Motorine 23, benzine 25 kuruşluk zam geldi ancak alınan karar doğrultusunda söz konusu tutarlar ÖTV’den düşülerek pompa fiyatına yansıması önlendi. Peki bu sürdürülebilir mi?
Akaryakıt fiyatlarına getirilen önlemlerden sonra ilk uygulama önceki gece yarısından itibaren devreye girdi. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşverenler Sendikası, önceki gün gece yarısından itibaren motorinin litre fiyatına 23, benzine 25 kuruş zam yapıldığını açıkladı. Otogaza da
9 kuruş zam geldi. Otogaza gelen zam da yine benzer şekilde ÖTV ayarı ile dengelendi. Maliye, alınan karar doğrultusunda bu tutarlar kadar ÖTV indirimi yaptığı için pompa fiyatlarında bir değişim olmadı. Yani bir anlamda Maliye vergi gelirinden feragat ederek bu zammın tüketiciye ve nihayetinde enflasyona etki etmesini önledi.
Ne kadar feragat?
Geçtiğimiz hafta yapılan bir düzenleme ile akaryakıt fiyatları yukarı yönlü ataklara karşı sabitlenmişti. Yani petrolün varil fiyatında
80 dolarların üzeri görülürse ya da kur yeni bir atak yaparsa maliyet artışı akaryakıt ürünlerine yansıtılmayacaktı. Nitekim petrolün varil fiyatı 80 dolar seviyesinde kalmasına karşılık, karar alındığında 4.38 olan dolar/TL kuru dün itibarıyla 4.65’e çıktı. Yani normal şartlarda petrol ürünlerine kur farkından dolayı zam gelmesi gerekiyordu, ÖTV ayarı ile bu önlendi.
Sürdürülebilir mi?
Peki asıl soru şu. Petrolün varil fiyatı 80 dolarlarda kalırsa ve Türk Lirası da dolar karşısındaki güçsüz seyrini sürdürürse bu denge formülü daha ne kadar sürdürülebilir?
Geçtiğimiz hafta, toplu yemek sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin yöneticisi ile buluştuk. Kendi faaliyet alanını ve işini anlatırken laf lafı açtı, konu çok başka yerlere geldi. Geldiği yerlerden birinden ise inanılmaz bir hikaye çıktı.
Bu hikayeyi daha sonra konunun bizzat muhatabı mal sahibi iş adamını da arayarak teyit ettim. Konu yargıya intikal ettiği için ve henüz esas suçlu tespit edilemediği için ne mağduru, ne de suçlanan kişiyi yazmayacağım. Hikaye çok enteresan. Ekonomik krizin toplumu getirdiği noktayı görmek açısından da değerlendirmeye değer.
Ataşehir’de bir bina
İsim vermeyeceğim dedim ancak bazı ipuçları vermekte bir sakınca yok. İş ilanlarını bir araya getiren bir internet sitesi kuran ve daha sonra bu siteyi iyi bir fiyata satan kişi konunun mağdur tarafında.
Ataşehir’de 14 katlı bir iş merkezi var. Olayın nasıl geliştiğini kendi cümleleri ile aktarıyorum: “İş merkezini yaklaşık 16 aydır kiralamaya çalışıyorum. Ne gelen var ne giden. O kadar fiyat indirimi yaptım, yine de bir kiracı bulamadım. Derken biri aradı. Kendisini tanıttı. Binamla ilgilenebileceğini ancak ne peşinat ne depozit veremeyeceğini söyledi. ‘Aydan aya kiranızı alırsınız. Şartlarımı kabul ediyorsanız binaya talibim’ dedi. ‘Buna da şükür’ dedim. Boş durmasından iyidir. Binanın anahtarlarını kendisine teslim ettim. 1 ay sonra bekliyorum ki kira hesabıma yatsın. 3-5 gün geçti hesapta bir hareket yok. ‘Hadi’ dedim ‘Hemen aramayayım’. 10 gün oldu daha ilk kira bile yatmayınca, kiralayan kişiyi cep telefonundan 1-2 kez aradım. Dönüş olmadı. Mesaj attım, cevap vermedi. İlerleyen günlerde hemen her gün aramaya başladım. 1 hafta boyunca bir dönüş olmayınca, binaya gitmeye karar verdim. Gittiğimde ne göreyim. Binada para edebilecek ne var ne yok çalmışlar. Kalorifer peteklerinden, su borularına, armatürlerden, klozetlere, elektrik kablolarından klimalara, hatta yangın merdivenine varıncaya kadar para edebilecek, çıkarılabilen sökülebilen ne varsa götürmüşler. Hemen polisi aradım ve savcılığa da suç duyurusunda bulundum.”
