12 yıl zorunlu eğitim elzem oldu!

Haberin Devamı

Milli Eğitim‘le YÖK‘ün gerçekten de koordineli bir biçimde çalışmadığına şu son dönemde iyice kanaat getirdim.
Son 6 yılda açılan üniversite sayısı sistemi iki katına çıkarırken; YÖK her yerde devlet üniversitesi açmışken üstüne üstlük şimdilerde her ilde vakıf üniversitelerine de izin verme yolundayken ve bunlara ek olarak özel statülü yabancı üniversitelere de izin verilmek üzereyken, Bakanlık’tan bu konu ile ilgili tek kelime işitilmiyor.
İsmi üstünde Milli Eğitim Bakanlığı. Yükseköğrenim de milli eğitimin bir parçası ve “milli eğitim”in stratejisine dahil (olmalı).

***


Türkiye’de zorunlu eğitim 8 yıl, demografik veriler nüfus artışının yavaşladığını gösteriyor; yılda en fazla 550-600 bin öğrenci mezun olacakken, devlet üniversitelerinin kontenjanları her yıl artırılıyor. Tablo bu olduğu halde neden daha fazla vakıf üniversitesine izin veriliyor diye bu ara ciddi anlamda sorguluyorum.

Daha önceleri yazdığım gibi, havuzdaki talep 4-5 yıla kalmaz dengelenir ve sonra sistem 600 bin lise mezunu ile baş başa kalır. Tabii tüm mezunlar üniversiteye devam edecek diye bir şart yok. Kaldı ki dünyada en iyi katılım oranı (liseden üniversiteye geçiş oranı) yüzde 50-60’lar civarında (Avrupa, ABD, Japonya, Kore, Rusya).
Ayrıca, bir de boş kontenjanlar meselesi var (talep olmayan bölümler).

Yani oturup hesap kitap yapıyorum ve nereye varılmak isteniyor, bir türlü işin içinden çıkamıyorum.

Devlet “kalan sağlar bizimdir” yaklaşımında olamayacağına göre bu kadar öğretim elemanı sıkıntısı varken neden üniversite izni vermekte bu kadar açılıyor? Üstelik YÖK kaliteyi artırmak düşüncesiyle ile yeterince eleman yokken her bölüm için 3 doktoralı hoca şartı da getirdi ve böylece iş daha da çıkmaza girdi.

Eğer MEB ve YÖK bu konuda bir çalışma yaptıysa açıklanması gerekir. Zira, basit matematik hesaplarıma göre çıkmaza giriyoruz.

Türkiye de batı dünyasındaki katılım oranlarına yaklaşmayı, ekonomisini büyütmeyi, sorunlarını azaltmayı düşünüyorsa tabii ki üniversiteleşme katılım oranını artırmak zorunda. Bu da ancak ve ancak zorunlu eğitimin, bütçe sorunları da göz önünde bulundurularak, kademeli bir şekilde önce 10 yıla ardından da 12 yıla çıkarılmasıyla olur. Aksi takdirde mevcut yapıda açılan devlet üniversitelerine ne bütçe yetiştirilebilir ne de vakıf üniversiteleri (bilhassa yenileri) ayakta kalabilir.

***


Yeri gelmişken kontenjanların boş kalmasına yol açan birkaç küçük konu ve sorunu dile getirip çözümler önerelim.

1. Hüküm giymiş öğrenci adayları her yıl üniversitelere yerleştiriliyor. Neticede hapiste olduklarından bu kontenjanlar boş kalıyor. Burada çözüm, uzaktan (on-line) eğitimdir ve sadece bu kontenjanlara başvurmaları sağlanmalıdır.

2. Galatasaray Üniversitesi Fransız okullarına özel kontenjan verdiğinden Fransız okullarında okuyan gençler Galatasaray’ın dışında tercih yapıp daha sonra kazandığı okula kayıt olmuyor. Eğer öğrenci doğrudan Galatasaray’ı seçecekse tercihe katılmaması daha doğru olur.

3. Her yıl tercih yapıp daha sonra yurt dışına giden öğrenci sayısı on binleri buluyor ve bu sayı her yıl artıyor. Yurt dışına gidecek öğrencilerin tercihe katılmaması en doğrusu. Ancak, geri dönmek istediklerinde bu öğrencilere vakıf üniversitelerine dönme izni verilmeli.
Ayrıca YÖK, 25+ yaş için yeni bir çalışma yaptığını açıklamıştı. Umarız bu çalışma da yakın zamanda sonuçlanıp boş kontenjanlara çare olur.

DİĞER YENİ YAZILAR