NEF’in yeni nesil evi 3D yazıcıdan çıkacak

17 Mart 2018

NEF’in, geleneksel müteahhit profiline hiç ama hiç uymayan patronunun geleneksel müteahhitlikle yetinmeyeceği yıllar öncesinden belliydi. NEF’in İcra Kurulu Başkanı Erden Timur’u tanıdığımda 2011 yılıydı. Bildiğimiz müteahhitlerden çok farklı bir profil ile karşı karşıya olduğumu anlamıştım hemen. Henüz İstanbul’da ilk işini yapmaya hazırlanıyordu. NEF’in ürettiği evler daha sonra marka oldu ve bu başarının sonucu olarak ciro bazında NEF son 3 yıldır açık ara birinciliğe oturdu. Erden Timur’un geleneksel müteahhitlik ile yetinmeme çabası, ortaya çok farklı bir gelecek kapısı açacak sanırım.

Erden Timur, önce klasik, kendi tabiri ile ‘kul işi’ müteahhitliği anlattı:

“İnşaatta metodlar

120 yıldır fazla değişmedi. Sadece çelik sistem girdi ama o da teknolojik bir değişiklik sayılmaz. Belki de yıllardır teknolojinin en az girdiği alan inşaat sektörü. Ayrıca iş çok lokal. Lokal kalınca da uluslararası bir marka çıkamıyor. Çünkü hâlâ sahada üretim yapılıyor. Bir inşaatın yüzde 83’ü sahada üretiliyor. Saha dışında üretim oranı yüzde 17’lerde.”

NEF, ‘Bu oranı nasıl yükseltiriz?’ diye kafa yormaya başlamış. Yaklaşık 3 yıl önce teknoloji alanına yoğunlaşmak için bir Ar-Ge birimi kurmuşlar. Amaç endüstri devrimini konut ve inşaat sektörüne uyarlayabilmek. Dışarıda üretilip getirilip yerine takılabilen evler yapmak.

Mesela dünyanın en büyük yolcu gemisi Freedom of the Seas gibi. Koskoca gemi, dışarıda yapılan kamaraların salonların gelip birleştirilmesi ile ortaya çıkıyor. ‘Bu denizde yapılabiliyorsa karada niye yapılmasın?’ demişler. Erden Timur, şöyle devam etti:

“Endüstri devrimi bizim sektöre kısmen uğramış. Biz dedik ki ‘Şu anda geride kaldığımız neyse onu yakalamaya çalışalım.’ Onun peşinden koşmak demek sürekli geride kalma stratejisi demek. Birçok teknoloji firması ile bir araya geldik. Önümüzdeki aylarda Ar-Ge çalışmalarını tamamladığımız ve yakında başlatacağımız işlerden birisi 3D printer (3 boyutlu yazıcı) ile ev yapmak. Mesela 1. ve 2. sanayi devrimini takip etsek dışarda ev yapıp monte etmeye yoğunlaşacaktık. 3D Printer ile 4. sanayi devrimine ilişkin bir noktaya eğilmiş olduk. Şu anda Hollandalı bir firmayla görüşmelerimiz sürüyor. Belli bir noktaya geldik. Yaklaşık 2 ay Ar-Ge süresi kaldı. İlk 3D Printer evi bu yılın üçüncü çeyreğinde üretmeye başlayacağız. 3D Printer makinası evin yapılacağı yerde ilk yapıyı yapıyor bulunduğu yerde yapıyı üretiyoruz. Makine kendisi üretiyor, el ile müdahale yok. Malzeme olarak 3D Printer’a ne malzeme koyuyorsanız ondan üretiliyor. Akışkan değil ama çok da sert bir malzeme olmaması gerekiyor. Konut cephesi ve zemini gibi birçok alanı üretebiliyoruz. Burada şu ana kadar çözülmemiş olan şey çok katlı olarak üretim yapmak.”