KİM BU UYANIK?
Binayı kiralayan kişinin adı da bende var. Daha önce Fatih’te özel hastane işletmeciliği de yapan bir şahıs bu. Ancak doktor değil. Pek çok yerde kendini doktor olarak tanıttığını duydum.
Google’da arama yaptığınızda bazı vukuatlarına rastlıyorsunuz. Mağdur olan iş adamına sordum. ‘Madem peşinat ve depozito almadın. Bu adamı araştırma ihtiyacı da mı hissetmedin’ diye. Cevap şöyle oldu:
Pazartesi günü Borsa bir anda kırmızılara boyandığında kimse durumu izah edemedi. ‘Mehmet Şimşek kabine dışı kalıyor’ dedikodusu ortaya atıldı ancak doğrulanmadı. Satışlar hız kesmedi. İşin aslı dün ortaya çıktı. S&P, Türkiye’nin notunu kırdı. 24 saat önce gelen satışlar, ‘Bu bilgi önceden sızdırıldı’ dedirtti
Bugün av yasağı başlıyor. Önceki gün gelen sonuçlar gösterdi ki bu yıl avlanan balık miktarı neredeyse yüzde 60 oranında düştü. Alınan onca önleme rağmen bilinçsiz ve yasak avlanmanın önüne geçilemiyor. Böyle giderse Türk balıkçı tekneleri rotayı Moritanya ve Somali’ye kıracak.
Dedem ve 2 dayım balıkçıydı. Sonra onların çocukları, kuzenlerim de balıkçılığa devam ettiler. Tekneyi büyüttüler kocaman bir Gırgır’a dönüştürdüler. Kocaeli Karamürsel’de Abanozlar’ı tanımayan yoktur. Hatta tüm Körfez bölgesinde.
Çocukluğum onların yanında geçti. Sanıyorum 80’lerin sonuydu. İzmit Körfezi, Dilovası’ndaki boya fabrikalarının atıkları ile renk değiştirmişti. Balıkçılar ayaklandı. En küçük sandalından, en büyüğüne kadar yüzlercesi denizde bir uyarı geçişi yaptı. O zamanların etkin yerel gazetelerinden biri olan Kocaeli Gazetesi’nde konuyla ilgili çıkan haberin fotoğrafı bizim tekneydi. Kocaman bir pankart hazırlamıştık. O pankartta ‘Denizde öldü balıklar, kına yakın alıklar’ yazıyordu. Gazete de haberi bu başlıkla vermişti.
Karadeniz ve Marmara bitik
80’lerden bugünlere geldik. Hatırlıyorum da, biz avlanırken istavritin yüzüne bakmazdık. Para etmezdi. Kasalayıp, mezata getirdiğine değmezdi. Kolyos diye bir balık vardı. Şimdi kimse neye benzediğini bilmiyor. Uskumru vardı. İthali değil, Marmara’da çıkanı...
Lüfer, palamut, sarıkanat bol bol avlanırdı. Şimdi ne yazık ki denizde balık yok. Av sezonu bugün bitiyor. 7.5 aylık sezon bu yıl tam bir felaket oldu. Tutulan balık miktarı yüzde 60’lara varan oranda azaldı, fiyatlar katlandı.
