Dünyada yüksek öğrenimdeki gelişmeler

Haberin Devamı

2007 yılı itibarıyla dünyada 142 milyon öğrenci üniversite öğrenimi görüyor. (Türkiye nüfusunun 2 katı!) 2000-2007 arası yüzde 40 talep artışı olmuş. Aslında buna karşılanabilmiş talep demek daha doğru. Dünya ölçüsünde gerçek talep şu anda 500 milyon öğrenci civarında. Örneğin, Hindistan, ekonomide büyüme patlaması yaşanmasına rağmen talebin henüz yüzde 7’sini karşılayabilmiş durumda, ayrıca Hindistan elindeki öğretim görev-lilerinin çoğunu aşağıda belirteceğim ülkelere kaptırıyor.

Hindistan’la benzer yanımız, yüksek öğrenim mevzuatlarının neredeyse aynı oluşu! Belki de o yüzden Türkiye’nin de ilk 10’da olduğu listede yer alıyor ve talebin karşılanamamasında ya da daha kaliteli eğitim arama ihtiyacı nedeniyle ülkesinin dışında okuyan öğrenci nüfusu geçen yıl bir önceki yıla oranla yüzde 49 artmış. 2025 yılında ülke dışında okuyacak öğrencilerin toplam sayısı 7.2 milyon olarak tahmin ediliyor.

***

Bir başka önemli gelişme ise 2008 güz dönemi itibarıyla ABD’de 4 milyon öğrencinin internet (on-line) üzerinden en az bir ders almış olması. Bu yıl itibarıyla dünyanın en iyi üniversitelerinden Stanford Üniversitesi ve MIT, yüksek lisans alanında on-line 50 program sunuyor. Programların çoğunun mühendislik ve fen bilimleri alanında olması daha da dikkat çekici. Bu yıl petrol fiyatındaki artışın on-line programlarının artışında çok etken olduğu gözleniyor.

Bu değişimler ve dinamik ortam, dünyada evrensel eğitim haritasının tekrar çizilmesini ve evrensel erişim ihtiyaçlarının tekrar tarif edilmesini gerektirecek.

“Newsweek” dergisinin son haberine göre, yukarıda da belirttiğim üniversite öğrenimi ihtiyacındaki talep artışı nedeniyle dünyada birçok ülke talep artışını nasıl karşılayacağını araştırmaya yönelmiş durumda.

Bu meyanda yeni yüksek öğrenim merkezleri oluşuyor. Örneğin, Çin, Singapur ve Dubai geçen sene eğitim projelerine 60 milyar dolar yatırdı. Yüksek öğrenimde rekabet öyle arttı ki evrensel eğitimde haritaların değişmesi için üniversiteler en iyi yöneticileri, öğretim üyelerini, araştırmacıları çekebilmek için kıyasıya rekabet içinde. Geleneksel liderler, ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın kafası karışmış durumda. Ayrıca yeni kurumların on-line programlara inanılmaz ölçüde önem vermesi de geleneksel liderleri bir o kadar daha düşündürüyor.

Asya ve Orta Doğu’daki yatırımlar, yüksek öğrenim için son derece önemli. Zira, evrensel politikalarla yüksek öğrenim yayılacak ve dünya vatandaşları daha iyi bilgilenecek, bu sayede daha üretken olacak. Ülkelerde orta sınıfın büyümesini sağlayacak bir gelişme. O yüzden bu tür yatırımlara sıcak bakmakta fayda var. Savaş için harcanan paranın onda biri eğitim için harcansa dünyada terörün neredeyse esamesi kalmayacaktır.

Mühendislik dünyada halen en cazip ve en prestijli eğitim alanı. Çin’deyse güzel sanatlar alanında inanılmaz bir talep gözleniyor. Çin’in üretici yapısına bakılacak olursa sanat ve üretimi içeren bölümlerin ihtiyacı anlaşılabilir bir durum (örneğin, endüstri tasarımı).

Yukarıda belirttiğim gelişmeler, rakamlar, trendler sonucu Türkiye’nin milli eğitim ve yüksek öğrenim politikalarını gerçekten gözden geçirmek zorunda. Biz neden Çin’in, Singapur’un, veya Dubai’nin yaptığını yapmayalım. Ülkemizin mozayiği bu konuya o kadar yatkın ki eğitim alanında yerimizi niye alamayalım. Eğitimi sadece ülke meselesi değil dünya meselesi olarak düşünürsek işte o zaman kendi vatandaşımızın ihtiyaçlarını da otomatik olarak karşılayabileceğiz.

Benimsenmesi gereken bir diğer politika da öğrencilerimizi yalnızca iş bulabilecekleri nosyonlarla donatmamak aksine, onlara iş olanakları da yaratabilecekleri bir eğitimi sunmak olmalıdır.

DİĞER YENİ YAZILAR