Mercedes ile home battery iş birliği

Devamını Oku

Aycı: Tavşan çıkarırız maliyet çıkarmayız

7 Mart 2018

İstanbul’un yeni havalimanı 29 Ekim’de açılıyor. THY de tüm operasyonunu bir gece içinde yeni alana taşıyacak. Bunun için ciddi bir hazırlık gerekiyor. Taşınma maliyetinin ise toplamda 600-650 milyon doları bulması bekleniyor. THY Başkanı İlker Aycı, “Şerefiye bedelleri ile bu maliyeti karşılar, hatta şapkadan tavşan çıkarıp kazançlı bile olabiliriz” dedi

Büyük bir aksilik olmazsa yeni havalimanı 29 Ekim’de resmen açılacak. Uçuşlarını 12 saat durduracak olan Türk Hava Yolları da (THY) Atatürk Havalimanı’ndaki operasyonunu bir gecede havadan ve karadan yeni alana kaydıracak. Bu kolay bir operasyon değil. Üstelik maliyetli. İnşaatlarla birlikte toplam maliyetin 600-650 milyon doları bulması bekleniyor.

THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı İlker Aycı “Sakın bunu özkaynakla karşılayacağımızı, bilançomuzu bozacağımızı düşünmeyin. Öncelikle şerefiyelerle bu maliyeti yöneteceğiz. Hatta bakarsınız şapkadan tavşan bile çıkarabiliriz. Üste para da kazanırız” dedi.

Hedef 500 uçaklı filo

Aycı ile dün THY Yönetim Binası’nda bir araya gelerek hem 2017 finansal sonuçlarını değerlendirdik hem de önümüzdeki dönem planlarını konuştuk. Kuşkusuz bu yılın en önemli olayı Atatürk Havalimanı’ndan yeni havalimanına geçiş olacak.

Şerefiye bedelleri ile taşınma maliyetinin karşılanacağını belirten Aycı, konuya şöyle açıklık getirdi: “Sonuçta ortaklarımız yani bizimle iş yapanlar çok ciddi bir nakit akışının içine girmiş oluyorlar. Mesela yeme içme meselesi. DO&CO ile anlaşmamızı yumuşak bir şekilde birbirimizi kırmadan kapatacağız. Yeni anlaşma yapacağız. Bu yeni anlaşmayı yaparken, yeni ortağımız, nakit akışını ve hizmet vereceği büyüklüğü göz önüne alarak belli bir şerefiye verecek. Benzer anlaşmaları daha pek çok alanda yapacağız. Öyle tahmin ediyorum ki yeni anlaşmalarla tüm maliyeti de karşılamış olacağız.”

Aycı, çok başarılı bir yılı geride bıraktıklarını belirtirken, yeni havalimanı ile birlikte THY’nin daha da ivmeleneceğini söyledi. 2023 yılında 500 uçaktan oluşan bir filoya sahip olmak gibi iddialı bir hedefleri olduğunu söyleyen Aycı, kargo tarafından da çok önemli gelişmeler olduğunu, finansallara kargodan da ekstra gelir yansıdığını söyledi. 122 ülke ve 310’dan fazla nokta ile şu an dünyanın en çok noktaya uçan havayolu olduklarını söyleyen Aycı, 2018’de yeni noktaların da geleceğini ifade etti. 2017’nin en çok ilgi çeken yeni uçuş noktasının Phuket olduğunu kaydeden Aycı, bu yıl ise Comor Adaları’na uçacaklarını ayrıca Semerkant, Akabe, Krasnador, Palermo gibi noktalara da uçacaklarını kaydetti. Geniş gövde uçakların sayısının 90’a çıktığını belirten Aycı, belli bir plan çerçevesinde bu yıl da filoya 10’un üzerinde uçak katılacağını, yaşlarının ise ortalama 7 olduğunu ifade etti.

Devamını Oku

1960’ların Almanya’sını yakaladık, geçebiliriz de!

3 Mart 2018

Kongre turizminde ne yazık ki fırsatı kaçırdık. Bir daha o güzel günler geri gelir mi bilinmez. Ancak fuarcılıkta Türkiye yükselen değer. Rakipleri Dubai ve Moskova’dan daha iyi durumda. Fuar alanı olarak henüz 1960’lı yılların Almanya’sı yakalanmış olsa da geçecek potansiyel var