Balıkçıların sezonla ilgili değerlendirmeleri şöyleydi: İstanbul Su Ürünleri Hali Komisyoncuları Derneği (İSKOMDER) Başkanı İrfan Mazlum: “Bu sezon keyifli geçmedi. Denize açılan balıkçılar çoğu zaman kıyıya eli boş döndü. Çinekop biraz çıktı ancak diğer türler hemen hemen yoktu. Devletimiz düzenleme yapmazsa, tedbir alınmazsa gelecek sezon da hüsran yaşarız. Aşırı avcılık, balık unu fabrikalarının aşırı fazla oluşu, hamsi ve istavritin yatağı olan Gürcistan ve Abhazya bölgesindeki aşırı avcılık sıkıntı çıkarıyor. Mesela Doğu ve Orta Karadeniz bölgesinde her gün tutulan 10-15 bin ton hamsi un fabrikalarına gidiyor. Çaça balığı diğer balıkların da yemi aynı zamanda. Bu balığın aşırı avlanması balıkların gelişimini olumsuz etkiliyor. İnce balıkların tutulması sıkıntı doğuruyor.”
İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği (İSTBİRLİK) Başkanı Erdoğan Kartal: “Daha önce de kötü sezonlar geçirmişizdir ama bu sezon onları bile arattı. Çok yıkıcı geçti. Hem küçük hem de büyük balıkçılar için kötü geçti. Küçük balıkçıların cebine para girmedi. Bu yıl lüfer ve Karadeniz mezgiti neredeyse hiç yoktu. Gelecek sezon da böyle geçerse bittik demektir. Balıkçılar ile hükümet ciddi bir iş birliği yapmalı ve önlemler almalı. Bu sıkıntılar böyle devam ederse balık kalmayabilir denizlerimizde.”
Çocuklar arasında siber zorbalık ve cinsel riskler artıyor. Dünyada 8-12 yaş arasında her 100 çocuktan 47’si tacize uğradı. ‘Çare, çocukların kendi öz filtrelerini geliştirmesi’ diyen Turkcell, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yeni ama çok önemli bir eğitim projesi başlattı. Amaç çocukları dijital dünyanın kölesi değil, efendisi yapmak
Türkiye’nin ilk nükleer santrali olacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde temel bugün atılıyor.
Atılıyor atılmasına da ortada cevaplanması gereken pek çok soru var.
Uçak krizi sonrası Rusya ile gerilen ilişkiler zaten şimdiden santralin hedeflenen 2023 yılına yetişme olasılığını ortadan kaldırmış vaziyette.
Ancak sorun sadece zaman sorunu değil.
Biliyorsunuz projeye bir ya da konsorsiyum şeklinde Türk ortak(lar) aranıyor.
Cengiz-Kolin ve Kalyon İnşaat büyük bir heves ile bu işe gireceklerini duyurmuştu.
Ancak sonradan gördüler ki ortada finansman açısından büyük sıkıntılar var.
Dolayısıyla vazgeçtiler.
Sadece konuşup SMS atan yani tekli oyuncu müşteri operatöre ayda 15 lira ödüyor. İnternete giren, müzik dinleyen, televizyon seyreden, gazetesini cep’ten okuyan çoklu oyuncu müşteri 45 lira kazandırıyor. Turkcell, çoklu oyuncuları Avrupa’da da yakalamak için dijital ihracat hamlesi başlattı
Artık kendini bir operatör olarak değil, dijital servis sağlayıcı olarak konumlayan Turkcell’in Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, Berlin’deki buluşmamızda söze işlenmiş datanın önemini vurgulayarak başladı.
Ham petrolü satmakla işleyip satmak arasındaki katma değer farkına dikkat çekerek, “Datayı da işleyip ona bir değer katarak satabiliyorsanız bir anlamı var. Küçükken babam bana sorardı. ‘Bir kilo pamuk mu, bir kilo demir mi daha ağırdır?’ diye. Şimdi ben düşünüyorum. Bir dakika müzik mi bir dakika konuşma mı? Tabii ki bizim için işlenmiş data daha değerli. Biz de hedefimizi buraya koyduk. Enerjimizi buna yönelttik ve bugün yüzde 23.4’lük büyüme ile dünyanın en hızlı büyüyen operatörü olduk” dedi.
