Öğrenciler yeni anlayışa hazırlıklı olmalı

28 Aralık 2017

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı örnek sorulara baktığımızda soruların gerçekten önceki sınavlara göre farklı bir konseptte, alışılagelmiş tarzın dışında hazırlandığını görüyoruz. Burada amaç öğrenciye bildiğini anlat ya da bildiğini söyle demekten öte, bildiğini uygulayabiliyor musun, bildiğini kazanıma dönüştürebiliyor musun demek. Aslında tüm mesele bu.

Dolayısıyla gerek üniversite sınavında, gerekse sınavla öğrenci alan okullar için yapılacak sınavlarda artık bu yapıya geçiriliyor. PISA Direktörü Andreas Schleicher, “Türkiye’deki müfredat çağ dışı” demişti. Müfredatın yavaş yavaş değiştirilmeye başladığını görüyoruz. Öğrencilere verilen bilgilerin bir olay karşısında uygulanabilmesi, aynı olaya adapte edilebilmesi ve kazanımlara uygun olarak bilginin kullanılabilmesi isteniyor. Amacın bu olduğunu örnek sorularda görüyoruz.

Türkçe ve diğer branşlardaki sorulara baktığımız zaman esas ölçülmek istenenin bilgiden ziyade bilginin kullanılabilmesi ve değerlendirebilmesi olduğunu anlıyoruz. Anlatılan olayı açmak için paragraflar biraz uzun ve sorular paragraf ağırlıklı. Burada başka bir kazanım daha ölçülmeye çalışılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu tip sorularla kitap okuma alışkanlığını ölçmek istiyor. Dolayısıyla anlatılanı öğrencinin açabilmesi ve değerlendirebilmesi için verilen paragrafı okuyabilme motivasyonunu göstermesi gerekiyor. Öğrencilere en başta tavsiye edilecek şey; bilgiye sahip olmakla birlikte, okuma alışkanlığının kazanılması.

Soruları incelediğimizde karşımıza çıkan bir diğer önemli nokta ise grafik okuyabilme alışkanlığı oluyor. Bu son derece önemli. Gerek kaldıraç ile ilgili, gerek diğer sorularda grafik okumayı ve kazanımı yoklayan sorular bir hayli fazla. Sorulan sorunun uyarlanması, şekilde görülebilmesi önemseniyor. Öğrencinin hem analitik düşünebilme gücü, hem okuma disiplini, hem de olayları bağdaştırabilme özelliği gibi bir çok fonksiyon bir arada ölçülmeye çalışılıyor. Bu yönden bakınca sorular oldukça hoşuma gitti. Belli ki üniversite sınavları da artık bu doğrultuda ilerleyecek. Adaylar bunlara hazırlıklı olsunlar. Bundan sonraki sınavlar benzer tarzda olacak. Herkes buna dikkat etmeli.

Artık öğrenciler bu yeni soru tipine, bu anlayışa hazırlıklı olmalı. Gerek üniversite sınavlarında gerek liselere giriş sınavlarında bu yapı kendini iyiden iyiye hissettirecek. Klasik test sisteminden, klasik sınav sorusu hazırlanılmasından farklı bir yapıya gidiyoruz. Ben iyi yolda olduğumuzu düşünüyorum.