Türkiye bir ara kongre turizminde yükselen yıldızdı. İstatistiklere bakıyorum da 2015’de 221 uluslararası kongreye ev sahipliği yapılmış, Avrupa’da 11’inci, dünyada ise 18’inci sıraya kadar çıkılmıştı. Sonra terör saldırıları, darbe girişimi, jeopolitik riskler derken kongreler Türkiye’ye ve bilhassa da İstanbul’a uğramaz oldu. 18’incilikten 54’üncülüğe kadar geriledik ne yazık ki.
Fuar ve kongre her ne kadar isimleri hep yanyana anılsa da farklı konseptler.
Eğer bir yerde üretim varsa orada fuar öyle ya da böyle oluyor. Yani dış etkenlere daha az duyarlı. Kongrede treni kaçıran Türkiye’nin fuarcılık alanında ise önü çok açık. Türkiye dünya fuarcılık pazarından şu an için yüzde 1.5 pay alsa da oran giderek artıyor ve uluslararası fuarcılık şirketlerinin Türkiye’ye ilgisi de artıyor. Bu alanda satın almalar sözkonusu olabilir. Türkiye’nin en büyük fuarcılık şirketi Tüyap’ın Fuar ve Fuarcılık Hizmetleri Genel Müdürü İlhan Ersözlü, 30 yıllık kişisel fuarcılık deneyimi ile kuşkusuz bu alanda en çok söz söylemeye hakkı olan duayen. Temsil ettiği kurum ise Türkiye’deki toplam fuarların yüzde 56’sını yani yarıdan fazlasını tek başına yapıyor. Bu açıdan bakınca da yine söz söylemeye en çok hakkı olan kurum Tüyap gibi duruyor.
Yabancılar çok istekli
İlhan Ersözlü, Türkiye’nin fuarcılık alanında yükseliş trendinde olduğunu, yabancıların da satın alma konusunda isteklerinin arttığını söyledi. Dünya fuar pazarından Türkiye’nin 5 yıldır bir ivme yakaladığını ve önünün de açık göründüğünü kaydeden Ersözlü, fuar için Türkiye’ye gelen nitelikli bir iş insanının ortalama 1.500 dolar para bıraktığına dikkat çekti. Türkiye’nin turizm tanıtımı yapar gibi fuar tanıtımı yapması ve daha çok fuarı buraya çekmesi gerektiğini ifade eden Ersözlü, altyapılarını da bu ivmelenmeye hazır etmeleri gerektiğini kaydetti. Ersözlü ile hafta içinde konuşma fırsatımız oldu. Öncelikle dünya fuarcılığının ve Türkiye’nin yerinin röntgenini çekti: “Dünyada yılda 30 bin civarı fuar düzenleniyor. Bunun 6 bini Çin’de. 6 bini de ABD başta olmak üzere Kuzey Amerika’da. Uzakdoğu’da Çin’in dışında Güney Kore, Tayvan ve Singapur da son yıllarda ciddi pazar payı aldı. Klasik olarak Avrupa’nın da bir hakimiyeti var. Ancak Avrupa’da üretim yavaş yavaş başka ülkelere kaydıkça fuarlarda da erime oldu. Bu bölgede pazar büyümüyor tam tersine kan kaybediyor. Bu kan kaybı, Türkiye, Rusya ve Dubai’ye yarıyor. Biz Moskova ve Dubai ile mücadele içindeyiz. Özellikle THY’nin neredeyse dünyanın heryerine uçuyor olması, Türkiye’ye fuarcılık alanında ciddi bir avantaj yarattı. Hem Moskova’nın hem Dubai’nin önündeyiz. Türkiye’de son dönemde yıllık 450-500 arası fuar yapılıyor. Pazar payımız yüzde 1.5 civarında ancak artma potansiyeli var. Bu yüzden de özellikle Avrupa pazarının küçüldüğünü gören işletmeciler Türkiye’ye ilgi gösteriyor. Yakın gelecekte bazı satın almalar olabilir.
Ersözlü, fuarcılığın bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğine işaret ederek şöyle devam etti: “Biz Türkiye olarak son 5 yılda fuarcılıkta önemli hamleler yaptık fakat ancak 1960’lı yılların Almanya’sı seviyesine geldik. Mesela Hannover 360 bin metrekare kapalı, 1.5 milyon metrekare açık fuar alanına sahip. Yeni salon yatırımları ile bu seviyeleri yakalıyoruz. Dediğim gibi şu an üretim rüzgarı bizden yana. Üretim bu coğrafyaya kaydıkça fuarcılık da gelişiyor. Fuarlar Türkiye’yi, Türkiye fuarları büyütüyor. Çok rahatlıkla Almanya’yı geçecek potansiyele sahibiz. Örneğin mermer, mobilya, ev tekstili, plastik, ambalaj, tarım makinaları gibi alanlarda dünyanın ya 1 ya 2, bilemediniz 3 numaralı fuarları bizde. Türkiye’de yapılan 450 fuarın 60’ı tarım makinaları fuarıdır. Bazı alanlarda gerçekten rakipsiziz.”
Yeni fuar alanı 20 bin metrekare TÜYAP, Türk fuarcılık sektörünün ağır abisi. Hem kendi fuar alanına sahip hem de işletmecisi olan tek firma olarak dikkat çekiyor. Bu konu neden önemli? Fuar alanı sizin olmayınca yatırımlar aksayabiliyor. Tamam işletmecisiniz iyi güzel de, fuar alanına çivi çakılmazsa, katılımcılarla fuarı düzenleyen organizasyon arasında sıkıntılar yaşanabiliyor. 120 bin metrekare kapalı alana sahip TÜYAP, 40 bin metrekarelik yeni bir yatırım yapıyor. Bunun 20 bin metrekaresi fuar alanı, diğer yarısı da otopark olacak. İlhan Ersözlü, 2 yıl önce devreye soktukları TÜYAP Palas oteline de dikkat çekiyor ve Türkiye’de bir ilk olduğunu söylüyor. 2 ayrı bloktan oluşan otel 630 odası ile Bomonti Hilton’dan sonra İstanbul’un en çok odaya sahip 2’nci oteli. Fuarlarda yüzde 100 doluluğa ulaşıyor. Zaten TÜYAP’ta yılın 52 haftasının yaklaşık 39-40’ında fuar oluyor. Yani İstanbul’un en verimli otellerinden biri diyebiliriz. Ersözlü “Odanızdan çıkıp asansöre biniyorsunuz, direk fuar alanına iniyorsunuz. Katılımcılar için inanılmaz bir konfor” diye konuştu. Ersözlü, 3’üncü havalimanının devreye girmesi ile TÜYAP’a kesintisiz 20 dakikada ulaşım sağlanacağını ve şu an rakiplerinde olan havaalanı-fuar alanı ulaşım kolaylığının kendilerine geçeceğinin de altını çiziyor. Erzurum’a kitap fuarı TÜYAP sadece İstanbul Beylikdüzü’nde değil, Türkiye’nin 11 farklı ilinde de fuarlar yapıyor. Erzurum’da yeni biten fuar alanının işletmesi TÜYAP’a verildi ve kapılarını ilk kez kitap fuarı ile açacak. İlhan Ersözlü, farklı şehirlerdeki fuarlarla ilgili olarak “Fuar için gittiğimiz şehrin hayatına dokunuyoruz. Konya’da düzenlenen fuarlarla Mevlana haftasından daha fazla yabancı ziyaretçi şehre geliyor. Şehrin hem sosyal yapısına hem de ticaret hacmine çok önemli katkıları oluyor” dedi.

