de mimari açıdan dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri diyebiliriz. Ne kadar modernleşirse modernleşsin hem sokaklarında hem de günlük yaşamın içinde tüm canlılığı ile yaşatılan geleneksel kültürü sayesinde turizmin en cazip kentlerinden biri. Asya’nın en önemli ticaret, endüstri ve turizm merkezi olmasının yanı sıra dünyanın da Londra, New York ve Tokyo’dan sonra, en büyük dördüncü finans merkezi konumuna yerleşmiş.
Hong Kong, 155 yıl İngiliz sömürgesiyken 1 Temmuz 1997 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne iade edilmiş. Bugün İngilizlerin miras bıraktığı kültür ile Çin kültürünün bir sentezini yaşıyor. Çin’in güney kıyılarında yer alan kent “Yeni Bölgeler” olarak adlandırılan üç temel bölgeye ayrılmış. Toplam 1106 km’lik yüz ölçümüyle, Türkiye’deki 81 ilin 80’inden daha küçük olan kentin nüfusu 7,5 milyona yaklaşıyor. Evet, Hong Kong dünyanın en kalabalık kentlerinden biri ancak bu gözünüzü korkutmasın, hektarlarca yeşil alana sahip bir yer aynı zamanda. Hong Kong bir gökdelenler şehri. Bu devasa binalara müthiş bir ışıklandırma yapmışlar, bu nedenle şehrin gecelerinin ayrı bir görsel büyüsü var. Her akşam Victoria Limanı’nın her iki yakasındaki yaklaşık kırk kadar gökdelenden 15-20 dakikalık bir ışık, ses ve lazer gösterisi yapılıyor. Alışverişin, lüksün, dev binaların, ufak tefek insanların ve yerin altı ile üzerinin birbirine karıştığı bir şehir Hong Kong. Alışveriş sevenler için Hong Kong bir cennet çünkü vergi uygulanmadığı için alışveriş olanakları baş döndürücü. Üstelik günün her saatinde alışveriş yapabiliyorsunuz. Bu ülkede gece ya da gündüzün hiçbir önemi yok, sokaklar ve caddeler günün her saati hareketli ve eğlence dolu.
Gidilecek yerler
Marsilya
Marsilya tarihi, çok kültürlü yapısı, coğrafyası ve hareketli şehir hayatı ile Avrupa ve Akdeniz ruhunun buluştuğu bir şehir. Hem şehrin sakinlerine hem de ziyaretçilerine yaşamı keyiflendiren bolca seçenek sunuyor.
Marsilya Fransa’nın en kozmopolit şehirlerinden biri. Çünkü tarih boyunca sürekli göç alan, dünyanın çok farklı bölgelerinden buraya gelen insanlara ev sahipliği yapan bir coğrafya. Bölgedeki bazı mağaralarda bulunan resimlerden yerleşimin 30 bin yıl öncesine kadar gittiği tahmin ediliyor.
Bölge denizin keyfini çıkarabileceğiniz çok sayıda koya sahip bir coğrafya. Uzun sahilinin 20 kilometresini Calanques fiyort kıyıları oluşturuyor. Calanques koyları deniz keyfi yapmak isteyenler için en çok tercih edilen bölgeler. Sormiou ve Morgiou size önerebileceğim alternatifler. Sahiller oldukça kalabalık oluyor. Benim gibi sakinliği seviyorsanız, deniz keyfinizi biraz erken saatlerde yapıp, günün kalanını Marsilya sokaklarına ayırabilirsiniz.
Şehrin merkezinde bulunan Marsilya Saint Charles Garı, tüm tren ağının da merkezinde olduğundan yolunuzun düşeceği yerlerden biri. Birçok Fransız filmine ev sahipliği yapan mekân kendinizi bir film karesinde hissettirecek görsel etkiye sahip.
Marsilya Fransa’nın en kozmopolit şehirlerinden biri. Çünkü tarih boyunca sürekli göç alan, dünyanın çok farklı bölgelerinden buraya gelen insanlara ev sahipliği yapan bir coğrafya. Bölgedeki bazı mağaralarda bulunan resimlerden yerleşimin 30 bin yıl öncesine kadar gittiği tahmin ediliyor.
Bölge denizin keyfini çıkarabileceğiniz çok sayıda koya sahip bir coğrafya. Uzun sahilinin 20 kilometresini Calanques fiyort kıyıları oluşturuyor. Calanques koyları deniz keyfi yapmak isteyenler için en çok tercih edilen bölgeler. Sormiou ve Morgiou size önerebileceğim alternatifler. Sahiller oldukça kalabalık oluyor. Benim gibi sakinliği seviyorsanız, deniz keyfinizi biraz erken saatlerde yapıp, günün kalanını Marsilya sokaklarına ayırabilirsiniz.
Şehrin merkezinde bulunan Marsilya Saint Charles Garı, tüm tren ağının da merkezinde olduğundan yolunuzun düşeceği yerlerden biri. Birçok Fransız filmine ev sahipliği yapan mekân kendinizi bir film karesinde hissettirecek görsel etkiye sahip.
Katalonya’nın başkenti Barselona, Katalanların milli kahramanı olan mimar Antoni Gaudi’nin eserleriyle şehre damgasını vurduğu bir turizm cenneti...