Devamını Oku

Puan türleri dengesiz

4 Aralık 2017

Yeni sistemde puan türleri 18’den 5’e indirildi. İki büyük sıkıntıyla karşılaşacağız ve bu iki sıkıntı, epey can yakacak. Birincisi, tercihleri yaparken büyük kargaşa olacak. Pek çok aday yanlış tercih yapacak, önünü göremeyecek. Geçen yılı bir hatırlayın; sınavsız geçişin kaldırılması ve ek katsayı uygulamasını anlayamadıkların dolayı, meslek liseli adayların çoğu sıkıntı çekti, hatta mağdur oldu. MYO’lar, bu hatalı tercihlerden dolayı boş kaldı. Geçen yıl 322 bin kontenjan boş kaldı. Boş kalan bu kontenjanın büyük çoğunluğunu MYO programları oluşturdu. Karşılaşacağımız ikinci sıkıntı şu: Puan türlerinin bu derece azaltılması, sağlıklı ve bilinçli seçime büyük darbe indirecek. Puan türleri, durduk yere bu derece çeşitlenmedi, bir ihtiyaçtan dolayı bu çeşitlilik ortaya çıktı. Şimdi, SAY diye bir puan türü yaratıldı. SAY puan türü, hem mühendislik programlarına, hem de sağlık programlarına öğrenci seçecek. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta var, iki programın istediği öğrenci profili birbirinden faklı; biri matematik ağırlıklı öğrenci istiyor, fen bilimleri ağırlıklı öğrenci istiyor. Halbuki bu değişiklik ne yapıyor, herkese istediğini değil de, ne bulursa onu gönderiyor. Ortada tek bir puan türü olduğundan, sağlık programlarına daha fazla matematik çözerek de gidebilirsiniz; mühendislik programlarına matematik sorularından daha fazla fen bilimleri sorusu çözerek de girebilirsiniz. İşte, böylesi sakıncalı bir uygulamayla karşı karşıyayız. Bir müddet sonra üniversiteler yakınmaya başlayacak, ‘bize istediğimiz nitelikte öğrenci gelmiyor’ diye... Puan türlerinin alt açılımlarına ihtiyaç var, en azından her puan türünün iki alt açılımı olmalı...

Yığılmalar olacak

Soru sayısının azaltılması çok büyük sıkıntılara neden olacak, puanlarda büyük yığılmalar oluşacak. ÖSYM Başkanı, her ne kadar eleyici sorulara ağırlık vereceğiz dese de, bu bana çok mantıklı gelmedi. Sorun, sınavı uygulayanda değil; asıl sorun, soru sayılarını kısıytlayanlarda. Yalın, sade, basit bir sistem yaptık diyenler, 23-24 Haziran’da, büyük sorunlarla karşılaşacaklar. Birbirine çok yakın puanlarla kaşılşacağız, virgülden sonraki basamaklar önem kazanacak, OBP’nin önemi artacak. Ufak ayrıntılar, dengeyi bozan en önemli unsur haline gelecek! Fen Bilimlerinde 150 konu var, oysa bu testte sorulacak soru sayısı 40. Fizik dersinde 50’ye yakın konu var. Koskoca fizik dersinden çıkacak soru sayısı sadece 14. Aynı sıkıntı Sosyal Bilimler-1 sınavındaki Coğrafya-1 testi için de geçerli. Coğrafya’dan sadece 6 soru var. Çok dengesiz bir dağılım. Soru sayısı az, konu çok olunca, belki de bir soru, 3-4 konuyu kapsayacak. Adaylar için sıkıntılı bir durum…

YÖK-Atlas revize edilmeli

Puan türlerinin azaltılması tercihlerde sıkıntı yaratacak. Acilen YÖK-Atlas’ın gözden geçirilmesi, revize edilmesi gerekiyor. Sadeleştirilen 5 puan türü ile eski sistemdeki 18 puan türünün korelasyonunun yapılması gerekiyor. Yeni sistemdeki puan türleri, eski sistemde neye karşılık geliyor, bu simülasyonun yapılmasında yarar var. Tam bir eşleşme olmasa da, en azından adaylar için yol gösterici olur. Böylelikle tercih sürecinde daha az sıkıntı yaşanır.

Devamını Oku

Sadık Hoca yetkilileri uyarıyor!

2 Aralık 2017

Aşağıda ele aldığım maddeleri ÖSYM Başkanı Prof. Özer ile konuşmadım, çünkü onun alanına girmiyor. ÖSYM, çerçevenin içini doldurmakla yükümlü. Genel çerçeveyi, tasarımı YÖK çiziyor, içini ÖSYM dolduruyor. ÖSYM, sınavın uygulayıcısı ve değerlendiricisi; yani çerçevenin içini kaliteli bir şekilde doldurmak, ÖSYM’nin işi… ÖSYM çerçevenin içini, MEB’in kendisine verdiği enstrümanlarla, yani müfredatla doldurmaya çalışıyor. Şimdi ele alacağım, dikkat çekeceğim konular, ÖSYM’nin kapsamı dışında kalıyor…