Devamını Oku

Barcelona ile oynayıp sürekli kazanan takım

19 Şubat 2018

Beko, kolda olan adını Barcelona’nın antrenman formalarının göğsüne de yazdırdı. Ali Koç, “Bilinir olunca farkındalık arttı. Farkındalıkla ekstra pazar payı ve fiyatlamada daha yüksek seviye geldi. Verdiğimizi misliyle aldık” dedi

Geçen hafta içinde Barcelona şehrine gidip, Barcelona F.C ile Beko arasındaki sponsorluk işbirliğini genişleten anlaşmanın imza törenine katıldık. Atılan imzaların daha mürekkebi kurumadan Ali Koç’un Başkan Josep Maria Bartomeu Floreta ve futbolcu Gerard Pique ile fotoğrafları internet haberlerinde baş köşeye kurulmuştu bile. Ardından sosyal medyada kazan kaynamaya başladı.

Malum Ali Koç, Mayıs ayında yapılacak seçimde Fenerbahçe Kulübü’nün başkanlığına aday. Aziz Yıldırım’ın ise koltuğu bırakmaya niyeti yok. Fenerbahçe uzun süre göğüs reklamı bulamamışken ve daha çok yeni Acıbadem ile anlaşabilmişken, bazı Fenerbahçeli taraftarlar Koç’a sitem ediyordu. “Bu kadar parayı (19 milyon euro) Barcelona’ya vereceğine Fenerbahçe’ye verseydin ya” diyorlardı özetle...