Türkiye’de Turkcell olan marka yurt dışında Lifecell’e dönüyor. Kuzey Kıbrıs’ta bile hem Turkcell hem Lifecell markası birlikte yer alıyor. Kaan Terzioğlu, dataya katma değer katarak satmanın önemini şu örnekle açıklıyor:
Kalbini kazanıyoruz
“Biz ilk dijital operatör hizmetimizi, belki şaşıracaksınız ama küçük bir pazarda, Kuzey Kıbrıs’ta başlattık. 18 ay önce KKTC’de, Lifecell markasını ve dijital operatör olarak yeni hizmetlerimizi oradaki pazara sunduk. Lifecell markasının bugün Turkcell markasına göre ARPU’su tam 2 kattır. Kıbrıs’ta geçen hafta numara taşıma başladı. Tahmin edin ne oluyor? Lifecell numara almada 1 numaralı operatör. Ve bizim koyduğumuz hedeflere 1 sene öncesinde ulaştı. Bu Kıbrıs’taki bir örnek. 18 aylık süre olduğu için örneği oradan verdim. Dönüyorum, Türkiye’ye bakıyorum. Türkiye’de de bizim tekli oyun, ikili oyun ve çoklu oyun dediğimiz bir tanımımız var. Çoklu oyunda dijital operatör hizmetlerimizden de yararlanıyor müşterilerimiz. Sadece elinde eski Nokia 3110 telefonu olan ses ve SMS hizmetimizden yararlanan bir müşterimiz bize 15 lira ARPU getiriyorsa, elinde akıllı bir cihazı olan data hizmetimizi de tüketen bir müşterimiz 30 lira getiriyor. Fakat bu müşterimizin kalbini kazanıp televizyon seyrettirip, Dergilik’ten gazete okutabiliyorsak, müzik dinletebiliyorsak,
o 32 dakikalık ilişkiyi 100, 200 dakikalara çekebiliyorsak, o zaman 45 lira kazanıyoruz. Bu gerçek rakamlardır. Müşterilerimizin yüzde 57’si çoklu oyundadır.”
Dijital ihracat dönemi
11 marinada 6 bin tekne kapasitesine ulaşan Setur Marinaları, yeni kampanyası ile yıllık sözleşme yapan müşterilerine diledikleri marinada 30 gün konaklama imkânı getirdi
Türkiye’de denizciliğin popülerleşmesine ve tekne sahipliğinin artmasına bağlı olarak büyük gruplar marinacılığa ilgi gösterdi. Doğuş, IC, Yıldız Holding, Doğan Holding gibi büyük gruplar bu işe girdi. Geldiğimiz noktada ise bu gruplar marinacılık alanında aynı iştaha sahip değiller. Hatta satışı düşünenler var.
Bu alanda 40 yıllık tecrübesi olan Setur, istikrarlı bir büyüme içinde. 11 marina ve 6 bin tekne bağlama kapasitesine ulaşan Setur Marinaları, yeni satın alma fırsatlarını da değerlendiriyor. Örneğin Bodrum Milta’nın Setur’a satışı onay aşamasında. Çok yakında Fenerbahçe ve Kalamış Marina’nın ihalesi yapılacak ve öyle görünüyor ki bu yukarıda saydığımız firmalar ihale ile çok da ilgili değil.
30 gün ücretsiz konaklama
Setur Marinaları Genel Müdürü Emre Doruk, müşteri çekmek için fiyatla oynamanın en kolay yol olduğunu söylerken “Biz zincir olmamızın avantajıyla misafirlerimize çok daha farklı deneyimleri yine uygun fiyatlarla sunuyoruz” dedi. En önemlisinin farklı marinalarda konaklama imkânı olduğunu kaydeden Doruk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herhangi bir Setur Marinası ile yıllık sözleşme yapanlar, diğer Setur Marinaları’nda 30’ar gün ücretsiz konaklayabilecek. Zincir marina olmamızın avantajını sunduğumuz kampanyamızda, müşterilerimiz, 30’ar günden toplam 300 gün diledikleri marinamızda konaklayabiliyorlar. Yeni yılın ilk ayında başlattığımız bu avantajlar, sektörde ezber bozan yenilikler oldu. Setur Marinas’a Londra, Düsseldorf ve Tuzla Eurasia Boat Show’larında beklentinin de üzerinde aktif satış yaptırdı. Sözleşme kapsamında müşteriler, ücretsiz ek süre ve yol yardımı gibi önemli avantajlardan da yararlanabiliyorlar.” Doruk, 30’ar günün sonunda da aynı marinada kalmak isteyenlerin 60 güne kadar yüzde 50 indirimden faydalanabildiğini söyledi.
Yabancı oranı düştü