Hangimiz aldatmadı?..

Yıl 19... Hiç sormayın, ben bile hatırlamıyorum. Hatırladıkça kendimden ne kadar uzaklaştığım düşüyor aklıma belki. Bilmiyorum

Haberin Devamı

Yıl 19... Hiç sormayın, ben bile hatırlamıyorum. Hatırladıkça kendimden ne kadar uzaklaştığım düşüyor aklıma belki. Bilmiyorum.

Gençlik çağlarım diyeyim, siz anlayın. Yeter ki zorlamayın. Liseden bir grup arkadaş sinemadayız. Sevgilim var elbet, ilk ciddi anlamdaki sevgilim belki de...

Şimdikilerin "seviyeli birliktelik" dedikleri hani...

İyi bir aile çocuğu üstelik. Varlıklı, kültürlü, centilmen... Benim sevdiğim, hoşlandığım, aklımı alan o serserilere hiç benzemeyen. Ama değer veren, koruyan, kollayan, üzerime titreyen...

Hani Kordon'da turlarken bir çingeneden bana ilk kırmızı gülü alan... (O yıllar, delikanlıların sevgililerine kırmızı gül vermek için yarıştığı; genç kızların kendilerine verilen her kırmızı gülü kitap arasında kuruttuğu yıllardı.)

Güzellikleri öldürmede usta ben ne yapmıştım?.. Yol da, muhabbet de uzayınca, sapı elimde kalana dek yoluvermiştim yapraklarını... Utanmıştım sonra da... İlla ki ezilmiştir içi, hiç yüzüme vurmadı. O kadar beyefendiydi...

O Gelmemişti... Ben, en yakın bildiğim iki kız ve iki erkek arkadaşımla beş kişiydik biz. Ayrılmaz beşli. Okulda, kaytarmada, 51 partilerinde, her an ve her yerde birlikteydik. Kimse kimsenin sevgilisi değildi ama biliyordum:

İki erkek arkadaşım da bana aşıktı!..

Gizliden, ötekilere belli etmeden, ancak yalnız kaldığımızda hissettirmelerinden anlıyordum. Anlamamla kalmadı; sonradan ilan-ı aşk da ettiler.

Zaten hep böyle oldu... Dost bellediğim erkekler bana aşıktı.

"Erkekten kadına dost olmaz" diyenler haklı mı?.. Hoş, biraz da benim hatamdı. Hiçbir sevgilime açılmadığım kadar açtım onlara kendimi. Dosttan bir şey saklanmazdı ki... Ve dost, aşıktan hep bir adım önde oldu.

O dostlardan biri, sinemada yanıma oturdu... Ne olduysa "bir an"da oldu. Film çoktan başlamıştı ama öyle bir an geldi ki; ışıklar sanki daha da karardı; sessizlik arttıkça arttı... Bir kol koluma dokundu. O yöne doğru başımı çevirdiğimde gördüğüm, en yakın erkek arkadaşımın gözleri değil, şehvetti. Dostumun bedenine girmiş; beni yoldan çıkarmaya gelmişti sanki.

Ve çıkardı... O hep tiksindiğim, konuşurken tüküren bol sıvılı ağzının içinde buldum 'olmayan dudaklarım'ı...

İşte bu benim ilk aldatmamdı!..

Nereden çıktı?.. Seda aklıma getirdi. Seda kim mi?.. Akman soyadı. Herkes onu konuşuyor ya şimdi. Bir röportajında "Aldatsam da söylemem" diyordu.

"Kim söyledi ki" diye düşündüğümde, aklımın sandığından bunlar çıktı. Sakın, "seni utanmaz, seni" demeyin; deli çağlarımdı.

Hem siz hiç aldatmadınız mı?.. Aldatma herkese göre değişir ise, yoldan çıktığınız olmadı mı?.. Önemli olan yoldan çıkmak da değil ki... Yolunu kaybetmeden, en yakın yerden dönebilmek kendine...

Döndüm ben de... Ne var ki artık bir sevgilim yoktu!.. Öpüştüğümüzü gören gruptan bir arkadaşım olup biteni anlatmıştı.

Bir tek ben anlatamadım, bunun bir anlık kendini kaybetme olduğunu...

Sonrasının gelmediğini, asla da gelmeyeceğini... "Sadece bir öpüşmeydi, anlık bir baştan çıkma hali, oldu ve bitti" dedim, inanmadı.

Sevgimize ihanet ettiğimi söylüyordu... Yanılıyordu; sevgimiz yerli yerindeydi. (Bitirerek sevgimize ihanet eden oydu!)

Sadece şehvet kapımı çalmış, "kim o" diye sormadan açıvermiştim; suçum buydu. Hemen kapattım ama... Gelsin de bunu bir erkek anlasındı!..

DİĞER YENİ YAZILAR