Maalesef bizdeki mantık böyle işliyor. Sponsoru bir kulübe sevdalı olup, sponsorluk bedelini adeta bir bağış yaparcasına veren ve karşılık beklemeyen bir enayi gibi görüyoruz. Bunu taraftarlar da böyle görüyon kulüpler de... Oysa sponsorluk bir iş modeli. İş hedeflerine hizmet eden, seni bir pazara kabul ettiren yol haritası.

El üstünde tutuluyoruz

Bu yorumlardan habersiz Koç, imza töreni sonrası sohbetimizde tam da bu eleştirilere cevap niteliği olacak noktalara değindi. Sponsorluk anlaşmasının çarpan etkisinin müthiş olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:

“Bizim iş hedeflerimizle Barcelona Kulübü’nün sponsorluk politikası çok örtüştü. Bu kulüp sponsorlarını adeta el üstünde tutuyor. Kral gibi hissettiriyorlar. Pek çok takımda sponsorun adı billboard gibi durur ama hiç yatırım yapılmaz. Doğal olarak geri dönüş de olmaz. Biz Barcelona kulübü ile yaptığımız anlaşma sayesinde çok iyi kazandık. Barcelona’nın bir İspanyol kulübü değil bir dünya kulübü olduğunu biliyoruz. Biz de kendi sektörümüzde global bir oyuncu olmaya çalışıyoruz. Barcelona Kulübü ile yaptığımız anlaşma çerçevesinde sadece İspanya’da değil, Çin’den Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar tüm olmak istediğimiz pazarlarda adımızı duyurup bilinirliğimizi artırıyoruz. Bilinirlik artınca farkındalık artıyor. Farkındalıkla birlikte pazar payımız artıyor. Beko markası üst segmente çıkıyor ve daha yüksek fiyatla ürün satabiliyoruz. Dolayısıyla kâr marjımız artıyor. Yani biz bu iş modelinde kazananız.”

Ali Koç, Çin’den bir örnek verdi. Barcelona ile olan iş birliği sonrası Beko ürünlerinin Çin piyasasında baş köşeye çıktığını, mağazalarda Barcelona formalarının eşliğinde en önde sergilendiğini söyledi. Amerika Birleşik Devletleri’nde de özellikle son yıllarda futbola inanılmaz bir ilginin olduğunu kaydeden Ali Koç, benzer bir etkinin bu pazarda da görülmeye başladığını ifade etti.

Devamını Oku

Bunlar bizi hep Barça’lar

17 Şubat 2018

Futbolda, kabiliyeti sınırlı ama tekmeye kafa sokanlarla, oyun bilgisi olmayıp ama yüreğiyle oynayanlarla uluslararası başarı kazanmak artık imkansız. Kulübü bir CEO gibi yönetmeyen kulüp başkanlarıyla da tabii. Spor bir endüstri ve spor ekonomisine hakim değilseniz, bu alanda kaybetmeye her zaman mahkumsunuz