ÖSYM Başkanı ile teknik konuları, uygulamayı, merak edilenleri ve kafama takılanları konuştum. Aldığım cevaplar, fazlasıyla tatmin ediciydi. Prof. Özer, her şeyi açık ve net bir biçimde açıkladı. Teknik konularla ilgili bir sıkıntım kalmadı…

Şimdi ele alacaklarım, doğrudan ana çerçeveyi çizenlerle alakalı. Kısmen eleştireceğim, kısmen dikkat çekeceğim, kısmen yol göstereceğim, kısmen de 23-24 Haziran’ın röntgenini şimdiden çekeceğim. YÖK, eleştirileri dikkate alıyor; öngöremediği veya alelacele karar verdiği bazı uygulamalardan vazgeçti. Eminim, YÖK bu önerileri dikkate alır…

PISA VE TIMSS DESTEKLENMELİ

TYT’de soruların içine gömülecek olan bu uygulama, kesinlikle desteklenmeli ve genişletilmeli. Kısa veya orta vadede, tüm testlerde bu modele geçilmeli. Adaylar edindikleri bilgileri kullanabilmeli, bağıntı kurabilmeli ve çıkarım yapabilmeli. Ezberden kurtulmanın tek yolu bu! Bu uygulama, bizim çocukların uluslararası sınavlarda başarı düzeyini kesinlikle yükseltir. Yıllardır bir kısır döngü içerisinde dolanıp duruyoruz; hep aynı sınavlar hep aynı soru kalıpları. Sistem sıkışıp kaldı, tıkandı. En azından yeni bir soluk gelecek, böylelikle sıkıştığımız kalıpların dışına çıkacağız.

TYT’DE SORU SAYISI DENGESİZ

TYT’de Türkçe ve Temel Matematik soruları 40’ar adet, fakat Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler testlerindeki sorular 20’şer adet. Neden böyle? Çok anlamsız! Tutarsız bir yaklaşım. Tamam, Türkçe ve Temel Matematik önemli, ama diğer iki ders önemsiz mi, ya da daha mı az önemli? Derslerin önem derecesini belirleyen, sadece soru sayıları mı? İki dersin soru sayılarının güdük kalması, hiçbir mantık kalıbına sığmıyor. Yalınlık ve sadelik , soru sayısının azaltılmasıyla sağlanmaz. Tüm testlerin soru sayıları eşitlenmeli, yoksa bunun bedelini sahada ağır öderiz. Soru sayısı azaldığı zaman, ölçmenin kapsayıcılığı düşer; ne kadar çok soru sorarsan, kapsayıcılığı daha rahat ölçebilirsin. Böylesi bir sınavda, büyük kitleleri etkileyen bir organizasyonda, hataları sonradan görme lüksümüz yok; sorunları önceden kestirmeli ve önlemimizi baştan almalıyız.

Devamını Oku

Üniversite sınavında soru devrimi

1 Aralık 2017

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yenilenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili sorularımızı yanıtlamaya devam etti. Özer, PISA’da olduğu gibi formülün sorunun içerisinde gömülü olduğu sorular hazırlanacağını söyledi

- YÖK Başkanı, ilk açıklamasında TYT’nin YGS benzeri olacağını; son açıklamasında ise, YGS’den farklı olacağını belirtti. Hatta YGS’nin ezbere dayalı olduğunu, TYT’nin bundan çok farklı bir test olacağını vurguladı. Bu ifadelerden hangisi geçerli? TYT, YGS benzeri mi olacak? Etrafta TYT’nin ALES tarzında olacağı efsanesi dolaşıyor...

YÖK’ün çerçevesini çizdiği şekilde sorular olacak. Türkçe Testinde Türkçeyi doğru kullanma, okuduğunu anlama ve yorumlama becerilerini ölçme ve temel cümle bilgisi ve imla kurallarını kullanma becerilerini ölçmeye yönelik sorular olacak. Temel Matematik Testinde ise temel matematik kavramlarını kullanma ve bu kavramları kullanarak işlem yapma, temel matematik prensiplerini ve işlemlerini gündelik hayatta kullanma becerilerini ölçmeye ve temel matematik ilişkilerinden yararlanarak soyut işlemler yapma becerilerini ölçmeye yönelik sorular olacak. Örneğin Matematik testinde kullanması gereken formülün metinde verildiği ve o formülü ezberlemesine gerek kalmadan o bilgiyi kullanma becerisini ölçen sorular olacak.