Barselona İspanya’nın ikinci büyük şehri. Katalonya özerk bölgesinin de başkenti. Burada yaşayanlar, kendilerini İspanyol değil Katalan olarak görüyorlar ve konuştukları dil de Katalanca. Hem deniz tatili hem de kültür ve sanat turizmi açısından tercih edilen Avrupa’nın en popüler kentlerinden biri olan Barselona’nın kapıları ziyaretçilerine her mevsim açık. Ama ben Barselona’nın ruhunu daha iyi hissedebilmek için kalabalık yaz ayları dışında gitmenizi öneririm. Yıl boyunca 700 bini aşkın geminin yanaştığı Barcelona Limanı kentin önemli bölgelerinden biri. Limanı arkanızda bırakıp kente doğru yürürken karşınıza çıkan meydanda ünlü kâşif Christopher Columbus’un heykelini ve aslan heykellerini görüyorsunuz.
Şehre imzasını atan mimar
Çok hareketli bir kent olan Barselona’nın en dikkat çeken yanlarından biri çok düzenli bir kent oluşu. Şehir planlamasına ve mimariye çok önem vermişler. Şehre mimar Antoni Gaudi imzasını atmış. O olmasa Barselona Avrupa’nın en önemli ve özel şehirlerinden biri olamazdı. Yaptığı binaların her biri bir sanat eseri. Modernist olan Gaudi, şehri Art Nouveau’nun en özgün mimari örnekleriyle süslemiş. UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne de eklenen Park Güell ve Güell Sarayı, Casa Mila, Casa Vicens, Casa Battlo ve bir başyapıt olan La Sagrada Familia Bazilikası onun imzasını taşıyan yapılardan bazıları.
Barselona gezmekle bitmez
- Sagrada Familia Kilisesi: Gaudi’nin son eseri. Kutsal Aile Bazilikası. Oldukça görkemli bir yapı olan bu kilise Gotik mimarinin önemli örneklerinden ve Barselona denince akla ilk gelen şehrin simgelerinden biri.
Napolyon’un da doğum yeri olan Korsika’nın bir diğer adı da “Güzellikler Adası.” Korsika bu lakabı fazlasıyla hak ediyor.
Hafta sonu kaçamağı için ideal, bir önerim var. İstanbul’a yakın bir mekan: Bursa denince akla ilk gelen yerlerden Gölyazı.
Gölyazı, Bursa - İzmir karayolunda Uluabat Gölü (Apollont Gölü) kıyısında küçük bir yarımada üzerinde kurulmuş bir yerleşim. Göl üzerinde yüzen küçük bir adacığa benziyor. Tarihi ise Roma dönemine kadar gidiyor. Kurtuluş Savaşı’na kadar Rumların yaşadığı köyde, günümüzde Selanik’ten mübadele yolu ile gelmiş Türkler yaşıyor. Köyde yaşı 250’yi geçmiş Rum evleri var. Köyün bu kadar ilgi çekmesinin nedenlerinden biri bu evler.
Efsaneye göre yıllar önce Odryes Çayı Bandırma’dan denize dökülürmüş. Bu çayın bulunduğu yerde Melde Krallığı, bugünkü Uluabat Gölü’nün bulunduğu yerde ise Apollonia Krallığı varmış. Melde Kralı bir gün Apollonia kralının kızını oğluna istemiş. Bu evliliğe rızası olmayan kızını kıramayan Apollonia Kralı Melde Kralı’na olumsuz cevap vermiş. Melde Kralı çok kızmış, bunun intikamını almak istemiş. Apollonia Kralı kızını korumak için bir tepe üzerine bir saray yaptırmış ve kızını buraya saklamış. Melde Kralı, Odryes Çayı’nın yolunu değiştirerek tüm Apollonia’nın sular altın kalmasına neden olmuş. Prensesin kaldığı saray sularla çevrili bir ada olarak kalmış. Bugünkü köy ve Uluabat Gölü böyle oluşmuş.
Gölyazı’nın simgesi Ağlayan Çınar
Bu hafta rotamı dünyanın sayılı eko-turizm cennetlerinden Kastamonu Daday’a çevirdim...
Tarihi yapıları, evleri ve sokakları, içten ve güler yüzlü halkı, kendi halindeliği ile huzurun adresi olmasının yanı sıra birçok büyük şehre yakınlığı ile de ziyaretçilerini kendine çeken Batı Karadeniz’in özel coğrafyalarından biri Safranbolu. Her fırsatta gidilesi bir yer. Yaz kış fark etmiyor, her hali güzel, her hali özel. Hele de İstanbul ve Ankara’da yaşıyorsanız, şehrin kaosundan, iş stresinden, kalabalıklardan bir hafta sonu kaçamağı yapmak için bulunmaz bir fırsat Safranbolu.
Kentin kendisi bir müze
Safranbolu, tarihini ve kültürel mirasını korumayı başarmış nadir kentlerimizden biri. 1994’te UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edildi. Hal böyle olunca zengin görsel içeriği ile fotoğrafçıların da gözde şehirlerinden biri. Şehrin tarihinin M.Ö. 3000 yılına kadar gittiği tahmin ediliyor. En eski uygarlık Gasgaslardan sonra şehir Hititler, Dorlar, Kimerler, Romalılar, Selçuklar, Çobanoğulları ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış. Şehrin tarihi yapılarına ve evlerine baktığınızda göreceksiniz; Osmanlının izleri her yerde karşınıza çıkıyor, özellikle Osmanlı mimarisinin hâkim olduğu eski ahşap evlerde ve konaklarda. Bu yapıların en güzel örneklerinden biri Kaymakamlar Evi, bugün müze olarak kullanılmaktadır.
Sokaklarını yaya olarak arşınlayın