Barcelona’yı hepimiz hayranlıkla seyrediyoruz. Messi, Suarez, İniesta gibi futbolculara sahip olduğu için bu kulübün başarıdan başarıya koştuğunu düşünürsek yanılırız. Zira karşımızda Türkiye’nin en ciddi holdinginden daha kurumsal yapıyı kurmuş ve bunu istisnasız, tavizsiz sürdüren bir kulüp var. Bu yüzden de başarılar tesadüfi değil bir sistemin, kurallar manzumesinin sonucu olarak geliyor. Messi’nin Barcelona’ya transfer olmasının bir sebebi var.
Mesela İspanya’da ister La Liga kulübü olun, ister La Liga iki ya da daha bir alt lig takımı, zarar etmeniz mümkün değil. Otorite sizin zarar etmenize müsaade etmiyor. Ekonomik organizasyonunu çok iyi kuran kulüpler ayakta kalıyor ve ardından da sportif başarı geliyor.
Kuşkusuz bunun en önemli örneği de Barcelona kulübü. Hafta içinde Beko sponsorluk anlaşması için gittiğimiz Barcelona’da Camp Nou’da Başkan Josep Maria Bartomeu Floreta ile konuşma fırsatımız oldu.
Gelirlerini nasıl yıldan yıla artırdıklarını, 2021 hedeflerinin ise şu an 708 milyon euro olan geliri 1 milyar euro’ya çıkartmak olduğunu söyledi. Sadece sponsorluk gelirleri 200 milyon euro olan kulübün profesyonelleri sürekli proje üretip bu gelirleri nasıl artırabileceklerini tasarlıyor.
Barcelona formasının en değerli kısmı olan göğsü 2013’de Qatar Airways’a 180 milyon euro’luk 4 yıllık bir anlaşma ile verilmişti. Yıllık 45 milyon euro olan bu anlaşma hem maç formalarını hem de antrenman kit’lerini kapsıyordu. Qatar Airways’den sonra Rakuten geldi ve formanın göğsüne yıllık 54 milyon euro ödemeyi taahhüt etti. Üstelik bu kez antrenman kit’leri kapsam dışıydı. Bunun üzerine antrenman kitleri Beko’ya teklif edildi ve oradan da yıllık 19 milyon euro’yu bulan ekstra bir gelir yazıldı.
Barcelona Futbol Kulübü Başkanı Floreta, toplam sponsorluk gelirlerinin 200 milyon euro civarında olduğunu belirterek, “Bununla çok mutlu olmakla beraber artırmanın da peşindeyiz. Hem sportif hem de ticari olarak çok büyük bir organizasyonumuz var. New York ve Hong Kong’da ofislerimiz var. Sponsorluk gelirlerimizi artırmak için çalışıyoruz. Çok rekabetçi bir alan var ama sponsorluk geliri en ileri düzeyde olan takımlardan biriyiz. Bunu artırmaya uğraşıyoruz” bilgisini verdi.
Camp Nou turundan 50 milyon euro gelir
Barcelona’nın maçlarını oynadığı Camp Nou’nun kapasitesi 99 bin 354. Satılan kombine bilet sayısı ise yaklaşık 88 bin. Bu sayı değişmiyor. Şehire gelen turistlerin de maçlara girebilmesi için 10 binden biraz fazla bilet maçtan maça satılıyor. Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlar. Eskiden telefon sırası vardı Türkiye’de. Doğan çocuk için hemen telefona sıra yazdırılırdı ki büyüdüğünde bir sabit telefon hattı olsun diye. Barcelona’da da kombinelerde bir sonraki sezon hakkı eski taraftarda olduğu için sıra oluşmuş durumda. Kulüp Başkanı Josep Maria Bartomeu Floreta’nın ailesinin bile sadece 11 koltuğu var. Oysa maça gelmek isteyen aile ferdi sayısı 48. Büyükbaba karar veriyormuş o hafta kimlerin gideceğine.
Barcelona’da kombine bilet fiyatları ucuz. Her başkan adayından beklenen en önemli vaat bilet fiyatlarına zam yapmama sözü. Başkanlar da bu vaadi hep veriyor ve sözlerini tutuyor. Fakat Camp Nou, sadece maç günleri para kazanmıyor. Girişin 25 euro olduğu stad turuna özellikle turistler çok büyük ilgi gösteriyor. 2016 ziyaretçi sayısı 2 milyon. Yani 50 milyon euro gelir takımın maç yapmadığı günlerden geliyor. 3 büyükler bilançoda küçücükler

Bu hafta malum Beşiktaş’ın Bayern Munich ile Şampiyonlar Ligi maçı var. Her iki maçı da büyük bir umutla takip edeceğiz ama matematik iki kulüp arasında bir denge olmadığını da ortaya koyuyor. Onlar kulüplerini iyi yönetiyorlar. Şuursuz harcamalar yapmıyorlar sonrasında sportif başarı geliyor. Sportif başarı gelince tüm gelirler de otomatikman artıyor. Bu kez daha iyi oyuncular transfer edip arayı daha da açıyorlar.
Biz de onların seviyesine çıkmak istiyorsak önce işe bilançoları düzeltmekten başlamalıyız. Önce ekonomik başarı ardından sportif başarı gelecek. Tabii günlük yaşayan bir ülkede bunu söylemek kolay ama uygulayabilmek çok zor.
Hani dedik ya ‘İspanya’da kulüplerin zarar etmesi yasak’ diye. Bizde de sanki kâr etmeleri yasak. Gelirleri en yüksek takım Beşiktaş görünüyor. Fakat o da 582 milyon lira yani 125 milyon euro civarında. Barcelona’nın 6’da biri bile değil. Buna karşılık 1.2 milyar TL yani 267 milyon euro borcu var Beşiktaş’ın. Diger 2 kulübün durumu daha da içler acısı. Fenerbahçe’nin 465 milyon lira cirosu var. Buna karşılık borcu 1.7 milyar TL düzeyinde. Galatasaray’ın ise cirosu 348 milyon TL ve 1.5 milyar TL yükümlülüğü var. Üstelik bu rakamları da ancak UEFA zoruyla yakalayabiliyoruz. O baskı da olmasa bilanço milanço kalmayacak. Borç çok olunca ve finansman giderleri tüm hasılatı alıp götürünce haliyle Messi ayarında bir oyuncu ile değil, Lens ile Necip Uysal ile takım kurmak zorunda kalıyorsunuz. Finansman giderleri başta olmak üzere giderler düşünce ortada para mara kalmıyor. Borcu borçla yönetmeye, Maliye’nin kapısında nöbet tutmaya başlıyorsunuz.

