Gazete Vatan Logo

‘İktidarın sopası olana biz yargıç diyemeyiz’

CHP lideri tutuklu milletvekilleri hakkında tahliye kararı vermeyen hakimlere ağır sözlerle yüklendi

‘İktidarın sopası olana biz yargıç diyemeyiz’

Hakimlerin çocuklarına ağır bir miras bıraktığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “İnsanları telle boğanları serbest, halkın oylarıyla seçilenler hapiste tutuluyor” dedi.

ANKARA - CHP 34. Olağan Kurultayı’nın ardından CHP PM(Parti Meclisi)’nin ilk toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde yapıldı. Kılıçdaroğlu, 60 kişiden oluşan PM’ye, her iki yanına en genç üyelerden olan Sevnur Yıldırım ile Umut Akdoğan’ı alarak seslendi. Toplantı yaklaşık 3 saat sürdü. CHP lideri toplantı öncesi güncel konulara ilişkin uzun bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun sözleri özetle şöyle:
‘İktidarın sopası olana biz yargıç diyemeyiz’
HÜKÜMET SOPASI: TBMM siyasetçiler açısından diyalog için en meşru zemindir. Ama şu anda illegal bir biçimde milletin iradesinin tecrit edildiği, yaralanmış bir Meclis vardır. Milli iradeye en büyük darbeyi mahkeme kılıklı hükümet sopası vurmuştur. Nasıl oluyor da halkın oylarıyla seçilen milletvekilleri bir iki yargıcın iradesiyle parlamentoda yasama görevini yapamıyorlar. Demokrasilerde bunu kabul etmek mümkün değildir. Yargıç, yargıç cübbesini giydiği zaman yargıç olunmaz, yargıç karar verdiği zaman yargıç olunmaz, yargıç eğer hükümetin sopası görevini üstleniyorsa o kişiye yargıç denmez. Yargıç elinde hükümetin sopası olan kişi değil, elinde adalet terazisi olan kişi demektir.

AĞIR BİR MİRAS: Yargıcın kararının toplumun vicdanında kabul edilmesi gerekir. Hükümetten talimat alıp onun görüşleri doğrultusunda karar veren kişi yargıç değildir, yargıçların yüzkarasıdır o kişiler. Silivri toplama kampında insanları toplayacaksınız, neyle yargılandıkları belli olmayacak, bir kaosun içine sürükleyeceksiniz, bütün dünyanın gözü önünde Türkiye’nin itibarını sıfırlayacaksınız. Türkiye’nin itibarını sıfırlayan adaleti yok eden, adalet terazisini bozan kişilere yargıç denmez. İktidarın sopasını eline alıp yargıçlık taslayan kişilere biz yargıç demeyiz. Onlar çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar. Çocukları ilerde babalarının yargıç olduğunu söylemekten utanacaklardır. Böyle bir mirası bir baba çocuklarına bırakamaz. Böyle bir mirası bırakıyorsa o kişi yargıç değildir. Çocuklar babalarının yargıç olmadığını söylesinler, ‘onlar hükümetin görevlisidir‘ desinler, ‘Sayın Başbakan talimat verdi, onlar da talimatı yerine getirdi’ desinler.

TELLE BOĞANLAR SERBEST: Türkiye’de gelinen nokta bu açıdan kabul edilemez. Milli irade diyeceksiniz, milletvekillerini hapse atacaksınız. İnsanları telle boğanları serbest bırakacaksınız, halkın iradesiyle seçilen mahkum olmamış kişileri hapiste tutacaksınız. Bir Allah’ın kulu çıkıp bana bunun mantıklı gerekçesini açıklasın. Anayasa’nın 90. maddesi ile uluslararası sözleşmeler ortada dururken Türkiye’yi çağ dışı bir devlet gibi gösterme yetkisi hiçbir yargıçta yoktur. Hem demokrasi, özgürlük diyeceğiz hem de bazı yargıçların keyfi üzerine demokrasiyi, özgürlüğü rafa kaldıracağız. Bunu kabul etmiyoruz.

Tapu kadastro memuru musunuz?

Kılıçdaroğlu konuşmasında hükümetin Suriye politikasına da sert tepki gösterdi:

ÇAPSIZ KADRO: Dış politikada ülkemizin çıkarları ağır darbe almıştır. Bu çapsız kadronun bırakınız derin, asgari bir stratejik plana bile sahip olmadığını görüyoruz. Türkiye basiretsiz, beceriksiz, liyakatsiz bir kadro tarafından stratejik derinlik masallarıyla uyutularak, derin bir çukura itildi. Yüzlerce defadır söylediğim bir gerçeği bir kez daha aktarmak isterim; Suriye’nin etnik ve mezhep çatışmasına doğru sürüklenmesi bütün bölgede yeni bölünmelerin, yeni yapılanmaların ve sonu gelmez bir kaosun yolunu açacaktır, dedik.

TAPU KADASTRO GÖREVİ: Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na bir başka soru daha sormak istiyorum. Suriye politikalarınızın sonucunda Suriye’nin parçalanabileceğini öngörmüş müydünüz? Eğer bütün dünyanın tahmin edebildiği bu gelişmeyi öngörmediyseniz siz bir stratejik körlük içindesiniz. Bunun bir diğer anlamı da Suriye haritasını yeniden dizayn etmek için egemen güçlerin size tapu kadastro memurluğu görevini vermesidir. Çünkü siz dereyi görmeden paçaları sıvadınız. Savaş olmasın diye icat edilen bir sanat olan, diplomasiyi rafa kaldırarak yerine talimatlı, taşeron dış politikayı ikame etmek ülkeyi savaşın eşiğine getirmek kabul edilemez. Sözde oyun kurucuyduk bu bölgede oyuncak olduk.

BAŞI BELAYA GİREN ÜLKE: AKP iktidarı Türkiye’nin sağ duyusuna entelektüel birikimine hiçbir zaman önem vermedi. Yalnızca ulusal çıkarlar perspektifinden eleştiri yapan, dikkati çekmek isteyen bizlere en ağır suçlamalar, en ağır hakaretler yapıldı. Suriye’de bir mezhep çatışmasının bölgede yaratabileceği sorunlara dikkat çekildi, yine biz suçlandık. Suriye’ye yapılacak dışarıdan bir müdahalenin Türkiye’ye sıçrayabileceğini Türkiye’nin başına bela açabileceğini söyledik, yine bizler sürüklendik. Geldiğimiz noktada AKP iktidarı beline kadar değil, boynuna kadar bataklığa saplanmış durumda. Elin taşıyla elin kuşunu vurmaya çalıştık. Bunların bizi elinde güçlerin elinde farklı bir rüzgara kapılmamıza yol açtı. Türkiye tam anlamıyla başı belaya giren bir ülke konumuna düştü.

EN GENÇ ÜYELERLE

CHP’nin 34. Olağan Kurultay’ında seçilen Parti Meclisi, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, Genel Merkez’de ilk toplantısını yaptı. Toplantıya Kılıçdaroğlu en genç üyeler Umut Akdoğan ve Saynur Yıldırım ile beraber geldi. Toplantıya Kılıçdaroğlu’nun listesini delerek giren İlhan Cihaner ile Fikri Sağlar da katıldı. Üyeler toplantıya girmeden önce kapıda Parti Meclisi üyesi bilgi formunu doldurdular. İki gün önce babasını kaybeden, Parti Meclisi’nin en genç üyelerinden Gökçe Pişkin de toplantıya katılarak Sencer Ayata’nın yanına oturdu.

Haberin Devamı