Şişştt Plajı

Tatil deyince aklına sadece Çeşme, Bodrum gelenlere değil bu yazı...

Haberin Devamı

Fethiye’nin cennet koylarında tek isteği huzur ve sessizlik olanlara... Siz hiç cırcır böceklerinin senfonisi eşliğinde yüzdünüz mü mesela?..

Sıcak... Çok sıcak... Güneşe yatılmıyor, o halde suyun içine gireyim ben de. Hem daha iyi yanarım, tuzlu su yakar diyorlar ya... Şezlongumdan kalkıp denizin içinde kıyıya uzanıyorum, üstümü de çıkarıp koydum mu bir taşın üstüne, topless’ım nihayet.
Kim görecek canım. Bir balıklar var, bir de cırcır böcekleri. Bir iki de turist. Onların görmediği şey mi?..
Saatlerce kalabilirim burada, bu vaziyette. Ne var ki saat 5’e doğru dağın ardına saklanıyor güneş, ıssızlık da basarsa geldiğiniz mor yastıklı saltanat kayığıyla dönebiliyorsunuz odanızın da bulunduğu tatil adresinize.
Buranın adı Serenity... Cırcır böceklerinin fink attığı yer yani... Fethiye’deki cennet koylardan birine kurulu Hillside Beach Club’a ait plajlardan sadece biri.
Diğeri de öbür uçta. Silent Beach... Yani sessizliğin adresi. Telefonlar sessize alınıyor, sadece yetişkinlere açık bu iki koyda. Ormanın içinde SPA sefası da var.
Hani vardır ya, ‘Çocuk gürültüsüne kılım, tatilde hiç çekemem’ diyenler, işte tam onlara göre bu iki plaj da.
Fethiye yıllardır tatil tercihlerimin başında gelir. Hillside’a ilk kez gittim ama...
Geçen hafta Broadway müzikalinden beyazperdeye uyarlanan Mamma Mia’nın gösterimi yapıldı, o vesileyle müşerref oldum bu cennetle.
Deniz üzerine kurulu bir perdede, yıldızların altında, plaj şezlongları üzerinde izledik filmi.
Meğer bu bir Hillside geleneğiymiş, sinema geceleri yani, tatil için burayı seçenlerin böyle bir ayrıcalığı oluyormuş, bilginize.
Kim ne isterse onun hakkını veren bir tatil köyü yapmışlar. Küçük çocuğu olanlar için ayrı plajı var. Ve bir çocuk kulübü. Çocuğunuz çeşitli milletlerden arkadaş edinip, akşama sahneleyeceği şova hazırlanırken siz de eşinizle/arkadaşınızla güneşin tadını çıkarabiliyorsunuz.
Yemeklere gelince... Tatil köyü dendi mi yemekler hak getiredir. Özellikle Belek tarafında ne tesisler bilirim, yerlere yoğurt dökülmüş, kıtlıktan çıkılmış misali talan edilmiş büfelerden yok mesela.
Gördüğüm en zengin tatlı büfesi de burada, güleryüzlü tatil personeli de... (Malum, tatil personeli sezonluk bakar olaya, bugün var yarın yok zihniyetiyle çalışır ve hiç gülmez o suratlar. Siz tatil yaparken bizim canımız çıkıyor diye bakarlar insana.)

Süreyyalar yok

Akvaryum gibi denizi de cabası... Balıklarla birlikte yüzüyorsunuz, ötesi var mı?.. Ben ki deniz sevmem, içinden çıkmadım.
Ormanın koynunda, mavinin kucağında, yalnızlığımla oynaşırken aklımdan geçti. Memleketin en güzel yerleri yabancıların kuşatması altında. (Bkz: Fethiye, Marmaris, Alanya.)
Cennet diye tabir edilecek bu ıssız koylarda yüzmek dururken, yerli turist niye deli gibi Bodrum’a, Çeşme’ye gider ki?.. Üstelik fahiş fiyatlara.
Türkbükü’nden dönen bir dost yakınıyordu:
‘İstanbul’dan çıkmamışım gibi geldi, tanıdıklar orada, kalabalıktan başım döndü, güya tatile gittim, yorgun döndüm’ diye. Hem yakınacak hem cümbüşün içine gideceksin, yok böyle bir tercih!..
Buraları gerçekten -değerini bilen için- bir başka.
Üstsüz güneşlendiğinizde kimse öküz gibi bakmıyor, plaja kulağında küpesi, ayağında topuklu takunyasıyla gelen Süreyyalardan yok, onun selüliti bunun göbeği diye denize girenleri dikizleyen ikoncanlar da. Hillside, ödediğinizin karşılığını ziyadesiyle alabileceğiniz bir işletme, Fethiye de, tatilin anlamını bilenler için yaradanın bir armağanı kısaca.

Kızılada diye bir yer...

Dediler ‘Akşam yemeğini Kızılada’da yiyeceğiz’. ‘Hay, hay, keşif kelebeğim her daim hazırolda zaten, bir dürten olsa da yeni yerler keşfetsek diye pır pır etmekte. Tekneyle uzaklaştık Hillside’tan. Fethiye’nin cennet koylarının ortasında minicik bir ada burası, tarihi deniz feneri var üzerinde. Bir de restoran. Balık restoranı.
Kayık şeklinde bir asansör yapmışlar, onunla çıkılıyor tepeye.
Böyle bir atmosferde yemeklerden söz etmeye hiç gerek yok aslında -gayet iyi olsa bile-. Kuru ekmek soğan bile verseler, gider bu manzarada.
Tam karşıda bir dağın ardından yükselen dolunay var... Seyrine doyum olmayan. Bu arada bir tartışma yaşanıyor masada.
‘Yakamoza bakın’ diyen birini uyarıyor bir başkası, ‘O yakamoz değil.’ Doğru bildiğimiz yanlışlardan birini öğreniyoruz. (Bkz: Wikipedia: Ayışığının suya yansıması mehtap ile karıştırılan yakamoz, uyarıldığında ışık saçan tek hücreli bir deniz canlısıdır. Denizin ateş böceği olarak da düşünülebilir.)
Masada rakı, en yakın arkadaşı balıkla birlikte, yanınızda sevdiğiniz olsa da olur olmasa da...
Dedim ya, ne yediğiniz önemli, ne kimlerle olduğunuz böyle bir manzarada. Bakın siz keyfinize. Yolunuz Fethiye’ye düştüğünde görmeniz gereken yerlerin başında gelmeli Kızılada.

DİĞER YENİ YAZILAR