Devamını Oku

İkinci piste konacak ortağa % 49 hisse

7 Şubat 2018

Sabiha Gökçen Havalimanı’nın Malezyalı sahibi Malaysia Airports Holdings Berhad en çok yüzde 49’a kadar hisse satışı için değerleme çalışması başlattı. Ardından road show’a çıkacak. Atatürk Havalimanı işletmecisi TAV, “İlgilenebiliriz” demişti

İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı (ISG) CEO’su Ersel Göral, Malezyalı hissedar Malaysia Airports Holdings Berhad’ın bir çıkış niyeti olmadığını belirterek “Çünkü Malezyalılar burayı Avrupa’ya açılan kapıları olarak görüyor. Bölgedeki yeni fırsatlara bakıyorlar. Yüzde 51 kendilerine kalacak şekilde yüzde 49’a kadar hisse satışı olabilir. Bu yüzde 10 da olabilir yüzde 20 de olabilir. Ancak kesinlikle 50 olmaz. Belki hiç de olmayabilir. Road show’a çıkacağız. Bir short list oluşturacağız” dedi.

Şehir havalimanı olacak

Şu an havalimanının değeri ile ilgili bir çalışma yapıldığını kaydeden Göral, potansiyel alıcının sektör içinden ya da dışından olabileceğini, özel fonların da hisse alımı ile ilgilenebileceğini ifade etti.

Yeni yatırımlarla ISG’nin kapasitesinin Haziran ayında 41 milyona, daha sonra yatırımların tamamlanmasının ardından 65 milyona çıkacağını hatırlatan Göral, “Yeni açılacak 3’üncü havalimanı da bizi çok olumlu yönde etkileyecek. Metronun da gelmesiyle biz tam bir şehir havalimanı olacağız. Daha çok kişi bizi tercih edecek. Çift haneli büyüyeceğiz. EBİTDA marjımız da şu an yüzde 30 civarında” ifadesini kullandı.

İkinci pist yolda

ISG’nin yakın gelecekte yapacağı yatırımlarla ilgili konuşan Ersel Göral, DHMİ tarafından yapımı devam eden 3 bin 500 metrelik 2’nci pistin Haziran’da devreye alınacağını, pistin maliyetinin zemin şartlarından dolayı 550 milyon doları bulduğunu söyledi. Normal şartlarda bu uzunlukta bir pistin maliyetinin 50 ile 70 milyon dolar civarında olduğunu belirten Göral, dolgu alanların zorluğundan dolayı maliyetin 10 kata yakın arttığını belirtti. Kendilerinin de ISG olarak terminal genişletme çalışması yaptığını belirten Göral, şöyle konuştu:

“İç hatlar terminal genişletme projemiz devam ediyor. 4 hareketli körüğe de sahip bu terminalin bitmesi ile yıllık kapasitemiz yılın 2’nci yarısından sonra 33 milyondan 41 milyon yolcuya çıkacak. Halen kullanılmayan eski terminalin yerine yapacağımız bir başka terminalle birlikte de kapasite 65 milyon olacak. Bu terminalin de 2020 ya da 2021’de bitmesini planlıyoruz. Toplam yatırım 200 milyon euro civarında olacak. 2 pistin de tam zamanlı çalışmasıyla saatte 40 uçak olan kapasite 80 uçağa çıkacak.”

Devamını Oku