1987 yılının 31 Ekim gecesi gittiği Cadılar Bayramı partisini; unutmasının imkanı var mıydı Gazeteci’nin...
Askerden yeni dönmüştü o günlerde...
İki ay içinde kışlada on kilo birden vermişti...
***
Filinta gibi olmuştu...
Askerlik günlerinde; sınıf arkadaşı ziyaretine gelmiş; ona eşiyle ortak gidecekleri mahkemenin boşanma belgelerini imzalatmıştı...
Boşanıyordu...
Hayatın her anında olduğu gibi, Gazeteci’nin boşanmasının zamanlaması da trajikti...
Güneşin sana gelmesini istiyorsan, gölgeden çık!..
Konfiçyüs
***
“Birisini unutmak zorundaysanız, bunu sindire sindire yapın...
Çünkü aklın zamanı gelmeden öldürdükleri, yürekte amansız şekilde dirilir...” Paul Auster
***
Aşk bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibidir. Görebileceğin tüm güzellikler yalnızca tanıtımda verilir.
Dylan
“Canlı yayında rüşvet alınması...
Canlı yayında alınan rüşvetin kameralarca canlı yayın esnasında tespit edilmesi...
Canlı yayında polisin rüşvet yapılan yere baskını...
Canlı yayında seri numaraları belirlenmiş paraları aldıkları kamerayla belirlenen devlet memurlarının yakalanması...
Tüm bunların; önceden yapılmış operasyonla değil, canlı yayında her an her şeyin altüst olabileceği bir ortamda, milyonlarca insanın gözleri önünde yapılması...
***
6 Aralık 2001 akşamı; “hanımefendi ve çetesi tarafından” MİT Müsteşarı’na; “Gazeteci’nin yaptığı haberler Türkiye’ye komünizmi getirecek...” diyerek kaldırtılmaya çalışılırken; SHOW Haber Merkezi’nde dünya televizyon tarihinin o güne kadar görmediği ve büyük olasılıkla bundan sonra da görmeyeceği bir yayın gerçekleşiyordu...
Hayatın bana öğrettiği her şeyi sadece üç sözcükle özetleyebilirim...
Her şey geçer...
Robert Frost
***
Bazen insanlarla aynı dilde konuşmayacağını fark edince, farklı dilde susmayı tercih edersin... Tagore
***
Ah şu yalnızlık...
Kemik gibidir...
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın dediği gibi üzerinde bir göz; bir nazar var mı bilinmiyor...
Ancak sürpriz bir şekilde Beşiktaş’ın bu sezon yaptığı en önemli transfer haline gelen Caner Erkin’in 6 ay sahalardan uzak kalacağı aşil tendonu sakatlığı; Beşiktaş için büyük talihsizlik olarak değerlendirilebilir...
***
Caner Erkin; sadece bir solbek değil; bir sol kanat oyuncusu çünkü...
Beşiktaş onun soldan yaptığı ortalarla, rakip defansı yoruyor; kimyasını bozuyor, rakibin sağ tarafını işlemez hale getiriyor...
***
Barcelona’dan alınan Adriano’yu, rahat rahat sol açık oynatan da Caner Erkin aslında...
Şenol Güneş; Caner’in varlığıyla; Adriano’yu sol kanadın önünde oynatarak; Beşiktaş’ın sol tarafını işlevsel kılıyor...
23 Ekim 2016 Pazar günü Gazeteci; Fenerbahçe Dosyası yazı dizisini;
“Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım-Ali Koç mücadelesi” şeklinde bitiriyor...
***
Ertesi günü; 24 Ekim Pazartesi gecesi; Ali Koç yıllardır hazırlandığı Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’na bundan sonraki seçimlerde aday olacağını resmen ilk kez açıklıyor...
***
Fenerbahçe’de uzun süredir köprünün altından akan sular; “Ali Koç’un Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’na adaylığını” resmen açıklamasıyla, köprünün üstüne çıkarak; şeffaflaşıyor, görünür hale geliyor, saydamlaşıyor...
***
Ali Koç’un açıklaması, 2018 yılındaki kongrede “Fenerbahçe Başkanlığı’nı istiyorum...” anlamını taşıyor...
Fenerbahçe...
Gazeteci’nin hayatında “ailesinden ilk duyduğu kulübün” adıydı...
Altı yaşında Beşiktaşlı olurken, esasen Fenerbahçe’den gelen aile genetiğinden koparak Beşiktaşlı oluyordu...
***
Gazeteci’nin gözünde; “Fenerbahçeli aile genetiğinden koparak gelinen Beşiktaş” ne kadar önemliyse; aile genetiğinin “sevmesi için beynine ilk kazıdığı kulüp olan Fenerbahçe” bir zıtlaşma ilişkisinin varoluşçuluğunda; Gazeteci’nin her zaman “özel merakla içindeki gelişmeleri dikkatle izlediği bir kulüp” olmuştu...
***
Fenerbahçe; hiçbir zaman sadece Fenerbahçe değildi...
Fenerbahçe; Türkiye’deki güç ve iktidar ilişkilerinin, tam merkezinde konuşlanan; “parayı ve gücü en fazla elinde bulunduranların” dönemsel olarak Başkanlığına geldiği ya da getirildiği bir kulüptü...
Eğer “değer“lerini, “diğerlerinden” ayıramıyorsan “meğer“lerini bir cebine koy; “keşke“lerini öbür cebine...
***
ABD’de yaşanan dev kasırgalara, “ev, araba ve ne varsa götürdüğü için” kadın isimleri verilir...
***
Revolver şöyle der:
En büyük düşman; kendi algımız, kendi cehaletimiz, kendi egomuzdur...