- Uluslararası sınavlar ile kıyaslarsak, ‘Şu yönteme benzeyecek’ diyebilir miyiz?

Belki ALES’in lise versiyonu denebilir. PISA gibi, TIMSS gibi yaklaşımlar geliştirebiliriz. PISA’da, formül sorunun içerisinde gömülü oluyor, adayın çıkarım yapması isteniyor; öğrencinin verilen ile istenen arasındaki bağıntıyı kurması bekleniyor. Biz de, bununla ilgili soruları sistemin içerisine gömeceğiz. Bu uygulama, ilk etapta iki testi kapsayacak, yani Türkçe ve Temel Matematik testlerinde bu yapıyı uygulayacağız. Ortalama bir öğrenciyse, müfredatı takip ediyorsa, muhakeme yapma, analitik düşünme kazanımları güçlüyse, ekstra bilgilere ihtiyacı olmadan çok daha rahat bir şekilde yapabileceği bir sınav olacak. YGS’de de kısmen vardı bunlar, ancak şimdi yoğunluğu artacak.

- Sınavların ayırt etme düzeyi nasıl olacak?

Sınavın ayırt edici özelliği de yüksek olacak. Bilgi düzeyi bakımından çok yüksek olanlarlarla, çok iyilerle orta bandı ayırt edebilen, başarılı ile başarısız öğrenciyi de ayırt edebilen, ama bunu yaparken ana konsept olarak muhakeme yeteneğini ölçebilen bir sistemin ilk adımları olacak. Bu, bizim için de bir deneyim olacak, çünkü bir ilki deneyeceğiz... Örnek TYT kitapçığı yayınlandığında yeni yaklaşım daha net görülmüş olacak. Tabi örnek kitapçık, sadece yeni yaklaşımı adayların görmesine, anlamasına yönelik bir adım.

Devamını Oku

Üniversiteye girişte açık uçlu soru yok

1 Aralık 2017

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yeniden düzenlenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerine açıklık getirdi. Özer, “Açık uçlu, kısa cevaplı sorular yok, olmayacak” dedi ve sınavla ilgili bundan sonra bir değişikliğe gidilmeyeceğini söyledi

Milyonlarca öğrenciyi ve ailesini yakından ilgilendiren üniversite sınavına ilişkin belirsizlikler devam ediyor, kolay da bitecek gibi gözükmüyor...

Haftanın 4-5 günü okullardayım. Yeni sınav sistemi ile ilgili adaylara bilgi veriyorum. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenme telaşında. Sınav ücreti, açık uçlu soruların akıbeti, soru sayılarının azlığı, yığılmalar, tercihlerde yaşanacak sıkıntılar vb. belirsizlik yaratan konular arasında yer alıyor.

Süreci doğrudan etkileyen ve sistemi açıklayan bir çok konuya henüz net açıklamalar getirilmedi ve yapılan pekçok açıklama da birbiriyle çelişiyor. Belirsizlikler, aksaklıklar ve tutarsızlıklar öğrenci ve veli üzerindeki baskıyı artırıyor.

Sistem yalınlaştı, ancak sorunlar çoğaldı. Benim de aklımda birçok soru işareti, birçok belirsizlik var. Sabah anlattığım şey, akşam değişiyor. Öğrenciye anlattığım, ertesi gün geçerliğini yitiriyor. Baktım olacak gibi değil; çaldım, ÖSYM Başkanı’nın kapısını...

Dedim, en doğru bilgiyi o verir...

ÖSYM’nin kapısından girerken, değişik duygularla içindeydim. Üzerine titrediğimiz kurum, son yıllarda epey hırpalandı. ÖSYM’nin kurucusu rahmetli Prof. Dr. Altan Günalp aklıma geldi. Ne büyük emek verdi, ne çok emeği geçti bu kuruma...

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer göreve yeni atandı, atanalı henüz 2 ay oldu...

Devamını Oku